Çizim: Ercan Altuntaş
Kobanî davasının 27. duruşma periyodunun 2. oturumu, Sincan Cezaevi Kampüsündeki Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN-Adalet, siyaset ve hukuk: Kobani Davası
Davada, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü ve HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi yargılanıyor.
3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianamede 108 siyasetçi için “Devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma” ile 37 kez “insan öldürme” başta olmak üzere pek çok suçtan ceza isteniyor.
TIKLAYIN - “Mahkeme, iktidarın çizdiği sınırdan çıkamıyor”
TIKLAYIN - “Kobanî davasında mahkeme, kendi yarattığı hukuku uyguluyor”
MA’nın haberine göre, tutuklu bulunan Sabahat Tuncel, Ayla Akat Ata ile birçok siyasetçi ve avukatlarının hazır bulunduğu duruşmaya, eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bulunduğu Kocaeli 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden bağlandı.
Duruşmaya Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) milletvekilleri ile çok sayıda kişi izleyici olarak katıldı.
“Bu mütalaa hukuki değil, siyasi”
Duruşmada söz alan tutuksuz sanıklardan Gülfer Akkaya, mütalaayı “fantastik kurgu” olarak değerlendirdi.
İddia makamının hazırladığı mütalaada yer alan ifadelere işaret eden Akkaya, bu ifadeler ile mahkemenin yanıltılmaya çalışıldığını söyledi.
Mütalaada yer alan HTS kayıtlarından bahseden Akkaya, HTS kaydının İstanbul’da göründüğünü ve o esnada havalimanında olduğunu ancak mütalaada “Pendik olayları” şeklinde tabir edilen olaylar ile ilişkilendirildiğini, olayların ne olduğuna dair bir bilginin ise yer almadığını söyledi:
“Pendik’te olay olmamış ama olay olmuş olarak gösterilmiş ve olay sırasında oradaymışım. Bu olayların 7 Ekim’de olduğunu söyleniyor. Ancak ben 6 Ekim’de Sabiha Gökçen’deydim. Ancak bir gün sonra olduğu iddia edilen olaylara katıldığım söyleniyor. Ayrıca iddianamede Pendik olayları diye bir olay yok. Ayrıca bu olmayan olayları örgütlediğim söyleniyor.”
Akkaya, “İddia makamı çok önemli bir şey bulmuş havası yaratmaya çalışmıştır. Google aramaları ile hazırlanmış bu mütalaayı çürüteceğim. Bu arada bu mütalaa hukuki değil, siyasidir” diye konuştu.
“Nefret suçunun davayla ilgisi ne?”
Mütalaada yer alan bir röportaj nedeniyle “nefret suçu” işlediği iddiasının yer aldığını da paylaşan Akkaya, bugüne kadar yüzlerce röportaj verdiğini ve haftalık yazılar yazdığını ancak nefret suçu işleyecek bir yazı yazmadığını dile getirdi.
Aleviler ile ilgili yazılar yazdığını dile getiren Akkaya, “Hayatım boyunca ait olduğum kimlik, cinsiyet, siyasal yönünden duruş ayrımcılığa maruz kaldım. Bu nedenle ‘nefret’e dair bir şey yapmama konusunda özen gösteririm. Diyelim ki bu yazılarda nefrete dair ifadeler kullandım. Peki, bu dava ile ilgisi ne?” diye sordu.
“Mütalaada, HDK kriminalize ediliyor”
“Mütalaada bahsedilen Gülfer Akkaya ile buradaki Gülfer Akkaya ben değilim” diyerek, sözlerini sürdüren Akkaya, “İddia makamı bula bula bir röportajı bulmuş. Google’da adımı soyadımı yazmış, bir araştırma yapmış. İddia ile hiç alakası olmayan bu röportajı bulmuş ve burada koymuş. Bu suçluluğumun değil, suçsuzluğumun kanıtıdır” dedi.
İddia makamının Halkların Demokratik Kongresi’ni de (HDK) kriminalize ettiğini dile getiren Akkaya, HDK’nin yasal olduğunu söyledi. İddia makamın kendisini Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP) üyesi olarak lanse ettiğini ve bu doğrultuda HDP’ye girdiğini iddia ettiğini dile getiren Akkaya, SYKP’nin yasal ve açık bir parti olduğunu söyledi:
“SYKP’li olduğumu söylüyorsa bunu kanıtlaması gerekiyor. Bunların hiçbirini yapmamış. Çünkü SYKP’li değilim. Savcı, sosyal medyada ellerinde balonlar bulunan kadınların fotoğraf üzerinden SYKP’li olduğumu söylemiş. Fotoğrafta kadınların üzerinden SYKP önlüğü var, ben de ise yok.”
Konferans listesi de mütalaada
“HDK Avrupa üyesi olduğu” iddiasının da olduğunu dile getiren Akkaya, HDK Avrupa’ya üye olabilmek için Avrupa’da yaşamak gerektiğini dile getirdi. HDK’nin yaptığı etkinliklere katıldığını ve bir kitabın üzerinde “HDK A.” şeklinde ifade bulunduğunu ve bunun üzerinden “Örgüte üye olmak” iddiası ile yargılandığını dile getirdi.
Akkaya, “Yol Kadın” kitabı için yapılan kitap tanıtım etkinliği esnasında çektiği ve etkinliğin son bulması ardından sanal medyada paylaştığı fotoğrafın da “çağrı” olarak mütalaada yer aldığını dile getirdi. Akkaya, çağrının neye, kime yapıldığının ise yer almadığına dikkat çekti.
Mütalaada kendisine yönelik yer alan dijital rapora da işaret eden Akkaya, bu raporda bir listenin yer aldığını ve bu listede yer alanların tümünün yazar, gazeteci ve farklı meslek grubundan kişilerin olduğunu, bu listede de kendisinin de yer aldığını dile getirdi. Toplumsal Özgürlük Platformu’nun (TÖP) yaptığı konferansa katılımcı olarak katıldığını ve bu listenin de o konferansa ait olduğunu dile getiren Akkaya, listede yer alan tüm herkesin etnik kimliği, cinsiyeti ve inancının yer da yer aldığını dile getirdi.
Akkaya, mütalaada, “fişlenme” ile suçlandığını dile getirdi. Akkaya, “Listede benim de ismim ve kendime ait özelliklerim yer alıyor. Ancak savcı, benim insanları fişlediğimi söylüyor. İddia makamının iddiasını kabul edersek, ben de kendimi fişliyorum. Diyelim ki iddia makamı doğru söylüyor. Bunun şu anda yargılandığım suç ile ne ilgili var?” diye sordu.
Akkaya, kendisine yönelik adli kontrol uygulamasının son bulmasını ve hakkında beraat verilmesini istedi.
Duruşma devam ediyor. (AS)