"Türkiye Araştırma Merkezi 'nin hesaplamasına göre, Eylül 2002 itibariyle dört kişilik bir ailenin yeterli, dengeli ve sağlıklı olarak beslenebilmesi için yapması gereken asgari gıda harcaması tutarı 348 milyon 467 bin lira oldu.
Açlık sınırı 184 milyon lira
'Açlık sınırı' olarak da nitelendirilen bu tutar seçimlerin yapıldığı Nisan 1999'da 93 milyon 323 bin lira olarak hesaplanmıştı. Oysa aynı dönem içinde net asgari ücret 57,6 milyon liradan 184,3 milyon liraya yükseltildi."
Böylece, son genel seçimlerden bu yana geçen 3,5 yıllık süre içerisinde net asgari ücretteki artış 3,2 kat olurken, açlık ve yoksulluk sınırındaki artış 3,7 kat oldu."
Gıda Mühendisleri Odası'nın açıklamasında, Türkiye'de uygulanan yanlış tarım politikaları ve son dönemde devreye giren Uluslararası Para Fonu (IMF) destekli politikalarla yeterli gıdanın yerli kaynaklarla sağlanmasının giderek güçleştiği vurgulandı.
Tarım, Eşitsiz Gelir Dağılımı ve Göç
Türkiye'de izlenen politikaların tarım sektörü, gıda sanayi ve ekonomisinin geneli için sorunlar yarattığını, tarımsal üretim yapısındaki dengeleri bozduğunu vurgulayan bildirgede, "Sorunlar, ülke düzeyindeki gelişmenin engellenmesi, gelir dağılım eşitsizlikleri, yetersiz istihdam, göç, açlık, yoksulluk gibi ekonomik ve sosyal olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir" denildi.
Bildirgede, gıda alanındaki bir başka önemli sorun da "sektörde tam rekabet ortamının yaratılmasında yaşanan zorluklar" ve "ekonomik krizin yarattığı gelir kaybı" olarak açıklandı:
"Gıda alanında diğer önemli bir sorun da, Gıda Sanayiinin daha da gelişip, tarımsal ürünlerde katma değer yaratarak, dış satım yolu ile ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlaması gerekirken, yatırımların ülke dışına kaçışının önlenememesi ve sektörde tam rekabet ortamının yaratılmasında büyük yabancı şirketlerin de etkisiyle zorluklar yaşanmasıdır."
"İçinde bulunduğumuz krizin yarattığı gelir kaybı, Türkiye'nin üretim dinamiklerinin aşındırılması sonucu karşılaşılan üretim erozyonu ve bunun sonucunda ürkütücü boyutlara tırmanan işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve faiz hükümranlığının kırılamadığı kırsal kesimde tarımda kol gezen yoksulluk, halkımızın önemli bir bölümünün yeterli gıdaya ulaşmasını engellemektedir. Toplumun ekonomik olarak en alt kademesini oluşturan asgari ücretle çalışan kesimde bu durum daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır."
"Politikalar dengeyi bozdu"
"Ülkemiz insanının hakkı olan aktif ve sağlıklı yaşama her zaman ulaşabilmesi için uygun fiyatta, sağlıklı, yeterli, güvenilir ve besleyici gıda erişiminin, kamu sağlığı riske atılmadan gerçekleştirilebilmesi acaba bugüne kadar yeterince sağlanabildi mi?" denilen bildirgede, bu soru şu şekilde yanıtlandı:
"Bu alanda yapılan araştırma sonuçları ve toplumun genelinin içinde bulunduğu durum ile ilgili saptamalar, ülkemiz insanlarının hangi koşullar içerisine itilmekte olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye, uygulanan yanlış tarım politikaları ve son dönemde devreye giren IMF destekli politikalarla yeterli gıdanın yerli kaynaklarla sağlanması konusunda tartışılır bir konuma sürüklenmektedir."
"Türkiye'de izlenen politikalar artık; tarım sektörü, gıda sanayi ve ekonomisinin geneli için sorunlar yaratan ve tarımsal üretim yapısındaki dengeleri bozan bir rol üstlenir haldedir. Süreçte oluşan sorunlar sadece tarım sektörünü de etkilememektedir. Sorunlar, ülke düzeyinde gelişmenin engellenmesi, gelir dağılımı eşitsizlikleri, yetersiz istihdam, göç, açlık, yoksulluk gibi ekonomik ve sosyal olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir."
"Gıda alanında diğer önemli bir sorun da, Gıda Sanayiinin daha da gelişip, tarımsal ürünlerde katma değer yaratarak, dış satım yolu ile ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlaması gerekirken, yatırımların ülke dışına kaçışının önlenememesi ve sektörde tam rekabet ortamının yaratılmasında büyük yabancı şirketlerin de etkisiyle zorluklar yaşanmasıdır."
"İçinde bulunduğumuz krizin yarattığı gelir kaybı, Türkiye'nin üretim dinamiklerinin aşındırılması sonucu karşılaşılan üretim erozyonu ve bunun sonucunda ürkütücü boyutlara tırmanan işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve faiz hükümranlığının kırılamadığı kırsal kesimde tarımda kol gezen yoksulluk, halkımızın önemli bir bölümünün yeterli gıdaya ulaşmasını engellemektedir. Toplumun ekonomik olarak en alt kademesini oluşturan asgari ücretle çalışan kesimde bu durum daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır."
Gıda güvenilirliği
Toplum sağlığı açısından "gıdaların güvenilirliği" ve "denetlenmesi" ile ilgili eksikliklerin giderilmesini, gıda denetimlerinin sağlıklı bir biçimde yapılmasını isteyen Gıda Mühendisleri, kamu görevlilerini ve yetkilileri "sorumluluk içinde görev yapmaya" çağırdı:
"Toplumun ve onu oluşturan bireylerin sağlıklı ve güçlü olarak yaşamasında, ekonomik ve sosyal yönden gelişmesinde, refah düzeyinin artmasında, huzur ve güvence altında varlığını sürdürebilmesinde, yeterli ve dengeli beslenme temel koşullardan biri, belki de en önemlisidir. Beslenme; büyüme ve gelişme, yaşamın sürdürülmesi, sağlığın korunması ve geliştirilmesi için gıdaların tüketilmesidir. Sağlıklı bir yaşam ancak gıda güvencesi ve güvenliğinin sağlanması ile sürdürülebilir."
"Türkiye'de bugün milyonlarla ifade edilen yoksulların yerine milyonlarla ifade edilen aç insanların olmaması için yönetenleri sorumluluk içinde görev yapmaya çağırıyoruz. Devletin geciktirilemez en acil sorumluluğu, gıda güvencesi riske girmiş kesimlerin kurtarılması için gerekenin yapılmasıdır."
16 Ekim Dünya Gıda Günü
16 Ekim Dünya Gıda Günü; Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO)'nun kuruluş gününe denk gelmekte olup, 1981 yılından bu yana her yıl kutlanmaktadır. 1980 yılındaki FAO Genel Birleşiminde "Gıdanın insanların yaşamaya en iyi şekilde devam etmesi için mutlak gerekli ve vazgeçilmez gereksinim olduğu" yönünde alınan kararla, 16 Ekim gününün dünya çapında kutlanması kararlaştırılmıştır. (BB/NK)