Seyhan Doğan 14 yaşındaydı. Ailesi Mardin’deki Ulaş adlı köyleri yakıldığı için Dargeçit ilçesine taşınmıştı. Hayvanlarının çoğunu kaybetmişlerdi, kalan birkaç hayvana bakıyordu. 30 Ekim 1995’te sabaha karşı 03:00’te annesi, babası ve kardeşleriyle yaşadığı ev, jandarma ve korucular tarafından basıldı. Seyhan Doğan ile 11 yaşındaki kardeşi Hazni gözaltına alındı. Hazni gördüğü ağır işkencelerin ardından serbest bırakıldı, Seyhan Doğan’dan bir daha haber alınamadı.
Ağabeyi Kadri Doğan bianet’e yaptığı açıklamada, “O dönem herkes çok korkuyordu, annem, kardeşimi çok aradı ama izini bulamadı. Kardeşimi öldürüldükten 18 yıl sonra bir çukurdan çıkardık” dedi.
“Neden çocuğunu arıyorsun?”
“Ben o zaman askerdeydim. Sabaha karşı jandarma ve korucular evi basmış, iki kardeşimi alıp gitmişler. Küçük olanı kurtulmuş, kaçıp geldi. Seyhan yedi kişiyle beraber orada kaldı...”
“Aslında köyde yaşıyorduk, Dargeçit’in Ulaş köyünde. Köyümüz yakılınca Dargeçit’e taşındık. Devlet hayvanlarımızı da elimizden almıştı, geriye kalan birkaç hayvana Seyhan bakıyordu. Diğer kardeşlerimin hepsi okula gidiyordu.”
“Seyhan geri dönmeyince tabura gidip sorduk, annem çok uğraştı. Defalarca tabura gitti, hiçbir yanıt alamadı. Sonra zaten annem Asiye Doğan’ı da gözaltına aldılar, gözaltında o dönemki Med TV’ye neden konuştuğunu, neden çocuğunu aradığını sordular.”
Dilekçe de “kaybedildi”
“İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’ne başvurduk. Onların verdiği dilekçeleri, başvuruları da dikkate almıyorlardı. Herkes çok korkuyordu. İHD’nin dilekçeleri de kaybedildi, sonuç çıkmadı.”
“Cumartesi Anneleri/İnsanları oturmaya başlayınca annem de onlarla birlikte Galatasaray’a gitmeye başladı. Yıllarca o meydanda oturdular. Annem 2000 yılında babam 2010’da öldü.
“Seyhan’ın kemiklerini 18 yıl sonra bir çukurdan çıkardık. Köyümüze götürdük. Annem ile babamın kemiklerini de götürüp onun yanına defnettik.”
Oğlunu bulamadan öldü |
Seyhan Doğan'ın babası Ramazan Doğan da Ağustos 2010'da kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmişti. Cumartesi Anneleri/İnsanları eylemlerine katılan Ramazan Doğan, eşi Asiye Doğan'ın başına gelenleri de şöyle anlatmıştı: "Sabaha karşı iki oğlum gözaltına alındı. Olayın hemen ardından eşim Asiye Doğan, Dargeçit'deki tabura giderek 'Çocuklarım nerde?' diye sordu. 'Merak etme, gelirler' diye cevap verdiler. Eşim ertesi gün tekrar tabura gitti, bu sefer 'Senin çocuklarını bıraktık, eve gittiler, bir daha gelme' dediler. Birkaç gün sonra 11 yaşındaki oğlum Hazni'yi serbest bıraktılar." "Hazni bütün olanları bize anlattı. Çocuklara işkence yapmışlar, Filistin askısına asmışlar... Ama Seyhan'dan bir daha haber alamadık. Annesi her gün Seyhan'ı soruyor, dilekçeler veriyordu. Aramaktan vazgeçmeyince onu da gözaltına aldılar. 11 gün kendisinden haber alamadık. Gözaltındayken ağır işkence gördü ve sağlığı bozuldu. Seyhan diye diye öldü. Eskiden Galatasaray'a o gelirdi. Şimdi onun yerine ben geliyorum." Seyhan'ın akıbetini öğrenemeyen anne Asiye Doğan Med TV'ye çıkıp "Devletten davacıyım, oğlumu istiyorum" dedikten hemen sonra gözaltına alınmıştı. Ağır işkencelerden geçen Asiye Doğan'ın sağlığı bozuldu. Oğlunun akıbetini öğrenemeden hayatını kaybetti. |
Olcay 19 yıl sonra defnedildi
“Geçen ay da kardeşimle aynı dönem gözaltında öldürülen Abdurrahman Olcay’ın cenazesindeydik…”
Abdurrahman Olcay’ın kemikleri de olaydan 19 yıl sonra bir kuyuda bulundu. Dargeçit İlçesine bağlı Bağözü'nde (Tiruva) 1995'te gözaltında kaybedilen ve cesedine toplu mezarda ulaşılan Abdurrahman Olcay, 24 Kasım’da Batman’daki cenaze töreniyle defnedildi. Olcay kaybedildiğinde 20 yaşındaydı, lisede okuyordu, bir çocuğu vardı. Çocuğu şimdi 18 yaşında.
“Ailemiz darmadağın”
Kadri Doğan “Ailemiz darmadağın, kimi cezaevinde, kimi yurtdışında, kimi dağda…” dedi.
Doğan, açılan yeni davanın üzerinin kapatılmaması gerektiğini, faillerin zaten belli olduğunu belirtti. (AS)
"Ağabeyimi askıda gördüm" |
Kardeşiyle birlikte gözaltına alınan ve kaldığı dört günde işkence gören Hazni Doğan, olaydan 19 yıl sonra açılan Dargeçit davasında savcılığa verdiği ifadede şunları anlattı: "Nezarethanelerde ayrı ayrı odalarda tutuluyorduk, işkence yapıldığını bağırma seslerinden anlıyordum. Bir ara beni de işkence yapılan odaya götürdüler, çırılçıplak soydular. Ağabeyim de oradaydı. Onu görmek için gözlerimi açtım. ağabeyim Filistin askısında asılıydı, eniştem Abdurrahman Olcay ile Abdurrahman Coşkun da bir köşede bekliyordu." "Bir süre sonra ağabeyimi askıdan indirip elbiselerini giymesini söylediler ancak halsiz düşmüştü. sonra beni de dövmeye başladılar, bayılmışım. Gözümü açtığımda kendimi bir tabutun içinde buldum. Ayılınca üstümü giydirip serbest bıraktılar." |