Gezi Parkı’ndaki ağaçlar ülkeye yayılan ayaklanmanın sembolü iken bugün gündeme gelmesi beklenen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı askıya alındı.
Tabiat Kanununu İzleme Girişimi sözcüsü, avukat Hüsrev Özkara bianet’e yaptığı açıklamada Gezi Parkı direnişi etkisiyle bugün meclis gündemine alınması beklenen tasarının askıya alındığı belirtti.
“Tasarının gündeme gelmemesinin nedenini Gezi Parkı’nda oluşan hassasiyetin hükümeti rahatsız etmesinde görüyorum. Ancak keşke bugün gündeme gelseydi, kamuoyu yasanın yaratacağı tahribatlar konusunda daha fazla bilgilenebilirdi.”
"Değişiklik, meclis genel kurulunda değerlendirilecek"
Meclis Çevre Komisyonu Başkanı Erol Kaya, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, tasarının tüm kesimlerin dinlenerek hazırlandığını belirtirken “Özellikle koruma kapsamındaki alanlarda, güvenlikle ilgili zaruret halinde buralarda nasıl çalışma yapılabilir konusu, yanlış anlaşıldı” dedi.
Sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki itirazlarının yeniden dinleyip değerlendirmede bulunduklarını söyleyen Kaya, tasarının geri çekilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, üzerinde değişiklik yapılıp yapılmayacağının da Meclis Genel Kurulu'ndaki görüşmelerde değerlendirilebileceğini söyledi.
YSGP: Tasarı kalıcı olarak geri çekilmeli
Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP) dün akşam Gezi Parkı’nda, “Tabiatı bozuk” diye nitelendirdikle Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Yasa Tasarısı’nın doğada yaratacağı talana dikkat çekerek taleplerini açıkladı.
Açıklamada tasarının bu haliyle Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere, anayasanın doğal ve kültürel varlıkların korunmasına yönelik düzenlemelere de aykırı olduğu ve kalıcı olarak geri çekilmesi gerektiği belirtildi.
Yasanın doğaya zararları
* Gerekçesi ve bütününe bakıldığında amaçlanın tabiatı, biyolojik çeşitliliği ve peyzajı kullanıma açmak ve kullanım sürekliliğini korumak olduğu görülüyor.
* Koruma alanlarının belirlenmesi konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Bakanlar Kurulu yetkilendiriliyor. Bu, bağımsız bilimsel görüş verecek kurumların ve halkın katılımını engellerken, yerel koruma gereksinimlerini göz ardı ediyor, doğanın ve korum alanlarının sınırlarını siyasetçilerin çizmesine izin veriyor.
* Mevcut koruma alanlarının yeniden değerlendirmesini mümkün kılıyor. Bu, olması gerekenden çok az sayıda ve genişlikte olan (Ülke yüzölçümünün yüzde dördü) doğa alanlarının geleceğini tehdit ediyor.
* Bin 200’den fazla doğal sit alanını ise koruma alanı olmaktan çıkarıyor.
* Doğanın hakları yerine “üstün kamu yararı”nı temel alması, korunan alanların yatırımlara açılmasının amaçlandığını gösteriyor. Üstün kamu yararından kastedilen ekonomik çıkarlar, bu “yarar”ın tespitinde ise bakanlıklara yetki veriliyor. Böylece koruma alanları siyasi iktidarın istek ve iradesine bırakılıyor, hukuksal denetim sınırlandırılıyor.
* Tabiatı koruma amacıyla hazırlanan bir tasarıda “sürdürebilir kullanım” ifadesinin bulunması doğanın sömürülmesine yol açacak. Tasarıdaki “doğal duruma uygun hale getirilemeyen alanlar buna en yakın yaşam alanına dönüştürülür” ifadesi de doğal alandaki yapılaşmayı ve sanayi yatırımlarını meşrulaştırmayı amaçlıyor.
* Korumayı değil kullanmayı amaçlayan bir doğa koruma mevzuatı biyolojik soykırıma yol açar.
Doğa haklarını güvence altına alan yasa:
* İlgili meslek örgütleri, üniversiteler, çevre, ekoloji ve doğa koruma hareketlerinin, siyasi partilerin ve yerel halkın temsilcilerinin katılımıyla,
* Sürdürülebilir kullanma yerine sürdürülebilir yaşamı temel alarak,
* Mevcut koruma alanlarının uluslar arası standar ve yükümlülükler gereğince yüzde 15’e çıkarılmasını hedefleyerek,
* Kamu yararı ilkesi içinde tüm canlılar ve gelecek kuşakların haklarını gözeterek,
* Koruma alanlarının denetimi, belirlenmesi ve izlenmesinin siyasi iradeden bağımsız olarak akademi, sivil toplum ve yerel halkın yer alabileceği mekanizmalar geliştirerek,
* Toplumsal maliyet esas alınarak hazırlanmalı.(BK)