"Bundan sonra da asker müdahalesinde de yargı sürecinin devreye girebileceği de göz önünde bulundurulacaktır. Bu da genel anlamda demokrasi ve insan hakları alanında olumlu etkileri olacaktır."
Bu sözler, Danıştay 10 Dairesi'nin kamuoyunda "Gizli Anayasa" olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin (MGSB) yürürlüğe girmesine ilişkin Bakanlar Kurulu kararının iptali için yargı mücadelesi veren İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) Genel Başkanı Yusuf Alataş'a ait.
Aslında İHD ile birlikte mahkemeye başvuran bir diğer insan hakları örgütü olan Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı da Alataş'tan farklı düşünmüyor.
"İnanıyoruz, hukukun temel prensipleri ve demokrasinin gerekleri esas alınarak ülkemizdeki demokratik hayatın güçlenmesine vesile olacak kararlar bu yargı sürecinde ortaya çıkması sağlanır".
Alataş: MGSB'nin iptal talebi Türkiye'de bir ilk
Sonuçta, her iki insan hakları örgüt temsilcisi, bianet'e yaptıkları değerlendirmede, Danıştay 10. Dairesi'nin iki kuruluşun talebini işleme koymasını, kararını Başbakanlık ve ilgili kuruluşlardan savunma aldıktan sonra verecek de olsa memnuniyetle karşıladılar.
MGSB ve bu belgeyi onaylayan Bakanlar Kurulu kararına karşı ilk kez bir dava açıldığını vurgulayan Alataş yasal girişimlerini Danıştay önünde yaptıkları bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurmalarına rağmen ilginç bir şekilde bunun medyada hiç yankı bulmadığını söylüyor..
"Türkiye demokrasisi bir ayıptan kurtulmuş olur"
Danıştay'a 25 Nisan 2006'da yaptıkları başvurunun ulusal ve uluslararası hukuk dayandırdıklarını belirten Alataş, Danıştay'ın bu talebi işleme koymasının "Türkiye'de hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı yönünde önemli bir gelişme" olarak değerlendirdi.
"İnsan hakları örgütü olarak görevimizi yaptık ve sonucu ne olursa olsun yargı sürecinin sonuna kadar takipçisi olacağız. Ümit ediyoruz ki, yüksek mahkeme itirazımız kabule der, belgeyi iptal edip Türkiye demokrasisini bir ayıptan kurtarmış olur."
Sonuç ne olursa olsun, Alataş'a göre, "yargı denetimi sürecinin bir şekilde başlamış olması" bile bir kazanım oacak.
Bakkalcı : Yargı süreci demokratik zihniyet için bir fırsat
TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı ise yargı sürecinin müdahalesiz ve kendi doğal akışından sürmesini de önemli buluyor ve MGSB etrafındaki tartışmaların Türkiye'deki demokratik hayata son derece zarar verici bir etkisi olduğu yönünde bir kanaat yarattığını düşünüyor.
"Her açıdan zarar verici sonuçları ortaya çıktığı için bu bir imkandır. Bütün problemleri kategorik olarak asker-sivil gerilimi üzerinden açıklamak da doğru değil.
"Sivil ve asker bütün toplum açısından sorun, demokratik zihniyeti ve bu zihniyetin gündelik hayatta uygulanması sorunudur. "
Yeni MGSB, 24 Ekim 2005'te Milli Güvenlik Kurulu'nca (MGK) görüşülerek Bakanlar Kurulu'na "tavsiye" edildi. Bakanlar Kurulu 20 Mart 2006 tarihli toplantısında MGSB'yi kabul etmiş ve metin "yüksek gizlilik" derecesi nedeniyle Resmi Gazete'de yayımlanmaksızın yürürlüğe girdi.
Yargı süreci nasıl gelişti?
24 Mart'ta İHD ve TİHV adına Danıştay Başkanlığı'na başvuran avukat Öztürk Türkdoğan, Bakanlar Kurulu'nun MGSB'yi kabul ve onaylayan kararının yürütmesinin durdurulması ve iptalini istedi.
Türkdoğan başvurusunda, Bakanlar Kurulu kararının 6/2 maddesindeki "Hiç kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz" hükmü getiren Anayasaya aykırı olduğunu öne sürdü.
Başvuruda, Anayasanın ve Bakanlar Kurulu'nun görevlerini düzenleyen 112. maddesinde ve MGK'nın görevlerini düzenleyen 118. maddede, süreklilik arz eden, tüm devlet kurumları açısından uyulması zorunlu, buna aykırı yasa, tüzük ya da yönetmelik çıkarılamayan, değiştirilmedikçe gelecekteki hükümetleri bağlayan "gizli anayasa" olarak değerlendirilen "Milli Siyaset Belgesi" gibi bir belgeyi hazırlayıp yürürlüğe sokma yetkisi veren bir hüküm bulunmadığı belirtiliyor.
Şikayette, işlemin 2945 sayılı MGK Genel Sekreterliği Yasası'na aykırı olduğu ve Türkiye'nin imzaladığı Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmeleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'yle (AİHS) bağdaşmadığı da öne sürülüyor.
Bu talebi ele alan Danıştay 10. Dairesi, Başkan Ali Güven ve üyeler Ahmet Başpınar, Cem Erbük, Nüket Yoklamacıoğlu ve İbrahim Berberoğlu'nun oybirliğiyle aldığı bir kararla, Başbakanlıktan davaya ilişkin işlem dosyasının aslı veya onaylı örneğinin savunma ile birlikte Danıştay'a gönderilmesini istedi.
Karar, Başbakanlığın savunmasını bekliyor
Talebi inceleyen Danıştay Tetkik Hakimi Ergün Özcan, "Yürütmenin durdurulması isteminin davalı idarenin savunması alındıktan sonra incelenmesi gerektiği düşünülmektedir" şeklinde görüş bildirdi.
Danıştay Savcısı Nevzat Özgür ise, talebi şöyle değerlendirdi: "2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27'nci maddesi uyarınca yürütmenin durdurulması isteminin karara bağlanabilmesi için, davalı idarenin savunmasının alınması gerekeceği düşünülmektedir."
Bunun üzerine hüküm veren Danıştay 10'uncu Dairesi şu hükme vardı: "Davanın durumu ve uyuşmazlığın hukuki niteliğine göre yürütmenin durdurulması isteminin, davalı idarenin savunması alındıktan veya yasal savunma verme süresi geçtikten sonra incelenmesine, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 16. maddesinin 5. fıkrası uyarınca dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı ile Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin de içinde bulunduğu, davaya ilişkin dosyanın aslı veya onaylı örneğinin savunmayla birlikte Danıştay'a gönderilmesi gerektiğinin davalı idareye bildirilmesine, 25.4.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir."
Kararını Başbakanlığa 18 Mayıs'ta tebliğ eden 10. Daire, 18 Temmuz'da dolan süreyi, Danıştay 2. Dairesi'ne yapılan silahlı saldırı nedeniyle Başbakanlığın talebi üzerine bir ay daha uzattı. Yeni süre 18 Temmuz'da dolacak. (EÖ)