Gezici Festival 27. yılında yine yollarda. 2-8 Aralık’ta Ankara’da, 9-11 Aralık’ta Sinop’ta ve 12-14 Aralık’ta Kastamonu’da düzenlenecek festival, yoğun ve dopdolu programıyla yine sineması olmayan, bağımsız filmlerin gösterime giremediği şehirleri filmlerle buluşturacak.
Festival yönetmeni Başak Emre festival programını, festivale olan ilgiyi bianet'e anlattı.
Pandemi sürecinin ardından geçtiğimiz yıl Gezici Festival tekrar salonlarda izleyiciyle buluştu. Gerek sinema bilet fiyatları gerek COVID’in getirdiği tedirginlik seyircilerin sinemaya gitme alışkanlıklarını değiştirdi. Geçen yıl düzenlediğiniz 26. Gezici Film Festivali’ne seyircinin tepkisi nasıl oldu?
Beklediğimizden daha iyiydi diyebilirim. Ben izleyici olsam pandemi ortamında sinemaya gider miydim diye çok düşündüm, yine de salonlar doldu. Uzun süren pandemi dönemi insanlarda bir özlem yaratmıştı. Bu, izleyicinin heyecanından da anlaşılıyordu. Bu yıl tabii ilgi geçen yıla göre daha çok. Festival başlamadan biletlerimizin yüzde 83’ü satıldı. Ankaralı seyircilerimize teşekkür borçluyuz.
“Bir haftada bir şehirde bitmiyor”
Türkiye’de festival yapmak oldukça zor ve meşakkatli bir iş. Birkaç ilde birden bir festivali yönetmek ve programı buna göre hazırlamak da zor olmalı. 27 yıldır bu süreci yönetirken en çok nelerde zorlandınız?
Türkiye’de festival yapmak zor, ancak gezici bir festival yapmak çok daha zor. Kendi şehrinizde bir festival düzenlediğinizde bütün kontrol sizde olabiliyor ancak başka şehirlerde festival yaptığınızda sürprizlerle karşılaşabiliyorsunuz.
Sineması olmayan kentlere gittiğimiz için teknik donanımı olmayan salonlarda gösterim yapmak zorunda kaldık. İlk yıllarımızda Van’a, Kars’a İstanbul’dan 35mm gösterici taşıdığımızı hatırlıyorum. Şehirler arasında yolculuğumuzu 35mm bobinleri de taşıdığımız için minibüslerle yapıyorduk.
Van’dan Kayseri’ye 16 saat yolculuk yapıp, aynı gün gösterim yaptığımızı hatırlıyorum. Bir yandan da güzel, bir yıl boyunca çalışıp hazırladığınız festival bir haftada bir şehirde bitmiyor, daha çok insana ulaşıyor. Her filme değişik kentlerden gelen çok farklı tepkilere tanık olabiliyorsunuz.
“Cinsiyet eşitsizliğinin en çok olduğu sektör”
Festivalde gösterim bölümlerinden birinin adı “Kadın Öncüler”. Geçtiğimiz yıl dünyanın önde gelen festivallerinde Cannes’da, Venedik’te ve Berlin’de kadın yönetmenler en iyi film vb. birçok ödül kazandılar. Sinema dünyasındaki bu gelişmelerden hareketle mi festivale böyle bir bölüm eklediniz yoksa zaten gündeminizde olan bir fikir miydi?
Bu bölüm 25. Gezici Festival’e ABD Büyükelçiliği’nin katkılarıyla gerçekleştirdiğimiz ve Amerikan sinemasında çığır açan, iz bırakan kadın sinemacıların filmlerini gösterdiğimiz “Amerikan Sinemasının Kadın Öncüleri” bölümünün bir devamı niteliğinde.
Sinema halen cinsiyet eşitsizliğinin en yaygın olduğu sektörlerden biri. Halbuki ortaya çıkışından sonra, sinema alanındaki en önemli gelişmelerden bazıları kadın sinemacılar tarafından gerçekleşmişti. Bu yıl da yine ABD Büyükelçiliği’nin desteği ile Frances Marion’un 1921 yapımı Eli Kulağında filmi Baba Zula’nın canlı müziği eşliğinde gösterilecek.
Jean-Luc Godard için de “Godard: Aşk ve Ölüm Üzerine” başlıklı bir bölüm var festivalde. Yönetmenin bir filmini göstermek yerine neden Godard’ın başka bir yönetmenle yazışmalarını konu edinen bir belgeseli tercih ettiniz?
Cuma Görüşürüz, Robinson ilk izlediğimiz andan itibaren programa almak istediğimiz bir filmdi. Usta yönetmenin ölümünün ardından, özel bir bölüm yapma fikri doğduğunda bu filmin programa çok uyacağını düşündük.
Zira Godard'ın kişiliğini ve düşüncelerini en iyi yansıtan belgesellerden biri. Godard'ın Türkiye'de gösterim hakkı bulunan filmlerinin çoğu farklı mecralarda gösterildi. Bunları tekrar etmek yerine, sinema tarihinin bu önemli ismini, daha az tanınan ancak aynı derece de değerli bir sanatçıyla diyaloğu üzerinden anmayı tercih ettik.
“İfade özgürlüğünü görünür kılmak istedik”
Son günlerde Meclis’ten geçen dezenformasyon yasası sonrasında basın ve ifade özgürlüğü tartışmaları yeniden şiddetlendi. Festivalde “Basın Tehdit Altında” başlıklı bir film seçkisi var. Bu seçkinin fikir olarak nasıl doğduğundan ve filmleri hangi kriterlere göre seçtiğinizden bahseder misiniz?
Gezici Festival her yıl tematik bölümlere yer veriyor. Gerek yaşadığımız güncel sorunlar gerekse bu yıl izlediğimiz ve bizi etkileyen filmler bizi bölümleri yapmaya teşvik etti. Basın ve ifade özgürlüğü konularını daha görünür kılmaya çalışmak istedik.
ABD Büyükelçiliği katkılarıyla düzenlediğimiz Tehdit Altında bölümünde basın özgürlüğünün önemini vurgulayan Kuşatma, Bir Gazetecinin Öldürülüşü, Dört Oscar ödüllü 1976 yapımı Başkanın Bütün Adamları gibi filmler yer alırken Özgür İfade bölümünde ise Kaepernick ve Amerika ve Martin Ritt’in yönettiği, başrolünü Woody Allen’ın üstlendiği Paravan filmi gösterilecek.
Gezici Festival yıllardır genç sinemacı adaylarla usta isimleri buluşturuyor ve atölyeler düzenliyor. 27. Gezici Film Festivali’nde de bu tür atölyeler ve buluşmalar olacak mı?
Türkiye 2022 bölümündeki yönetmen ve oyuncularla, Gezici Festival’in konuk olduğu kentlerde söyleşiler gerçekleştirilecek.
"Sineması olmayan kentlere konuk oluyoruz"
Daha önce verdiğiniz bir söyleşide “Gezici Festivalin 25 Yılı” gibi bir belgesele hazırlandığınızı ifade etmiştiniz. Belgesel hazırlıkları nasıl gidiyor?
Belgeseli bitirdik ancak henüz ulaşmaya çalıştığımız materyaller olduğu için gösterime çıkarmıyoruz. Gezici Festival’in 25. yılını kapsayan, gezici festivale konuk olmuş ama artık aramızda olmayan kişilerin de söyleşi ve görüntülerinin olduğu, sinemamızın 1995’ten itibaren bir görsel bellek olarak kabul edilebilecek bir film olacağını söyleyebilirim.
Son olarak festivalin başladığı 27 yıl öncesinden bugüne toplumsal ve politik olarak baktığınızda bağımsız film üretmek ve bunu seyirciyle buluşturmak zorlaştı mı? Festivaller bu zorlukları aşmada yönetmenlere ne kadar kolaylık sağlıyor?
Film yapmak çok maliyetli bir iş. Prodüksiyon ve post-prodüksiyon ücretlerinin çok arttığı bir ülkede yaşıyoruz. Dijital platformlar çıktı ve bilet fiyatları çok arttı. Festivaller bu anlamda çok önemli.
Özellikle Gezici Festival, sineması olmayan kentlere konuk olduğu için daha da önemli. Biz festivali Sinop’a ve Kastamonu’ya götürmesek bağımsız filmlerin bu kentlerde gösterime girme şansı yok.
(ED/RT)