Toprağın izlerinin peşine düşmek, hikayeleri diri tutmak, belleğin kökleriyle toprağa tutunmasını sağlamak üzere..
Sait Faik’in "Balıkçısını Bulan Olta" öyküsünde vurguladığı gibi “Yazı yazmam için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım.”
Başlarken...
Göç, üç harf olsa da içerisinde yüzyıllardır biriktirdiği hikayeler saklı. Biz de bu birikime başka bir açıdan bakmak için yola çıktık, yazdık, çizdik, çektik ve sanatla hayat bulmasını istedik.
Tek bir dünyada hepimizin bambaşka hayatlar yaşadığı hikayelere sanatla ses vermek, görünür kılabilmek çok işe yarar geliyor.
Bu hikayelerde ise belki de bir varoluşsal sorun misali arada kalma sancılarımız kendini gösteriyor. Okudukça, yazıyor, izledikçe düşünüyor, düşündükçe dinliyor; yaşadıkça var oluş ve yok oluş arasında kalıyoruz, belki de.. Major ile minör arası, alaturka ile alafranga arası, doğu- batı arası...
Bu serinin merakı aslında kendimden bir öykü, neticede hayat büyük bir senaryo ve her gün yeni hikayeler yazmamızı sağlıyor. 7, 8 yaşlarında Flash TV’de gördüğüm “gurbetçi düğünleri” şaşkınlığım ve merakım 18 yıl sonra şahit olduğum hikayelerle anlamını ve cevaplarını buldu ardından kendim de bir göçmen oldum.
Aslında benim göç hikayem Türkiye’den başlıyor. İç göç ile Bitlis’ten İzmir’e göç etmiş bir ailenin İzmir’de doğup büyüyen Bitlis'e yabancı bir çocuğuyum.
Doğudan batıya uzun bir çizgi... Hayatta sinemada edebiyatta arada kalmanın yankılarını belki de farkındalığını bilmeyerek o izdüşümün içerisinde bulundum, sonra hep sorguladım "Biz kimiz ve nerelerden geldik bu coğrafyalara..”
Bu coğrafyada tarihler boyu yer değiştirirken, yollarda insan olmamızın en bariz yanı duygularımız nasıl ve ne durumdaydı?
2018’den bugüne beynim, bedenim göçtü de peki, ruhum ve kalbim nerede? Ruhumuz ve kalbimiz de göçüyor mu?
Yaptığım bir araştırmada bir kadın katılımcı “Kalbim burada değil, Türkiye’de" demişti...
Anneannem de Diyarbakır’dan İzmir’e taşındığında aynı anlamı taşıyan bir cümle kurmuştu, “Kalbim burada değil…"
Şimdi bu hikayelerin peşine düşünüyoruz.
Gelecek, beleğin hafızasında; gelecek geçmişin izlerinde sürer. Her şey kültürdür ama kültür her şey midir?
Edip Cansever şiirindeki dizeler gibi:
Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Ne kadar benziyoruz, Türkiyeye Ahmet Abi ...
*Rafşan Yağmur Çelik'in "Göç Hikayesi" dizisi bu geceden itibaren biamag'da başlıyor. Çelik'i YouTube ve Instagram'dan da takip edebilirsiniz.
(RYÇ/HA/AÖ)