Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği’nin desteğiyle hazırlanan “Göçmen Mahallerinde Yaşam: Türkiye’de 2010 Sonrası Göçler ve Göçmenlerin Toplumsal Katılımı” başlıklı rapor, dün (29 Kasım) yapılan bir basın toplantısıyla açıklandı.
İstanbul, Beyoğlu'ndaki Yapı Kredi Kültür Sanat'ta düzenlenen toplantıya, Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği Proje Koordinatörü Cem Bico ile araştırma ekibini oluşturan Prof. Dr. Deniz Yükseker, Prof. Dr. Hatice Kurtuluş, Prof. Dr. Uğur Tekin ve Dr. Esra Kaya Erdoğan katıldı.
Toplantının açılışında konuşan Cem Bico, Türkiye’nin en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğunu belirterek, “Buna rağmen en büyük problemlerin olmadığı ülke ama yine de göç ile ilgili problemlerin olduğu bir ülke” dedi.
Bico’dan sonra söz alan Prof. Dr. Deniz Yükseker ise araştırmanın 2010 yılından sonra Türkiye’ye gelen Suriyeliler ve diğer göçmenler odağında yürütüldüğünü söyledi.
Prof. Dr. Yükseker ayrıca, verilerin sağlıklı bir şekilde oluşması için göçmenlerin yaşadıkları mahallelerdeki Türkiyelilerin de araştırmaya dâhil edildiğini belirtti.
Araştırmanın nicel ve nitelden oluşan karma yöntemlerle Haziran-Ekim 2022 döneminde yapıldığını ve 17 ili kapsadığını belirten Prof. Dr. Yükseker, raporun sonuçlarından hareketle, "Türkiye’de yaşayan göçmen ve mülteciler yaşadıkları olumsuz koşullara rağmen Türkiye toplumunun bir parçası haline geldi" dedi.
3 bin 866 haneden kişilerle yüz yüze görüşüldü
Prof. Dr. Yükseker, nicel araştırmanın, Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı 16 il ile göçmen hareketliliğinin yoğun olduğu Van’da, 18-49 yaş arasında kadın ve erkek Türkiyeli, Suriyeli ve diğer göçmenlerden oluşan toplam 3 bin 866 haneden birer kişiyle yüz yüze yapılan görüşmelerle yapıldığını açıkladı.
Nitel araştırmanın ise nicel araştırma içerisinde de yer alan İzmir, Antep, Konya, Mardin ve İstanbul’dan oluşan beş ilde yapıldığını belirten Prof. Dr. Yükseker, "Bu illerde sivil toplum kuruluşlarının çalışanları, yerel yöneticiler, muhtarlar, sağlık çalışanları, öğretmenler, sendikalar ile işveren ve meslek örgütlerinin temsilcileri gibi yetkililerle toplam 72 mülakat yapıldı" dedi.
Göçmen ve mültecilerin iş yaşamına katılımı
"Bütün olumsuz koşullara rağmen Türkiye’de yaşayan göçmen ve mülteciler Türkiye toplumunun bir parçası haline geldi" diyen Prof. Dr. Yükseker, göçmen ve mültecilerin istihdama yoğun olarak katıldığına ancak çoğunlukla kayıt dışı ve kötü koşullarda çalıştıklarına, ayrımcılığa maruz bırakıldıklarına dikkat çekti.
Sosyo-ekonomik statüsü görece düşük olan Türkiyelilerin de durumunun farklı olmadığını belirten Prof. Dr. Yükseker, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da benzer sorunlar yaşadıklarını gördük. Üstelik beklentileri daha yüksek olduğu için hayatlarından daha az memnun olduklarını gördük” diye konuştu.
“Mülteci çocuklar bir süre eğitimden koptu”
Suriyeli çocukların üçte birinin okula kayıtlı olmadığını belirten Prof. Dr. Yükseker, bu durumun nedenini şöyle açıkladı:
“Savaştan kaçarken okul çağında olan çocuklar bir süre eğitimden koptular. Suriyelilerin, okullara katılması ancak 2016 yılında oldu. 2-3 sene okuldan uzaklaşmış olan çocukların bazıları okula dönmedi. İkincisi ekonomik koşullar nedeniyle erkek çocuklar özellikle ortaokuldan kopup çalışmaya başlıyorlar. Kız çocuklarda da ergenlik birlikte aileleri okuldan alabiliyor. Bazen de erken yaşta evlilikler yaşanabiliyor.”
Beklenmedik masrafları karşılama gücü yok
Araştırmadaki önemli bulgulardan birisi de katılımcıların beklenmedik masrafları karşılama güçleri oldu.
“Yaşamınızda beklenmedik zorunlu bir masraf (kaza, hastalık, evde hasar vb.) çıksa bu masraf ne kadar olursa ödeyebilirsiniz?” sorusuna Türkiyeli katılımcıların dörtte biri, Suriyeliler ve diğer göçmenlerin de yaklaşık üçte biri beklenmedik bir masrafı ödeyemeyecekleri cevabını verdi.
Türkiyelilerin yüzde 45,5’i ya hiçbir zorunlu masrafı ödeyemeyeceklerini ya da ancak 500 TL’ye kadar olan bir masrafı ödeyebileceklerini belirtirken, Suriyelilerin yüzde 78,5’i ve diğer göçmenlerin yüzde 63,6’sı da aynı cevabı verdi.
‘Suriyeliler devlet yardımıyla yaşıyor’ önyargısı
Türkiye toplumunda "Suriyeliler devlet yardımıyla yaşıyor" şeklinde önyargılı bir söylemin olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yükseker, araştırmaya göre Suriyelilerin yalnızca yüzde 22’sinin sosyal yardım aldığını belirtti.
Politika önerileri
Araştırmada yer alan bulgulardan yola çıkarak yapılan bazı politika önerileri şöyle:
- Türkiye, Mültecilerin Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi üzerindeki coğrafi sınırlamayı insan hakları çerçevesinde yeniden ele almalıdır.
- Kamu kurumları göçmen ve mültecilere ilişkin verileri şeffaflıkla kamuoyuyla paylaşmalıdır.
- Göçmenlere ve mültecilere ikamet iznine bağlı olarak doğrudan çalışma hakkı verilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
- Göçmenleri ve mültecileri belirli alanlarda tutmaya yönelik bazı mahalleler ve ilçelerin ikamet kayıtlarına kapanması kararı gözden geçirilmelidir.
- Hem yerli hem de göçmen ve mülteci öğrenciler için, okula devam takibi sistematik olarak yapılmalıdır. Öğrencilerin okuldan uzaklaşmasına neden olan faktörler uzmanlarca değerlendirilerek aileler ve öğrenciler okula devamın artırılması amacına yönelik olarak desteklenmelidir.
- Hukuki statülerinden bağımsız olarak bütün göçmenlerin acil ve halk sağlığını ilgilendiren sağlık sorunları için kamu sağlık sistemine erişimi sağlanmalıdır.
- Göçmenlere ve mültecilere yönelik ayrımcılığın önlenebilmesi için öncelikle siyasi partilerin ve kurumların ayrımcı ve önyargılı söylemleri terk etmesi gerekmektedir.
(AD)