İstanbul'a gelişim ise üçüncü sınıfa başlayacağım yazdı. İşte onu anımsıyorum. Sancılı bir yaz tatili oldu benim için. Alıştığım bir okuldan, üstelik de anneannemden ayrılıp İstanbul'a gelecektim.
Tek oy
Hayatta yaşadığımı bildiğim ilk göçtü bu. Okul başladığında kendimi çok yalnız hissettiğimi anımsıyorum, bir de neyime güvenip bilmem, sınıf başkanlığına aday olduğumu, tek oy çıkmıştı bana doğal olarak, çok üzülmüştüm...
Yani benim göçmenlik hikâyemin pek de göçle bir bağlantısı yok aslen...
Ama o ayrılacağım için çok üzgün olduğum anneannemin 84 yaşında hala gözlerini sulandıran bir göç hikâyesi var ve hiç bilmediği bir yere karşı duyduğu karşı konulamaz özlem hissi.
Bir günde terk edilen Drama
Anneannem Drama'dan. Aslında hiç bilmediği, doğduktan sadece bir kaç yıl sonra terk etmek zorunda kaldığı, hiç görmediği halde, hatırlamadığı halde hep hayatini orada geçirmişçesine bizlere bahçelerini, bağlarını anlattığı, babasının meydandaki evinden söz ettiği küçük bir Yunanistan kasabasından...
Daha üç yaşındayken, 1924'te, nüfus mübadelesi nedeniyle bir günde terk etmek zorunda kalmışlar Drama'yi.
Oralara has yeşil gözlerini nemlendirerek anlattığında gelişlerini ilk kez, inanmıştım ona, önce at arabalarına, sonra bir gemiye binip İzmir'e geldiklerini, oradan da kendilerine gösterilen yere, Söke'ye gittiklerini anlatmıştı.
Bilir gibi yapıyordu
Çok küçüktüm daha, ne mübadelenin ne demek olduğunu biliyordum ne de yerinden, yurdundan edilmenin... Sadece maceralı bir yolculuk yaptıklarını hayal etmiş, hatta biraz da kıskanmıştım onu...
Yıllar geçti aradan, ben zorunlu göçün, mübadelenin ne demek olduğunu eş zamanlı öğrendim, anneannemin aslında hatırlamadığı, sadece duyduğu öyküleri yaşamış gibi anlattığını...
Sonra düşündüm, yalan söylemiyordu aslında, Drama'yi, doğduğu kenti bilmediği için bilir gibi yapıyordu, ait olduğu yeri unutmamak, unutturmamak adına -mış gibi yapıyordu, kötü bir niyeti yoktu yani...
Ben nereliyim?
Anneannem 1924 yılında zorunlu nüfus mübadelesine tabi tutulan yaklaşık 2 buçuk milyon insandan sadece biri. O yıllarda bir milyondan fazla Küçük Asyalı Rum kendi topraklarından ait oldukları iddia edilen başka topraklara göç ettirildiler.
Yunanistanlı yaklaşık 700 bin Türk ise Rumların bıraktığı topraklara yerleştiler.
Göç Ege'nin iki yakasından insanların hayatını kuşaklarca etkiledi aslında. Hala da etkiliyor pek belli etmeden.
Göçü yaşamamış olsam da zaman zaman aidiyet duygusu üzerinden düşünüyorum göçü. Aidiyet duygum olmadı hiçbir zaman. Nereye ait olduğumu bilemedim.
Tam da kimlik tartışmaları sürerken, insan hem göçü hem de nereli olduğunu düşünüyor.
İşte tam da bu yüzden, hani gazetelerde çarşaf çarşaf kimliğini nasıl tanımlarsın sorusunu görüyoruz ya. Ben de oradan başladım aslında nereli olduğumu düşünmeye, nereye ait olduğumu.
Göç korkusu
Nereye ait olduğunu gayet iyi bilen anneannemi düşündüm, Drama denince hala gözleri dolan, aslında hiç görmediği sokakları, dükkânları sanki oralarda yaşamış gibi saatlerce anlatabilen anneannemi.
Bildiğim, tanıdığım diğer göçmenleri düşündüm. Hayatları boyunca yaşadıkları yerden bir daha başka bir yere göç etme endişesiyle yaşayan, acaba buradan da başka bir yere gönderilir miyiz korkusunu üzerinden atamayan insanların yaşadıklarını düşündüm.
Bir de göçmenlerin aslında tam da ait olamama hallerini düşündüm. Kendilerini zar zor ait hissettikleri bir toprağı canları pahasına korumaya! hazır olan göçmenleri...
"Hepimiz Türküz"
Ben kimim diye sorduğumda kendime, verecek bir yanıtım yok aslında. Uzun yolculuklar yaparak başka ülkelerden gelen kadın ve adamların bir araya gelmesinden sonra var olduğumu biliyorum.
Üsküp'ten, Drama'dan, Tiflis'ten, Söke'den kadın ve erkeklerin hayatın kendilerini sürüklemesinin meyvesiyim aslında.
Belki de hepimiz gibi, dünyanın bu taraflarında çok göç eden, göç ettirilen, yerinden yurdundan edilip, yeni yurtlar edinen yüz binlerce insanın hikâyesi gibi aslında benimki de.
Ne bir eksik, ne bir fazla. İşte tam da bu yüzden, kimlik tartışmaları sürerken, televizyon kameralarına "hepimiz Türküz" diye bağıran ana muhalefet partisi liderine kanım ısınamadı bir türlü, belki de olmadığım bir şeyin olduğumdan daha değerli olduğunu iddia ettiği için...
Göç demişken, hatırlatmak lazım belki, göç hiçbir yerde bitmiyor aslında. Her yıl on binlerce, yüz binlerce insanın daha iyi, daha güvenli bir yaşam için göç ettiği bir ülkedeyiz, dünyadayız çünkü...(ÇM/BA)