16 Temmuz'da açıklanan ve Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) ve Uluslar arası Çalışma Örgütü'nün (ILO) standartları esas alınarak 12 bin 300 kişiyle yapılan anketinin geçici sonuçlarına göre, Türkiye'de çalışabilir nüfusun toplam işgücüne katılma oranı yüzde 45.9, işsizlik oranı ise geçen yılın son döneminde yüzde 10.5'ken bu yılın başında 12.4 olarak belirlendi.
İşsiz olanların sayısı 2003'ün son çeyreğine göre 337 bin kişi artarak 2 milyon 830 bin kişiye yükseldi.
Ancak ANKA haber ajansı ekonomi servisinin haberine göre, işine geri çağırılmayı beklediği için iş aramayanlar ve mevsimlik işçilerin işgücüne dahil edilmemesi nedeniyle yüzde 22'e varan işsizlik oranı araştırmaya yansımıyor.
Ekonomist Mustafa Sönmez, yüzde 22'lik işsizlik oranının doğru kabul edilebileceğini, DİE'nin anketindeki işgücü tanımı nedeniyle farklı rakamların ortaya çıktığını söylüyor.
Sönmez'e göre, Avrupa ülkelerinde uygulanan anketlerin aksine, Türkiye'de iş bulma umudu olmadığı için çalışmayacağını söyleyenlerin işgücü olarak tanımlanmaması, sonuçlarda farklılığa yol açan nedenlerden.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünden öğretim üyesi ve Uluslar arası Feminist İktisatçılar Birliği Başkan Yardımcısı Şemsa Özar, ekonomideki büyümeyi gösteren rakamlara karşın, işsizliğin artmasını devletin istihdam yaratmaya yönelik politikası olmamasına bağlıyor.
Sönmez: Gerçek işsizlik oranı yansıtılmıyor
* 15-64 yaş arasındaki sivil nüfus arasında işgücüne çıkanlar arasında yapılan anket yöntemiyle belirlenen DİE verileri, "işgücü" tarifindeki karışıklık nedeniyle daha yüksek olan işsizlik oranını yansıtmıyor.
* İş bulmaktan umudunu kesenler bu nedenle iş aramadığını söyleyenler ile mevsimlik işçilerin işgücüne katılmaması bu sonuca yol açıyor.
* Yazılı olarak yapılan ankette OECD (Ekonomik Kalkınma ve işbirliği Örgütü) tanımlamasına göre "bir hafta içinde iş bulursan çalışır mısın?" şeklinde bir soru sorulmadığı için, iş bulmaktan umudunu kesmiş geniş bir kesim işgücünde yer almıyor.
* 330 bine yakın kişinin kamu sektöründe işten çıkarılarak devletin küçültülmeye çalışıldığını ya da inşaat sektöründe çalışan ve kısa dönemlerle iş bulabilenlerin işgücüne dahil edilmemesini göz önüne alırsak, işgücü tarifi nedeniyle gerçek işsizlerin sayısının gizlendiğini düşünebiliriz.
* Türkiye'deki çalışabilir nüfusun yüzde 45'inin işgücüne katılabilmesi çok düşük bir oran. DİE'nin yaptığı anketin yöntemiyle ilgili işgücü tarifi nedeniyle gerçek işsizlik oranının gizlendiğini düşünüyorum.
Özar: Tarıma ilişkin veriler kuşku yaratıyor
* Türkiye ekonomisinin ekonomide yüzde 12'ye varan büyümenin olduğu açıklamalarına karşın, çalışanların daha uzun çalışması, Türkiye ekonomisinin istihdam yaratamaması anlamına geliyor. Ankete göre 796 bin kadının ise istihdamdan çekilmesini, kriz döneminde çalışmaya başlayan kadınların evlerine geri dönmesi olarak yorumlayabiliriz.
* DİE'nin verilerine göre bir yılda kadın istihdamında 593 bin kişinin işgücünden çekildiği gösteriliyor. Tarımda bir yapı bu kadar hızlı bir şekilde değişmez.
* Aslında beni ilgilendiren işsizlik oranları değil, devletin istihdam yaratmaya dönük bir politikasının olmaması. Ayrıca eğitimli kesimin işsizlik oranları, çalışabilir nüfusun işgücüne katılamaması ve 13 milyon ev kadınını için iş imkanları yaratılmaması önemlidir. (ÖG/BB)