Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
1488 gündür Silivri Cezaevi'de tutulan Osman Kavala ve çArşı davası sanıkları dahil 52 kişinin yargılandığı Gezi davası bugün devam etti. Mahkeme Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verdi.
Osman Kavala'ya bu duruşmada da tahliye çıkmadı. Yurtdışındaki sanıkların yakalanmasının beklenmesine hükmeden mahkeme, savunma yapmayan sanıklar için önümüzdeki duruşmaya kadar süre verdi. Üye hakim Kürşad Bektaş karara şerh koyarak Kavala'nın tahliye edilmesi gerektiğini savundu.
Üye hakim Bektaş, şerhte "Sanığın savunmasının alınmış olması, delillerin toplanmış olması, dosya kapsamı, delil durumu, dosyanın geldiği aşama, bu aşamadan sonra sanığın delil karartma ihtimalinin olmaması, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, tutukluluğun bir tedbir oluşu, tutuklulukta istenen amaca adli kontrol tedbirlerinden bir veya bir kaçının uygulanması ile ulaşılabileceği, değerlendirilerek sanığın duruma göre ölçülü olmayan tutukluluğun devamı yönündeki çoğunluğun görüşüne katılmayarak, sanığa uygulanacak ölçülü bir veya bir kaç adli kontrol tedbiri ile tahliyesi görüşü ve kanaatindeyim" diye yazdı. Bir sonraki duruşma 17 Ocak'a görülecek.
Duruşma öncesi basın açıklaması
Duruşma öncesi Taksim Dayanışması Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamaya CHP, HDP ve TİP milletvekilleri ile demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri destek verdi.
Mimarlar Odası'ndan Esin Köymen, okuduğu basın açıklamasında, “Ülkemizin toplum, kent ve demokrasi tarihinin en parlak, en onurlu sayfalarından biri olan Gezi Direnişi, Anayasal bir zeminde gerçekleştiği yargı kararlarıyla iki kez tescil edilmesine rağmen, hukuka ve gerçeğe aykırı, tümüyle mesnetsiz iddialarla, üçüncü kez yargılanmak isteniyor. Toplumsal muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilmek, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliği ısrarla çarpıtılmak isteniyor” dedi.
Köymen "Gezi Direnişi’ni bir kez daha yargı marifetiyle karalama çabanız beyhudedir! Gerçekleri çarpıtmanıza izin vermeyeceğiz! Sipariş senaryolarınızla, milyonlarca insanın, demokratik hak ve talepleri için, parklarda, meydanlarda, sokaklarda; özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam için ortaya koyduğu direnişi kirletmenize izin vermeyeceğiz” diye konuştu.
Tanrıkulu: Tahliye bekliyorum
Davayı takip eden CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da, “Osman Kavala’nın tutuklu kalması için her türlü yargı cambazlığı yapıldı. Kavala, Türkiye’nin başsavcısı Sayın Cumhurbaşkanı tutuklu kalmasını istediği için halen tutuklu. 10 büyükelçinin AİHM kararının uygulanması çağrısı yaptıkları açıklamalarından sonra, Sayın Cumhurbaşkanı 'Hukuk gereğini yapar' diyerek tutuklama rezervini azalttığı için bugün tahliye olmasını bekliyorum” dedi.
Kavala duruşmaya katılmadı
Açıklamaların ardından basın açıklamasındaki kalabalık duruşmaya geçti. Saat 10.30 itibariyle de duruşma başladı. Osman Kavala mahkemenin yoklamasına katılmadı.
Kavala, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendisini hedef alan açıklamalarının ardından adil bir yargılama yapılmasına imkân kalmadığını belirterek "Duruşmalara katılmamın ve savunma yapmamın anlamsız olacağına inanıyorum" açıklaması yapmıştı.
Ersan Şen mahkemeye sinirlendi
Yoklamanın ardından çArşı davası sanıklarının avukatları söz aldı. Avukatlar, davaların birleştirilmesi ve dosyada bulunan delillerin hukuki olup olmadığı ile ilgili konuştu. Avukatlardan Ömer Kavili, davaların birleştirilmesi kararının tekrar gözden geçirilmesini ve sanıklar hakkında derhal beraat kararı verilmesini talep istedi. Kavili'nin ardından Ersan Şen söz alarak konuşmaya başladı.
Şen beyanı sırasında müvekkili Cem Yakışkan hakkında mahkemenin bir delili olup olmadığını sordu. Konuşurken sinirlenen ve mahkeme heyetine 'Burası er meydanı' diyen Ersan Şen'e mahkeme başkanı uyarı cezası verdi. Daha sonra Şen beyanına devam etti. Şen mahkemeye 'Bana uyarı ceza verirken baskı altına alınıyorsunuz. Alınganlık gösteremezsiniz' dedi. Ardından konuşmaya devam eden Şen’in beyanı yaklaşık 1 saat sürdü.
Şen’in ardından tekrar söz alan Ömer Kavili, mahkeme başkanının Şen’e verdiği uyarı cezasıyla ilgili konuştu. Kavili “Arkadaşlarımız konuşurken rahatsız oldunuz. Biz bunun için buradayız. Savunma sınırını aşma gibi tutanağa geçerseniz bundan sonra açıkça bu durum baskı aracına dönüşür. Hangi avukatın hangi sözünün savunma sınırı aştığını ayrıntılı olarak tutanağa geçin” dedi.
'Er medyanı' tartışması
Ardından söz alan Yıldız İmrek ise beyanının ardından Ersan Şen'in 'Er medyanı' ifadesine sakin bir şekilde tepki gösterdi. İmrek "Meslektaşımın ifadelerine katılsam da burayı 'er meydanı' diye tanımlamasına bir kadın olarak itiraz ediyorum" dedi. İmrek'in konuşmasını salon alkışladı.
çArşı avukatlarının beyanlarının ardından mahkeme başkanı duruşmaya süresiz ara verdi. 13.50'de duruşma yeniden başladı. İlk olarak söz alan Can Atalay, Osman Kavala'nın tutukluluğunu hatırlatarak "Tayfun (Kahraman) ve Mücella (Yapıcı) abla olarak biz uzun uzun size Gezi'yi anlatmak, Gezi'yi savunmak istiyoruz. Kabul ederseniz biz savunmamızı bir sonraki duruşmada sunmak isteriz" dedi.
"Bize plaket veren polis de yargılansın o zaman"
Atalay’dan sonra söz verilen çArşı üyesi Ayhan Güner suçlamaların gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Güner olaylar sırasında Etiler Emniyet Müdürü’nün kendisini aradığını belirtip “Bize yardımcı olun' dedi. Polisin belirlediği güzergahta taraftarı olaysız bir şekilde yürüttük. Emniyetle beraber yolları açtık, polislerle insanları karşı karşıya getirmedik. Boynumuza sarılıp teşekkür ettiler” dedi.
Evinin önünde çekildiği fotoğrafların dosyada suçmuş gibi gösterildiğini belirten Güner, niye yargılandığını anlamakta zorlandığını da söyledi.
Güner’in avukatı da “Emniyet müdürü Ayhan Güner ve arkadaşlarını çağırıp Beşiktaş'taki olayları yatıştırdıkları ve hiçbir yere zarar vermedikleri için plaket verdiler. Böyle örgüt mü olur? Terör örgütüne plaket veren emniyet müdürleri de yargılansın o zaman” diye konuştu.
Aytöre: Kavala'nın masumiyet karinesi ihlal edildi
çArşı üyelerinin beyanlarının ardından Osman Kavala'nın avukatı Deniz Tolga Aytöre söz aldı. Aytöre Osman Kavala’nın duruşmaya katılmadığına dikkat çekerek “Müvekkilimizin duruşmalara katılmama hakkını desteliyoruz” dedi.
Bunun nedeni olaraksa Aytöre, Osman Kavala’nın masumiyet karinesinin açıkça ihlal edilmesini gösterdi. Aytöre sonrasında şöyle devam etti.
“AİHM, Osman Kavala hakkında Aralık 2019'da bir hak ihlali kararı verdi. Şubat 2020'de de beraat kararı çıktı. Bu karar verilince apar topar bir suç uyduruldu. Sivil toplum kuruluşu faaliyetleri suç oldu. Casusluk suçlaması kapsamına sokuldu. Bu yargılamalar ciddi yargılamalar. Bir insanı casuslukla suçluyorsanız hem onun geleceğini riske atarsınız hem de ailesini de etkilersiniz.
“MASAK raporu Gezi davasına yönelik hazırlanmış bir rapor. Bu raporda casusluk suçlamasıyla ilgili bir tespit mi var bizim göremediğimiz? Bu rapora dayanarak tutuklama kararı verilmesini anlamıyoruz. İddianame Henri Barkey ile Kavala arasında yoğun iletişim kaydı olduğunu iddia ederek yalan söylüyor. Böyle bir şey olmadığına ilişkin rapor var.
"Osman Kavala geçen duruşmaya geldi. Tutukluluğun devamı gerekçelerini neden sormadınız kendisine? Bir yargılama bu kadar lakayt yapılamaz. Bunlar kamu yetkisinin kötüye kullanılmasıdır. Adil yargılanma hakkımızı elimizden 4 yıldır alınıyor. Yasal usulleri olmayan suçlamalarla tutukluluk halinin devamına yönelik kararlar alınması yanlış ve hukuka aykırı karaların ötesinde, kamu yetkisinin kötüye kullanılması sorunudur."
Savcı Kavala'nın tutukluluğunun devamını istedi
Aytöre'den sonra Köksal Bayraktar söz aldı. Bayraktar'ın beyanının ardından mahkeme başkanı duruşma savcısı Edip Şahiner'e mütalaasını sordu. Şahiner çArşı grubu'yla Gezi davasının birleştirme kararının gözden geçirilmesi talebinin reddini ve Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına" talep etti.
Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti Osman Kavala'ya yine tahliye etmedi. Yurtdışındaki sanıkların yakalanmasının beklenmesine hükmeden mahkeme, savunma yapmayan sanıklar için önümüzdeki duruşmaya kadar süre verdi. Üye hakim Kürşad Bektaş ise karara şerh koyarak Kavala'nın tahliye edilmesi gerektiğini savundu.
Üye hakim Bektaş, şerhte "Sanığın savunmasının alınmış olması, delillerin toplanmış olması, dosya kapsamı, delil durumu, dosyanın geldiği aşama, bu aşamadan sonra sanığın delil karartma ihtimalinin olmaması, sanığın tutuklulukta geçirdiği süre, tutukluluğun bir tedbir oluşu, tutuklulukta istenen amaca adli kontrol tedbirlerinden bir veya bir kaçının uygulanması ile ulaşılabileceği, değerlendirilerek sanığın duruma göre ölçülü olmayan tutukluluğun devamı yönündeki çoğunluğun görüşüne katılmayarak, sanığa uygulanacak ölçülü bir veya bir kaç adli kontrol tedbiri ile tahliyesi görüşü ve kanaatindeyim" diye yazdı. Bir sonraki duruşma 17 Ocak'a görülecek.
Ayşe Buğra: 4 yıldır aynı kelimeler
Duruşma sonrasında bir basın açıklaması yapan Kavala'nın eşi Ayşe Buğra mahkemelerin 4 yıldır aynı kelimelerle kararlar verdiğini söyleyerek "Savcılar soru sormuyor. Hangi somut eylemlerle suç işlenmiş sormuyorlar. Endişem bu durumun kalkınması ve normalleşmesi. Kesinlikle normal kabul edilmemesi gereken bir durum" dedi.
Kavala'nın avukatı Deniz Tolga Aytöre "Söylenecek çok fazla bir şey yok. Türkiye yargısı için büyük bir şanstı. Bağımsızlık konusundaki endişeleri gidermek için bir şanstı. Siyasetin yargıya müdahale olmadığını göstermek için bir şanstı ama yargı bu şansı kurtaramadı. Bu kadar meşru olmayan delillerle bir insanın anayasa hakkını elinden almak artık sadece yanlış hukuki karar olarak değerlendirilmemeli. Bu kamu yetkisini kötüye kullanma sorunu haline geldi" diye konuştu.
Daha sonra konuşan CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise "Hiçbir delil olmadan bir insanı siyasi saiklerle içeride tutmak hürriyeti tahrif suçundan öte yaşam hakkına müdahaledir" ifadelerini kullandı.
Osman Kavala'nın tutukluluğuOsman Kavala’nın tutukluluk hikâyesi, yargının siyasallaşması, siyaset tarafından kullanılmasının, cezalandırılmak istenen kişiye göre suç yaratma teşebbüsünün ve sadece hukuk normlarının değil, mantık kurallarının da hiçe sayılarak delil yerine komplo teorileri kullanma faaliyetinin açık bir örneği. Kavala, 1 Kasım 2017'de “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı. Gezi protestolarının planlayıcısı, yöneticisi ve finansörü olduğu iddiasıyla hükümeti devirmeye teşebbüs suçuyla yargılandığı dava beraat kararıyla sonuçlandı. Beraat kararından sonra serbest bırakılmadı, daha önce tahliye kararı verilmiş olan ikinci suçlamayla yeniden tutuklandı. Bu süreç içinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem hükümeti devirme hem de darbe teşebbüsüyle ilgili suçlamalar için makul şüphe uyandıracak delil olmadığına hükmetti, tutuklanmanın siyasi faktörlerle yetkinin kötüye kullanılması olduğu tespitini yaptı ve Kavala’nın derhal serbest bırakılması yönünde karar aldı. AİHM kararının etrafından dolanarak tutukluluğu devam ettirmek amacıyla üçüncü bir suçlama, casusluk suçlaması (TCK 328), ortaya çıkarıldı. Kavala hakkında hazırlanan ikinci iddianamede bu suçlama, casusluğun konusu olması gereken gizli bilginin ne olduğunu, kimden ve nasıl temin edildiğini anlatma ihtiyacı hissedilmeden yer aldı. İddianamede, Kavala’nın Gülenci örgütün mahrem sorumlularıyla irtibat halinde olduğu, 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı, hatta darbe sonrası kurulacak hükümette yer alacakların koordinasyonu ile uğraştığı şeklinde akıl almaz suçlamalar da bulunuyordu. İddianamede hem casusluk hem de 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek suçlamasına dayanak olarak, Kavala’nın darbe girişiminin arkasındaki dış güçlerin ajanı olmakla suçlanan Henri Barkey ile yoğun irtibat içinde olduğu iddia edilmişti. Bu iddiayla ilgili kullanılan sözde delil, Kavala, Divan ve Hilton otelleri arasındaki çalışma ofisindeyken Barkey’in telefonunun yakın yerlerden sinyal vermiş olmasıydı; aynı baz istasyonundan sinyal çakışması dahi bulunmamıştı. Somut delil bulunmaması ise, ilişkinin çok gizli yürütülmüş olması ile açıklandı. Osman Kavala, hükümeti devirmek, darbe teşebbüsünde bulunmak ve casusluk gibi çok ağır suçlamalarla yargılandığı davalarla ilgili olarak farklı tarihlerde tutuklanmış ve 3,5 yıldan fazla bir süre tutuklu kalmış olduğu sürecin hiçbir aşamasında, savcı tarafından sorgulanmadı. Bütün bu yoğun delilsizlik durumuna karşın, Cumhurbaşkanı birkaç kez Kavala’nın suçlu olduğuna dair demeçler verdi, bunlardan birinde de Gezi davasında verilen beraat kararını eleştirerek, bunu Kavala’nın tahliyesini sağlamaya yönelik bir operasyon olarak niteledi. Kavala ile ilgili Gezi davası daha sonra, Çarşı grubu ile ilgili Gezi davasıyla birleştirildi. Bu davanın da Kavala ile ilgili 15 Temmuz darbe girişimini desteklemek ve casusluk suçlamalarıyla ilgili davayla birleştirilmesi söz konusu. Böylece birbirlerinden farklı eylemler, birbirlerini tanımayan kişiler arasında ilişki kurulmaya çalışılacak. Ergenekon ve Balyoz davalarında gördüğümüz bu uygulama, siyasi davalarda algı yaratmaya yarayan elverişli bir yöntem olarak ortaya çıkıyor. Daha bir süre Gezi protestolarının yargı aracılığıyla dış komplo olarak kriminalize edilmesi, siyasetin gündeminde yer almaya devam edecek ve bunun kanıtı olarak da Kavala’nın cezaevinde kalmasına gayret edilecek gibi görünüyor. Osman Kavala’nın karşı karşıya kaldığı mesnetsiz iddiaların, hukuk ve mantık dışı süreçlerin kısa özeti: 17 Ekim 2017: Osman Kavala gözaltına alındı. 1 Kasım 2017: Kavala “hükümeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” (TCK 312) ve “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs” (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı. 24 Aralık 2018: TCK 309 ve TCK 312 ile ilgili soruşturma dosyaları ayrıldı. 19 Şubat 2019: Tutukluluk kararından 16 ay sonra TCK 312. madde yönünden Kavala hakkındaki ilk iddianame düzenlendi. 11 Ekim 2019: Kavala’nın TCK 309 ile ilgili suçlamadan tahliyesine karar verildi. 10 Aralık 2019: AİHM Kavala’nın tutukluluğunun hak ihlali olduğu ve derhal serbest bırakılması gerektiği yönünde karar verdi. 18 Şubat 2020: TCK 312 ile ilgili dava beraat kararıyla sonuçlandı. 19 Şubat 2020: Kavala beraat kararından sonra serbest bırakılmadan TCK 309 ile ilgili suçlamadan yeniden tutuklandı. 9 Mart 2020: Kavala TCK 328. maddeden tutuklandı. 20 Mart 2020: Kavala TCK 309’dan ikinci kez tahliye edildi. TCK 328 ile ilgili casusluk suçlamasından tutukluluğu devam etti. 3 Eylül 2020: AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM kararının uygulanarak Kavala’nın derhal tahliye edilmesi yönünde karar verdi. 29 Eylül 2020: Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi (AYM) Kavala’nın haksız tutukluluk başvurusunu görüşülme gündemine aldı. Aynı gün TCK 309 ve TCK 328 (casusluk) suçlamalarını içeren ikinci iddianamenin mahkemeye sunulması üzerine, AYM konunun görüşülmesini erteledi. 29 Eylül 2020: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi konuyu görüştüğü ikinci toplantısında, AİHM kararının uygulanmaması halinde verilecek ara karar taslağının hazırlanması yönünde karar aldı. 3 Aralık 2020: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına ve AYM’nin daha fazla ertelemeden AİHM kararına uygun düşecek şekilde dosyayı görüşmesine dair ara kararını açıkladı. 15 Aralık 2020: AYM haksız tutukluk görüşmesini yeniden gündeme aldı ve dosyanın AYM Genel Kurulu’na iletilmesine karar verdi. 18 Aralık 2020: 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada tutukluluğun devamı yönünde karar alındı. İkinci duruşma tarihi 5 Şubat olarak belirlendi. 29 Aralık 2020: AYM Kavala’nın tutukluluğunun hak ihlali olmadığını 7’ye karşı 8 oy çokluğuyla kabul etti. Gerekçeli kararda, tutukluluğun hak ihlali olduğu yönünde oy kullanan üyelerin çok güçlü bir biçimde ifade ettikleri karşı görüşler yer aldı. 22 Ocak 2021: İstinaf mahkemesi Gezi davasında verilen beraat kararını bozdu. Bu davayla ilgili dosyanın TCK 309 ve TCK 328 ile ilgili dava dosyalarıyla incelenmesini istedi. 28 Ocak 2021: Beraat kararının bozulması sonrasında, 30. Ağır Ceza Mahkemesi tensip zaptı düzenleyerek birleştirilen dosyalarla ilgili duruşmanın tarihini 21 Mayıs 2021 olarak belirledi. 5 Şubat 2021: 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam edilen duruşmada Mahkeme, Kavala’nın dava dosyasının 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görüşülecek olan TCK 312 ile ilgili Gezi Dosyası ile birleştirilmesine ve Kavala’nın TCK 328 ile ilgili casusluk suçlamasıyla ilgili tutukluluk halinin devamına karar verdi. 30 Nisan 2021: 30. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluk değerlendirme incelemesinde 1'e karşı 2 oyla Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verdi. 12 Mayıs 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 12 Mayıs 2021 tarihli haftalık toplantısında Kavala davasına ilişkin görüşmesinde Türk yetkililerin ve mahkemelerin, AİHM kararını dikkate almadan sürdürülen tutukluluk durumunun sona ermesi için gerekli adımları atmamış olmasından duyulan büyük kaygıyı ifade etti. Komite, Konsey üyesi ülkeleri, Türk yetkilileriyle görüşmelerinde Kavala’nın sürmekte olan tutukluluğu ve bir an önce tahliyesi konusunu gündeme getirmeye davet etti. 21 Mayıs 2021'de 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmada Kavala’nın tutukluluk halinin yeniden değerlendirileceğine dikkat çekip yetkilileri Kavala’nın serbest bırakılması için gereken tüm adımları atmaya davet etti. 21 Mayıs 2021: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada, Osman Kavala’nın casusluk suçundan tutukluluk halinin devamına karar verildi. Mahkeme, Çarşı ile ilgili Gezi dosyasının, birleştirme hususunun değerlendirilmesi için incelenip iade edilmek üzere mahkemeye gönderilmesini istedi. 9 Haziran 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, ilk kez AİHM'in Osman Kavala ile ilgili kararlarının uygulanmaması halinde Türkiye'ye yönelik ihlal prosedürü başlatacağını açıkladı. Kavala'nın devam eden tutukluluğunun uluslararası hukuka aykırılık teşkil ettiğini ve derhal salıverilmesi gerektiğini belirtti. 28 Temmuz 2021: Adli tatilde geçici olarak 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı olarak görevlendirilen 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı, daha önce muvafakat vermeyen 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı sıfatıyla muvafakata onay verdi. Böylelikle Başkan, kendi birleştirme talebine yine kendisi muvafakat vermiş oldu. 2 Ağustos 2021: İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi 6 Ağustos günü duruşma yapacak olmasına rağmen 2 Ağustos'a duruşma açarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etmekte olan dava ile dosyanın birleştirilmesine, Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına oy çokluğu ile karar verdi. 17 Eylül 2021: Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen serbest bırakılmayan Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş'la ilgili yaptırım öncesi bekleme kararı aldı. Kavala'nın serbest bırakılması çağrısını yeniledi. 8 Ekim 2021: Gezi'nin çArşı davasıyla birleştirilmesinin ardından ilk duruşma görüldü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Osman Kavala'yı kuvvetli suç şüphesini öne sürerek tahliye etmedi. Bir üye hakim karara muhalefet şerhi koydu. Avukatların hiçbir talebi kabul görmedi. çArşı avukatları duruşmayı terk etti. Osman Kavala, yaptığı savunmada "Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır" dedi. 11 Ekim 2021: Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, Osman Kavala hakkında hiçbir mahkumiyet kararı olmadığını hatırlatarak ve AİHM kararına rağmen Kavala'nın serbest bırakılmamasının hukuk dışı olduğunu söyledi. Kavala'nın bir an önce serbest bırakılmasını istedi. 18 Ekim 2021: Türkiye'nin Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri, Türkiye'ye Osman Kavala'yı derhal serbest bırakma çağrısı yaptı. 19 Ekim 2021: Büyükelçiler Dışişleri Bakanlığına çağrıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Süleyman Soylu, büyükelçileri ve Kavala'yı hedef alan açıklamalar yaptı. Erdoğan, Osman Kavala hakkında hüküm kurulmamasına ve daha önce beraat etmesine rağmen suçlu gibi gösterdi. 22 Ekim 2021: Erdoğan'ın açıklamalarından sonra adil bir yargılama yapılmasına imkân kalmadığını belirten Osman Kavala "Duruşmalara katılmamın ve savunma yapmamın anlamsız olacağına inanıyorum" dedi. 23 Ekim 2021: Erdoğan, Türkiye'ye çağrı yapan büyükelçilerin 'istenmeyen kişi' ilan edilmeleri için Dışişleri Bakanına talimat verdiğini söyledi. 25 Ekim 2021: Büyükelçiler ülkelerin kanun ve nizamlarına riayet etmesini öngören Viyana Sözleşmesi'nin 41. maddesine riayet ettiklerini açıkladı. |
(HA)