Kadınların fikir birliğine vardıkları konu, "tecavüze uğramış bir kadının maddi ve manevi kayba uğrayacağı" yönünde. Kadınlar, tecavüz mağduru bir kişinin uğrayacağı zararın giderilmesi gerektiği konusunda da hemfikir.
Ancak bir kısmı bu zararın "tecavüze uğramış bir kadının evlenememesi" ile açıklanamayacağını savunuyor; bir bölümü bir kadının evlilik müessesine "maddi gelir getirecek bir kurum" olarak yaklaşmasına karşı çıkıyor; bir kısmı da "Toplumun yapısı değişmeden, yasalardaki değişimler gerekçe gösterilerek olayın mağdurunun zarar görmesine neden olunmamalı" diyor.
Kadınların görüşleri şöyle:
Toplumun geleneksel değer yargılarına dikkat
Ayşe Bıçakçı, 39, bankacı: Tecavüze uğrayan bir kadının maddi ve manevi kayıpları çok büyük olacaktır. Büyük kentler dışındaki illerde, bu zarar daha da büyüyecektir.
Bence bu zarar kadının "ileride evlenemeyeceği" ile açıklanamaz. Diğer yandan, kadının mağduriyeti "21. yüzyıl Türkiyesi" gibi laflarla küçümsenemez, bu mağduriyetin giderilmesi gerekir. Mağduriyetin "kadın kirlendi", "artık onu kimse almaz" gibi laflarla açıklanması ise, toplumun geleneksel değer yargılarının yeniden üretilmesi anlamına gelir ki, bu da doğru bir tutum değildir.
Yargıtay'ın kararına kınama
Semiramis Taşkın, 53, emekli: Yargıtay'ın bu kararı bozması çok yanlış. Tecavüze uğramış kadın, üstelik de çok yaşta böyle bir olaya maruz kalmışsa, sağlıklı bir evlilik yapamaz.
Evlense bile, kocası olayı bileceği ve toplumda "kötü gözle görüleceği" için maddi-manevi zarara uğrar. Evliliği süresince, kocasının yanında ezik kalır; evliliğinde, gerçek bir kadın kişiliğiyle bulunamaz. Yaşadığı tecavüz nedeniyle kadın kendisini farklı görür, kocası da onu çok sevse bile eşine farklı bir gözle bakar. Bir kadın olarak, Yargıtay'ın bu kararını kınıyorum.
Artvin'de tecavüze uğramış bir kadın olmak
Derya Saklar; 28, mühendis: Bir kadının evliliği "birisi bana bakacak" diye görmesi, çok yanlış. Ancak diğer taraftan, tecavüze uğramış bir kadının yaşadığı psikolojik ve fiziksel travmayı bir kenara bırakıp "ben evlenemeyeceğim, kocam olmayacak, bana bakamayacak" diye düşünmesi, yaşadığı maddi zorluklara da işaret ediyor olabilir.
Biz bulunduğumuz yerden "Bir kadın ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilmeli" diyoruz. Ancak Artvin'in bir ilçesinde yaşayan bir kadının içinde bulunduğu koşullardan, aldığı kültür ve eğitimden habersiziz. Her ihtimalde, tecavüze uğramış bir kadının uğradığı maddi ve manevi zararın tazmin edilmesi gerekir. Gerekçesi ne olursa olsun...
"Yaşam biçimi, her yerde değişmiyor"
Vildan Açan, 25, editör: Maddi tazminat istemenin reddedilmesi gerekçesi, doğru gibi görünüyor. Ancak ortada bir mağdur var; tecavüze uğradığı için toplum tarafından dışlanma riski ile karşı karşıya.
Değişen yaşam biçiminin, değişime direnen kapalı kesime ulaşması zaman alacaktır. Bu zaman zarfında da tecavüz mağdurları, olayın hırpalayıcı psikolojik etkileriyle başa çıkmaya çalışırken, evlilik, çocuk sahibi olma gibi hayallerinden de vazgeçmek zorunda kalabiliyor. Böyle bir durumda belki de en doğrusu, kişinin manevi tazminat alması olabilir.
"Yargıtay'ın kararı doğru"
Özlem Sınar; 36, eczacı: Bir kadının "Tecavüze uğradım, artık evlenemem. Evlenemeyince, kocam da bana bakamaz" diyerek maddi tazminat talep etmesi, "Tecavüz edilen kadın kirlenmiştir. Artık onu kimse almaz. Toplum içine bile çıkamaz. Bu nedenle tecavüzcüsüyle evlendirilsin" şeklindeki bakış açısına benziyor. Dolayısıyla, bence Yargıtay'ın kararı doğru.
Diğer yandan, kadının mağduriyeti ve yaşam koşulları da çok gerçek. Dolayısıyla, kadının mağduriyetinin başka yöntemlerle giderilmesi gerekir. Kadının yaşadığı travmayla başa çıkmasını sağlayacak psikolojik ve maddi destek alabilmesi çok önemli.
"Örf ve adetlerin gerçek hayattaki karşılığı"
Esra Eskioğlu, 31, müşteri ilişkileri: Hukukta bir takım şeyler geçerli, ama örf ve adetlere dayanarak alınan kararlar da var. Örf ve adetlerin gerçek hayattaki karşılığı kaldırılmadıkça, namus cinayetleri vs. sürdükçe, günümüzün değişen koşullarından söz edilemez. Yasalardaki değişikliklerin yanı sıra yaşanmakta olan gerçekliklerin de dikkate alınması gerekir.
O ilçede yaşadığı sürece, o kadının bir geleceği olmayacak. Onun durduğu yerden bakınca, Yargıtay'ın kararı çok anlamsızlaşıyor. Mantıken dayanakları sağlam olsa da, karar gerçeklikten çok kopuk. Dolayısıyla doğru bulmuyorum.
"Tazminat talebinin gerekçesi yanlış"
Melis Kara, 33, metin yazarı: Tecavüze uğrayan bir kişinin tazminat talebinde bulunabilmesi gerekir. Ancak bu davada, bence tazminat talebinin gerekçesi yanlış. Yargıtay'ın gerekçeli kararına katılıyorum. Ancak, bir genç kız, başka gerekçelerle, manevi olarak zarar gördüğü gibi maddi olarak da olaydan etkilenebilir. Haklı gerekçelerle tazminat talep edilebilmeli. (BB/YS)