Fotoğraf: Adacıklara "itilen" göçmenler/videodan kare/EuroNews
Zor durumdaki mülteci ve göçmenlere yardım hattı Alarm Phone (İmdat Telefonu), Temmuz ortasında Türkiye ve Yunanistan'ı ayıran Meriç/Evros Irmağı üstündeki bir adacıkta mahsur kalan, aralarında hamile kadınlar, üç yaşındaki çocuklar ve yaşlıların da olduğu 52 kişi için imdat çağrısında bulundu.
Temmuz'dan bu yana adacıkta sıkışıp kalan grup, iki ülkeye de her kaçmaya kalkıştıklarında şiddetli saldırıya uğradıklarından yakınıyor.
Border Violence Monitoring Network (Sınır Şiddeti İzleme Ağı) (BVMN) Salı günü yaptığı açıklamada Yunanistan ve Türkiye silahlı kuvvetlerini grupla "futbol topu" gibi oynamak ve göçmenlerin durumu insani açıdan git gide "korkunçlaşırken" onları birbirlerinin topraklarına doğru itip kakmakla suçladı.
EuroNews'ten Joshua Askew'in haberine göre Yunanistan Sivil Savunma Bakanlığı konu hakkında görüş istemine henüz yanıt vermedi.
İmdat Telefonu hafta başında çoğu Suriye ve Irak'tan gelen kuşatılmış grubun yetkililerden defalarca adacıktan çıkarılmalarını talep etmelerine karşın, haftalardır süren "yolculukları" boyunca "barbarca şiddet" gördüklerini ileri sürdü.
Ayrıca yetkililerden grubun içindeki yaralı ve hastalar için acilen yiyecek, su ve tıbbi bakım isteniyor.
Gruptan iki kişinin üyesinin kayıp olduğu ve her ikisinin de öldüğünün tahmin edildiği bildirildi.
İmdat Telefonu "İnsanları günlerce bir adacıkta mahsur bırakan şiddet eylemi[nin], onları yalnızca fiziksel yaralanma riskiyle değil aynı zamanda başlı başına travmatize eden bir manevi eziyete uğramakla da karşı karşıya bırak[tığını]" dile getirdi.
Yunanistan'ın "geri itme" dosyası
2015 Avrupa Göç Krizi'nden bu yana Yunanistan rutin bir biçimde göçmenleri sistematik gözaltına almak ve geri itme olarak bilinen bir uygulamayla AB sınırları dışına çıkmaya zorlamakla suçlanıyor.
Yunanistan bu iddiaları resmen reddediyor.
Buna karşılık BVMN ve diğer sivil toplum kuruluşları göçmenlerin - genellikle maskeli kişilerce- küçük şişme botlara yüklenerek hızla akan Meriç/Evros Irmağı üstündeki küçük çorak adalara atıldıkları pek çok geri itme kaydettiklerini bildiriyorlar.
Göçmenler, Yunanistan ya da Türkiye toprağı olmayan ve üzerinde kimsenin yaşamadığı bu küçük kara parçalarında doldurulurken yetkililer statülerinin belirsizliği dolayısıyla adacıkların kendi yetki alanlarının dışında olduğunu, dolayısıyla da bu adacıklarda olanlardan sorumlu tutulamayacaklarını ileri sürüyorlar.
Göçmenlerin, adalardan yüzerek ayrılmaya çalışırken öldükleri ya da suya atılıp adalara çıkmaya zorlanmaları sonrasında, genellikle yiyecek ve içecekten yoksun, ıslak giysilerle ve donma tehlikesiyle yüz yüze uzun süre oralarda kalmaya zorlandıkları bildiriliyor.
BVMN politika analisti Hope Barker, "Yunanistan ve Türkiye arasındaki Meriç/Evros kara sınırındaki durumun savunulması imkansız" diyor. "Şiddet rutin ve günlük bir olay, insanlar yolda ölüyor ve kayboluyor."
"Burada olanlar, AB göç politikasının Kuzey Avrupa devletlerinin göz önünden uzaklaştırdıkları ve cephedeki devletlerin ne görülüp ne de duyulabilen karanlık askeri bölgelerinde oynayan kara yüzünü gösteriyor."
İmdat Telefonu 13 Temmuz'da Yunan makamlarını kapana kısılan grup konusunda uyardıklarını, ancak, Yunan yetkililerin 22 Temmuz'da kendilerine "kapsamlı aramalara rağmen... [söylenen yerlerde] hiçbir insan varlığının bulunmadığın bildirdi[klerini]" açıkladı.
Kadınların soyunmaya erkeklerin
seyretmeye zorlanması
Grup 28 Temmuz'da İmdat Telefonu'na "polis ve paralı askerlerin ... saldırmaya başladıkları" ve bazılarının suya atlamak zorunda kaldıkları zorlandığını bildirdi. Çaresiz kalan grubun 3 Ağustos'ta adacığı terke çalışmasına karşın bu kez "polis" olduğunu söyledikleri kişilerce durdurulduğu bildirildi.
Bir kadın, adaya geri gönderilmeden önce, kendisinin ve grubun diğer kadın üyelerinin soyunmaya ve erkeklerin de onları seyretmeye zorlandığını söyledi.
Grup, 7 Ağustos'ta bir kez daha saldırıya uğradığını bildirdi. BVMN, grubun bazı üyelerinin "sağlık durumlarının kritik" olduğunu ve "aşırı sıkıntıda" olduğunu bildirdi.
2019'dan beri BVMN'nin derlediği 196 geri itme mağdurunun ifadelerinde yüzde 92'sinin fiziksel dayak ve yüzde 58'inin zorla soyundurma beyanı yer alıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Yunan makamlarınca Meriç/Evros bölgesinde göçmenlere yönelik saldırı ve hırsızlıkların yanı sıra zorla soyundurma olaylarını da belgelemişti.
AB susarak suç ortağı oluyor
Yunanistan'a düzensiz seyahat edenleri durdurmak için AB ile 16 milyar avroluk anlaşma imzalayan Türkiye, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne göre insanlara sığınma hakkı vermekle yükümlü. BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine göre (UNHCR) Türkiye 3,7 milyon kişiyle şu anda dünyanın en büyük mülteci nüfusuna ev sahipliği yapıyor.
BVMN politika analisti Barker, AB'yi, BM'nin mülteci kurumu olan UNHCR'nin "normalleşme ve temel politika haline gelme riski" konusunda uyardığı geri itmeleri durdurmaya çağırdı.
Barker, "AB, Meriç/Evros sınır bölgesinde olup bitenlerden elini çekemez, bu onların AB göç yönetiminin sessizlikle karşıladığı, konuşulmayan, ancak ana direği haline gelen geri itme politikalarının doğrudan bir sonucudur" dedi. "İnsanlara sığınma hakkı sistematik olarak reddedildiği, hakları ihlal edildiği ve saldırıya uğradıklarında Komisyon hiçbir şey söylemezse suç ortağı olur."
(AEK)