Ama bu test ve onu ortaya çıkartan zihniyetin "zorla evlilik, namus cinayetleri ve aile içi şiddet mağduru genç kız ve kadınların sorunlarını derinleştirmesi" de en az bunlar kadar önemli Almanya'da kurulu Göçmen Kadınlar Birliği yönetim kurulu üyesi Pelin Şener'e göre.
Bilgi ve değerler testi!
57 İslam ülkesi uyruğundan olanların Almanya yurttaşlığına geçmesi için başarmak zorunda olduğu "Vicdan Testi" Almanya'da yaşayan göçmenler ve Alman sosyal bilimcililer ve politikacılar tarafından da tartışılmaya devam ediyor.
Şener, bianet'in Almanya'nın Baden Württemberg Eyaleti İçişleri Bakanlığı'nın, Almanya vatandaşlığına geçmek için başvuran Müslümanlara uygulanmak üzere yürürlüğe koyduğu "test" konusundaki sorularını yanıtladı.
Baden Württemberg ve Hessen Eyaletlerindeki testlerle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Hessen'den önce Baden Württemberg'de de vatandaşlığa geçmek isteyenlere vicdan testi uygulaması gündeme getirilmişti. Almanya'daki koalisyon hükümeti ortaklarının bu tarz testlerin bütün Almanya'da geçerli olmasını sağlamaya yönelik adımları var.
"Vicdan Testi" nasıl ortaya çıktı?
Hessen Eyaletinde "Bilgi ve değerler testi" başlığı altında uygulanmak isteniyor. "Kim milyoner olmak ister" yarışması sorularını aratmayacak 100 soruları içeren test, önce Baden Würtemberg Eyaleti'nde "vicdan testi" adı ile ortaya atıldı.
Kimleri hedef alıyordu ve sorularda neler vardı?
İslam ülkelerinden gelen ve vatandaşlığa geçmek isteyen bütün göçmenlere uygulanacak "vicdan testi"nde yer alan soruların bir çoğu aile içi şiddet, kadınlara yönelik baskı, cinslere yaklaşımlar gibi konuları temel alan sorulardı.
"Kadının erkeğine boyun eğmeye mecbur olduğu, eğmemesi durumunda erkek tarafından dövülebileceği düşüncesine ne diyorsunuz?", "Almanya'da bir adamın aynı dönemde iki kadınla evlenmesini nasıl karşılarsınız", "Ailelerin çocuklarını zorla evlendirmesine ne diyorsunuz? Böyle bir davranışın insanlık onuruyla bağdaştığına inanıyor musunuz?", "Çocuğunuz homoseksüel olduğunu söylerse ne yaparsınız?" bu testte yer alan sorulardan bazıları.
Hessen Eyaletinde de Pauls Kilisesi'nin öneminden, üç Alman filozofunun adını saymaya, Goethe'nin bir eserini bilmeye, Reformasyonu kimin başlattığına Caspar David Friedrich'in bir tablosundaki ana temaya kadar geniş bir tarih, coğrafya, genel kültür bilgisi gerektiren sorular da var.
Vicdan testinin amacı neydi?
Bu sorularla radikal dincilerin tespit edilebileceği, Alman Anayasasını tehdit eden kişilerin vatandaşlığa geçmesinin engellenebileceği iddia edildi. Komikti. Almanya gerek radikal dincileri gerek teröristleri gerekse Anayasa'yı tehdit edenleri tespit edebilecek kurum ve düzeneklere zaten sahipti ve böylesi sorulara ihtiyacı yoktu. Üstelik 30 sorudan oluşan bu teste, karısını döven, kızını dışarı çıkarmayan, iki eşle evliliği normal bulanların doğru yanıt vermesini beklemek abesle iştigaldi.
Sorular zor mu yani? Ona mı karşı çıkıyorsunuz?
Kolay olsun demiyoruz. Göçmenler yaşadıkları ülkenin tarihini ve kültürünü bilmesinler de demiyoruz. Bir ülkede yaşıyorsanız elbette o ülkenin tarihi, kültürü, coğrafyası hakkında bilgi sahibi olunmalı. Türkiyeliler de 40 küsur yıldır bu ülkede yaşıyor. Dört kuşaktır bu ülkeye değerler üretiyor, 50 yıllık göç sürecinde yaşanan çok yönlü sorun ve sıkıntılara karşın bu ülkenin bir parçası olmak istiyor.
Bu testler göçmen kadınların sorunlarını daha da artırıyor mu?
Bir taraftan testlerle vatandaşlığa geçişler zorlaştırılırken; diğer taraftan Federal İçişleri Bakanlığı Göç Yasası'nın sertleştirileceğini açıkladı.
Göç Yasası'nın sertleştirilmesi aslında geçtiğimiz yıllara damgasını vuran tartışmalara ve bu tartışmaların geldiği noktaya ışık tutar nitelikteydi. Son yıllarda "kültürler çatışması", "Paralel topluluklar", gibi konular etrafında aslında çıkış noktaları itibarıyla birbirinden farklı olmayan bir dizi tartışma sürdürülmüştü.
Tartışmalar sürdürülürken öte taraftan somut adım ve planlarla göçmenlerin entegrasyonu, buradaki yaşamın bir parçası olması değil; tam tersine dışlanma ve bölünmüşlük olanaklarının yaratıldığını söyleyebiliriz.
Vicdan Testi'ni ortaya atanların argümanları neler?
Zorla evlilikler, namus cinayetleri ve aile içi şiddetten yola çıkılarak; kabul edilmesi mümkün olmayan olayların ardındaki ekonomik, sosyal, kültürel nedenler görülmeden cezai tedbirlerle sorunların çözülebileceği iddia edildi. Göçmenlerin özellikle de kadınların bu toplumla bütünleşmesinin önünde duran engellerin kaldırılması, dil, eğitim, istihdam ve konut alanında uyumu hızlandıracak önlemlerin alınması ise bir tarafa bırakıldı.
Türkiyeli göçmen kadınların yüzme ve spor derslerine gönderilmemesinin, dört duvar arasında süren yaşamların örnekleriyle karşılaşıyoruz. Bunları görmezden gelmek ve karşı çıkmamak mümkün değil. Bu konunun politikacılar ve kendisini kadın hakları savunucusu ilan etmiş kişiler tarafından kullanılıp istismar edilmesine karşı çıkıyoruz.
Bu istismarlar neler?
Türkiyeli bütün kadınları, bütün genç kızların zorla evlendirildiğini savunan bu kişiler, bir taraftan olumlu şeyleri görmezden geliyorlar ama, savunuyoruz dedikleri kadın ve genç kızlara zarar veriyorlar. Önyargıları kışkırtıyorlar. Deva olmayacak önerilerle kamuoyunun gündemini işgal ediyorlar.
Öneriler neler?
Bu tartışmalarda sorunların kaynağı, nedenleri ve gerçekten nasıl çözüleceğine dair hiç bir şey söylenmemesi samimi olunmadığını gösteriyor. Zorla evliliklerle mücadele adına getirilen bu türden önerilere bir bakalım. Bunların çoğu uyum ve ortak yaşama zarar veren örneğin evlilik yaşının yükseltilmesi, evlenerek geleceklerde dil şartının aranması gibi öneriler.
Eğer gerçekten bu kurbanlara yardım edilmek isteniyorsa kendi kaderleriyle baş başa bırakılmamalı; koşulsuz oturum ve çalışma izni sağlanması olmak üzere bütün yasal engeller kaldırılmalı ve yeni bir yaşam kurmalarının olanakları sağlanmalı.
Tartışmalar sürüyor. Sonuç ne oluyor?
Karşılıklı önyargıları çok körükledi. Türkiyeliler Almanlar, Almanlar da Türkiyeliler hakkında zaten var olan önyargılarını pekiştirip yenilediler.
Öte yandan sadece göçmenlere yönelikmiş gibi görünen bu tartışmalarda varılan sonuçlar ve uygulamalar en temel insan haklarının çiğnenmesi anlamına geliyor ve aslında sadece göçmenlere değil bütün topluma yönelik. Bu çerçevede son olarak politikacı, sendikacı, sanatçı, ve bilim kadınlarıyla birlikte ortak bir açıklama yayınladık.
Açıklamanıza kimler destek verdi?
Claudia Roth, Lale Akgün, Sevim Dağdelen, Heike Haensel, Karin Binder'in de aralarında olduğu Federal Almanya milletvekilleri, Yasemin Karakaşoğlu, Marie Mies, Helena Flam, Ingrid Haller başta olmak üzere çok sayıda profesör ve bilim ve sanat kadını ile "İnsan hakları ihlallerine karşı ortak mücadele edelim. Önyargıları ve ayrımcılığı yıkalım" diyerek; tartışmalarla ilgili görüş ve taleplerimizi dile getirdik.
Talepleriniz nelerdi?
Taleplerimiz arasında, toplumsal yaşama şans eşitliğine ve eşit haklara sahip olarak katılım olanağı, oturum hakkında iyileştirmeler, eşten bağımsız oturma ve çalışma hakkı, zorla evlendirilip Türkiye'de bırakılan kadınlar için yasal süre olan altı ay geçmiş olsa bile Almanya'ya dönme hakkı, kadın ve genç kızlara bağımsız ve eşit haklara sahip bir yaşam perspektifi ve güvence sunacak kurs ve yardım olanaklarının artırılması yer alıyordu. (AD/EÖ)