TOHAV, İstanbul'da kurduğu gönüllü hukukçulardan oluşan bir komisyon aracılığıyla, mağdurlarla yasa hakkında bilgilendirme amaçlı toplantılar gerçekleştirip, ücretsiz hukuki yardım sunuyor.
Komisyonların bileşimi güven vermiyor
TOHAV hukukçularından Av. Ruşen Doğan, yasa ve yönetmeliğe ilişkin temel eleştirilerinden birinin, Zarar Tespit Komisyonu üyelerinin bileşimi olduğunu kaydediyor.
Bu konuda TOHAV raporunda "Tümü merkezden yönetim esasına göre oluşturulacağı belirtilen ve Valinin vesayeti altında oluşturulan bu kurulun bağımsız olmaması nedeniyle objektif karar vermesi zor olacaktır. İç göç konusunda çalışmalar yapan Sivil Toplum Örgütleri temsilcilerinin ve yerel örgütlerin katılımından yoksun bir komisyonun hakkaniyete uygun çalışma gösteremeyeceği endişesini taşımaktayız" deniliyor.
Av. Ruşen Doğan, "Komisyonda sadece Baro temsilcisi var. Ancak bizim gibi sivil toplum kuruluşlarına mağdurlardan gelen çok sayıda başvuru oldu. Bu bakımdan TOHAV, Göç Edenler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği (GÖÇ-DER) gibi STK'ların bu kurullar içinde yer alması, en azından görüşlerimize başvurulması önemli."
Doğan, bu durumun Zarar Tespit Komisyonları'nın toplum içinde meşruiyet kazanması açısından da önemli olduğuna dikkat çekiyor:
"Başvurucularımız bize şöyle bir soruyla geliyorlar. 'Bu komisyonlara başvuralım; ama daha önce de aynı yerlere başvurduk. Bir sonuç alamadık' diyorlar ve siz niye bu komisyonlarda yoksunuz diye soruyorlar."
"Bu insanlar hem devletten, hem diğer taraftan zarar gördüler. Üçüncü bir tarafın yani STK'ların komisyonlara katılması iyi olacaktı. GÖÇ-DER bu alanda müdahil olması gereken bir dernek. Kuruluş amacı ve örgütlenmesi de bu alanda. İnsanlarda 'bizim hakkımızı koruyacaklar' fikrinin doğması için STK temsilcilerinin Komisyonlarda olması gerekirdi" diyor.
Av. Doğan, zorunlu göç nedeniyle köylerinin terk edenlerin daha önce, mülki amirliklere dilekçe ile başvurduklarını; ancak bunlara ya cevap verilmediğini veya 'siz burayı terk edip gittiniz, sonra doğal şartlardan dolayı evleriniz yıpranıp harap olmuş, yıkılmış' diye cevaplar aldığını anlatıyor.
Tutanak ve belge isteniyor
TOHAV ayrıca yasa ve yönetmelikteki olay tutanağı ve belgelerin kanıt olarak istenmesini eleştiriyor. TOHAV raporunda bu konu şöyle ifade ediliyor:
* Yönetmelikte zarar tespit komisyonunun çalışmalarında; yaralanma, sakatlanma durumlarında sağlık kurulu raporu, olay tutanağı, taşınır taşınmaz malların zarar görmesi halinde ise malın zarardan etkilenme durumunu açıklayan olay tutanağı, taşınır taşınmaz malın kendi tasarrufunda bulunduğunu gösterir her türlü belgenin isteneceği belirtilmektedir.
* Ancak Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde yaşanan ağır baskı ortamında köylüler resmi makamlardan zararlarını tespit ettirmeye yönelik tutanak tutulması talebinde bulunma olanakları yoktu. Büyük bir çoğunluğun elinde yaşadığı olaylara ilişkin resmi bir belge ya da olay tutanağı yoktur. Bu konuda ispat yükü yer değiştirmek zorundadır. Bu çağdaş, evrensel insan haklarına dayalı, demokrasiyi ölçüt alan hukukun da bir gereğidir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) de köy boşaltmalarla ilgili davalarda durumun özelliğine uygun olarak ispat yükünün yer değiştirdiğine dair kararları mevcuttur. (Doğan ve Türkiye).
Zilyetliğin esas alınması gerekir
Av. Doğan, ayrıca, taşınmazlarla ilgili olarak zilyetliğin, yani tapusu olmayan araziyi kullanıp işletme kıstasının göz önünde tutulması gerektiğine işaret ediyor.
TOHAV Raporunda "Taşınmazlarla ilgili olarak köylülerin büyük bir bölümünün elinde ev ve arazi tapuları bulunmamaktadır. Çünkü halen arazilerin kadastrosu yapılmamıştır. Köylülerin çoğunluğu arazilerinin zilyedi konumundadır" deniliyor.
"Köylerini terk edenler için uzun zaman bu arazilerin zilyetliği devam etmiyor. Korucular gerideki arazileri işletiyorlar. Zilyetliğin muhtar beyanıyla veya vergi ödemesi v.s. ile ispatı gerekiyor" diyen Av. Doğan, TOHAV olarak haksız yere yararlanma yani 'el atmanın önlenmesi' için koruculara karşı ceza davası açtıklarını da belirtiyor.
TOHAV raporunda, "Zilyetlik, mülkiyet hakkına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurularda kabul edilen bir olgudur. Bu nedenle zilyetliğin esas alınması gerekir. Aksi takdirde yasanın kapsama alanı daralacaktır" tespiti yapılıyor.
Koruma alanı kısıtlı
TOHAV, 5233 sayılı yasa ve bu yasaya dayanarak çıkarılan "Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik"in esnek bir yoruma tabi tutulmadan bu haliyle uygulandığı takdirde koruma alanının çok darlaşacağı görüşünde.
TOHAV, "Bu durum yasanın amacına ters düşecektir. Yine ispatla ilgili karşılaşılabilecek sorunların çoğu mağdurlardan kaynaklanmadığı için ispat külfetini mağdurlara yüklemek adil ve makul bir yaklaşım olmayacaktır. Dolayısıyla ispat yükümlülüğün yer değiştirmesi gerekir" diyor. (YS/EÜ)