Kılıçbay'a göre; AB Türkiyeliler için sadece "ekmek teknesi." AB vatandaşlarının Türkiye'nin üyeliği konusundaki çekinceleri de medya yaratıyor, onlar bu tür meselelerle zaten ilgilenmiyorlar.
Prof. Dr. Mehmet Ali Kılıçbay sorularımızı yanıtladı:
Beklenmeyen bir tarihin verilmesinin gündeme gelmesiyle Türkiye'de AB'nin alacağı kararlar bir Hristiyan Kulübü olup olmadığının göstergesi olacak şeklinde yorumlanıyor. AB'nin Türkiye'nin istemediği bir tarih vermesinin nedeni ne? Alınan kararlarda kültürel farklılık göz önüne alınıyor mu, ne kadar dikkate alınıyor?
Karar mercileri açısından Müslümanlığın hiçbir önemi yok. Esas neden Türkiye'nin düşük gelirli, gelişmesini belirli bir noktaya getirememiş, siyasi kriterleri yerine getirememiş, demokrasisi sakat bir ülke olmasından kaynaklanıyor. Müslüman olmakla hiçbir ilgisi yok. tespitler yapılıyor ama Türkiye'nin Müslüman olmasının AB için ne önemi olabilir ki. AB içinde milyonlarca Müslüman var. sadece Fransa'da neredeyse 10 milyon Müslüman var. Almanya'da en az üç milyon Müslüman var. AB zaten Müslümanlarla yaşıyor.
Fakat Türkiye'nin olası üyeliği durumunda bu sayılar kat kat artacak, en az 70 milyon daha eklenecek bu sayıya?
Türkiye'deki insanların büyük çoğunluğunun Müslüman olmasından ötürü girmesini istemeyenler Avrupa'da var. Özellikle Hristiyan Demokratlar. Fakat AB hükümetlerinin resmi politikası böyle bir şey değil. Şu anda Kopenhag'da toplanmış AB üyeleri başka nedenlerden dolayı bunu yapıyorlar. Esas gerekçeler; en başta siyasi kriterlerin yerine getirilmemiş olması. Çok basit bir unsur; Türkiye'de işkence hala devam ediyor, polis yakaladığı adamı dövüyor, ordunun siyasete müdahalesi söz konusu vs.
Peki AB vatandaşlarıyla Türkiye vatandaşları arasındaki kültürel, ekonomik farklılık çekince yaratan unsurlardan sayılabilir mi?
Problem şu: Türkiye fert gayrı safi milli hasılası (GSMH) 2 bin dolar civarında olan bir ülke. Buna karşılık aday ülkelerde içinde en düşük GSMH rakamı 7 bin 500-8 bin civarında. Türkiye çok fakir bir ülke, AB üzerinde çok büyük mali külfet yükleyecek. Müslümanlık gibi konular hiç önemli değil. Bunları kendi kendimize üretiyoruz.
Sizce Türkiye AB vatandaşları için ne ifade ediyor, AB'nin Türkiyeliler için anlamı ne?
70 milyonluk bir pazar Avrupa'nın yok sayamayacağı kadar geniş bir pazar. Gelişme potansiyeli açısından da Türkiye gelişmeye çok müsait bir ülke. Gerek çevresiyle, Arap alemiyle ilişkileri bakımından ihmal edilebilecek bir ülke değildir. 70 milyon insan Avrupa malları açısından tüketim mahreçleri demektir.
AB vatandaşları için anlamı ne?
Vatandaşlar bir mesele önlerine getirilmediği sürece ilgilenmezler. Eğer medya bu işle ilgilenmeseydi AB'de yaşayan kasabın, bakkalın, taksi şoförünün Türkiye gibi bir meselesi olmazdı, zaten yok. Medya bizde de bu kadar ilgilenmeseydi durum bizde de aynısı olurdu. Medya kanaatimizi oluşturuyor. Medyanın fikrini sorduğu insanların fikri de zaten medyanın empoze ettiği fikirler oluyor.
Türkiyeliler açısından durum nedir?
Türkiyeliler açısından bu tamamen ekmek kavgası, ekmek teknesi. Avrupa kültürüne, uygarlığına katılmak yalnızca bir elitin meselesi. Bizim insanlarımız açısından AB'ye katılmak serbest dolaşım, gidip orada iş bulmak, daha kaliteli malları daha ucuza almak, zenginleşmek. Türkiyelilerin büyük çoğunluğu açısından AB bundan ibaret.
İki toplum arasındaki kültürel farklılık çekincelere neden olan unsurlardan değil mi?
Bir kere Avrupa bir bütün değil. Avrupa'da çeşitli kültür merkezleri var. örneğin Akdeniz bölgesindeki kültür İzmir'de ne ise Barselona'da da öyledir, Atina'da da odur. Bir İsveçli Yunanistan'a da gelse, Türkiye'ye de gelse, İspanya'ya da gelse aynı ülkeye gittiğini zanneder. Kısaca; Akdeniz ülkeleri arasındaki kültürel farklılık, Akdeniz ülkelerinin Kuzey Avrupa ile olan farklılığından daha azdır. Bunu altını çizerek söylüyorum; sanki tek bir Avrupa kültürü olduğu zannediliyor, asla öyle bir şey yok. çekincelere neden olan bir unsur da değil. Mesela Akdenizliler üyeliğimize sıcak bakıyorken, İskandinavyalılar soğuk bakıyor...
Türkiye'nin AB'ye alınmaması halinde Türkiyeli yetkililer değişik adresler gösteriyor. Kimi tek başımıza devam ederiz, kimi Doğu ile, Avrasya ile bütünleşiriz diyor. Arada Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi (NAFTA) bile telaffuz edildi. Bunların AB'ye alternatif olması mümkün mü?
NAFTA'nın telaffuzu komik. Çünkü biz Kuzey Amerika'da değiliz. Herhalde Erdoğan espri yaptı. Bunun dışındakilerin hepsi kabus senaryosu. Allah korusun.
Neden?
Çünkü dünyada çeşitli entegrasyonlar var. Bunlardan bir tanesi NAFTA, Uzakdoğu'da buna benzer entegrasyonlar var, Rusya'nın örgütlediği, Türki cumhuriyetlerin de desteklediği ekonomik entegrasyon var, Afrika ülkeleri de kendi aralarında bir entegrasyona gidiyorlar. Bunların içinde bizim girebileceğimiz AB dışında bir yapı yok. AB dışında kalmak gerçekten felakettir.
Hangi açıdan?
Pazar ne kadar büyürse olanaklar o kadar artıyor. AB'ye sonradan katılan ülkelerin katıldıktan sonraki gelişmelerine bakıldığında bu görülüyor. Demokratikleşme konusunda da aynı şey geçerli.
Kopenhag zirvesini Türkiye için bir dönemeç olarak görüyor musunuz?
Elbette bir dönemeç. Bu 42 senelik macera içinde Türkiye'ye ilk defa tarih telaffuz ediliyor. Bu kendi başına çok önemli.
Ama Türkiye buna sert tepki gösterdi...
Hiç önemli değil. Helsinki'den önceki zirvelerde neredeyse ilişkiler kopma noktasına gelmişti. İlk defa tarih telaffuz ediliyor ve bu tarihin de mutlaka verileceği söyleniyor ama hangi tarih olacağı belirsiz. Bu başlı başına önemli.
On üç aday ülke içinde Türkiye'ye ayrımcılık yaptıkları fikri sizde oluşuyor mu?
Hayır. Çünkü hepsinin ekonomik durumu bizden iyi. Bir tek Romanya ve Bulgaristan var bize yakın olan. Büyük ihtimalle bu üç ülke aynı pakette ele alınacaklar. (NK/BB)
Prof. Dr. Mehmet Ali Kılıçbay "Aydınlanma Çağı Avrupa Uygarlığı", "Biz Zaten Avrupalıyız," "Doğunun Devleti, Batının Cumhuriyeti" kitaplarının yazarı.