Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı ve Şam Geçiş Yönetimi'yle müzakereleri şahsen yürüten General Mazlum Abdi, İsrail'in önde gelen İngilizce haber mecrası Jerusalem Post (Kudüs Postası) muhabiri Qanta Ahmed'in sorularını yanıtladı.
Ahmed'in Qamişlo'da yapıldığını belirttiği söyleşi pazar günü Jerusalem Post'ta yayımlandı ve kısmi aktarımlarıyla Türkiye'de değişik "komplo teorileri"ni doğrulayan kanıtlar olarak değerlendirildi ancak bir bütün olarak bakıldığında Abdi'nin açıklamaları bugüne değin Türkiye, Kürdistan, ABD ve Arap ülkeleri medyasına verdiği demeçlerden esaslı bir fark göstermiyor ve sahadaki nesnel güç ilişkilerini ve SDG'nin başından beri sürdüregeldiği "demokratik entegrasyon" iradesini yansıtıyor.
* * *
Daha az yardım ve daha az güvenlik personeli
General Abdi tartışmaya başladı. Bir SDG subayı, generalin Arapçasını kusursuz bir İngilizceye çevirerek her şeyi elle kaydetti. Bir kadın subay da Arapça notlar aldı. Ben de elle notlar aldım.
“Başkan Trump'ın, USAID [yardımlarını] azaltması veya tamamen ortadan kaldırmasından bu yana, yerinden edilmiş IŞİD'liler için kurulan El Hol kampını yönetmeye [ayırabileceğimiz] çok daha az insan gücü ve daha az insani desteğimiz var.
General sözlerini “SDG, kampın güvenliğini sağlamak için artık bu ihtiyaçları [kendi] bütçemizden karşılamak zorunda. Burada bu göreve destek verecek daha az STK var ama kendi savunmamız için kaynağımız azalmış olmasına karşın, SDG bütçesinden güç sağlamak ve kampı korumak zorundayız," diyerek sürdürdü.
Abdi gülümseyerek "SDG, [Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi] Başkan[ı] Neçirvan Barzani'nin desteğinden dolayı çok minnettar ve biz de çok memnunuz," derken gülümsedi, "ama daha çoğuna da [hayır demiyoruz]" diye ekledi.
Qanta Ahmed, Barzani ve danışmanlarının Irak'ta kendisine açıkladığı Suriye'nin ademi merkeziyetçiliğe olan ihtiyacını dile getirdiğini aktarıyor.
Abdi, "Yeni Suriye'de çok önemli bir kavşaktayız, çünkü Suriye Batı ile ilişkilerinde yeni bir aşamada," dedi.
"Hala IŞİD'le mücadelede kayıplar veriyoruz"
General, "[IŞİD'e karşı] Küresel koalisyondan önce, Kuzeydoğu Suriye'de IŞİD tehlikesiyle karşı karşıyaydık. Şimdi burada hala faaliyet gösteren birçok gözaltı merkezi, IŞİD aileleri ve IŞİD'in gizli hücreleri var. Rakka, Deyrizor ve diğer bölgelerde IŞİD'in SDG'ye yönelik saldırılarında hala asker kaybediyoruz," dedi.
Abdi, "Toplamda 10 bine yakın kadar erkek IŞİD mahpusun tutulduğu 26'dan fazla gözaltı merkezi ve üç ana hapishane[leri olduğunu]" anlatıyor: " Ana hapishaneler burada, Haseke'de [...] her birinde 3 bin veya 4 bin mahpus var. Rakka'da 1.500 ve Qamişlo'da bin mahpusun tutulduğu başka hapishaneler var. Bunlar son derece tehlikeli savaşçılar."
"ABD ordusu sürekli [IŞİD ile mücadeleye] odaklanmaya çalışıyor. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı ve [bu mücadeleye büyük destek veren] Amiral Brad Cooper var, ancak ABD ordusunun Kongre'den daha çok siyasi desteğe ihtiyacı var. Kongre'nin siyasal desteği son derece önemli," diye açıklıyor Abdi.
"SDG, IŞİD'e karşı küresel koalisyona dahil edilmeli"
General Abdi, "Suriye'yi yeniden büyük yapmak istiyor[sa], Başkan Trump['ın] bunun için SDG'yi destekleme[si gerektiğini]" söylüyor. "SDG, IŞİD'e karşı küresel koalisyona ve Suriye'nin yeni hükümetine dahil edilmeli," diyor. "Suriye'de iktidarın ademi merkezileştirilmesi konusunda ABD'nin yardımına büyük ihtiyaç var."
Abdi, geçiş hükümeti ve SDG arasında askeri ve sivil yapıları yeni devlete entegrasyonu ve kapsamlı bir ateşkesi güvence altına almayı amaçlayan anlaşmaya göndermeyle "Yerelde 10 Mart Anlaşması olarak bilinen bir ön anlaşmamız var," diyor.
Abdi, "[Entegrasyon konusunu] ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ABD ordusu ve yerel güvenlik güçleriyle görüştük[lerini], .Suriye Savunma Bakanlığı, Suriye Ulusal Ordusu ve Suriye İçişleri Bakanlığına entegrasyon[ları] hakkında konuştuk[larını]" açıklıyor.
ABD, SDG'nin ihtiyaçlarını anlamaya başlıyor
Abdi devam ediyor: "Kuzeydoğu Suriye'de 70 bin savaşçı ve 30 bin polis ve güvenlik görevlisi de dahil 100 bin asker kendi bölgelerini korumaktan sorumlu ilk basamakta görevli.
“[Entegrasyonda] SDG'nin üç tümenini ve iki özel taburunu korumayı kabul ettik. Bunlardan biri sınır güvenliğine odaklanacak, diğeri ise kadın taburu olacak ve hepimiz Savunma Bakanlığı'nın bir parçası olacağız. Amerika Birleşik Devletleri artık ulusal orduyla iş birliği yaparken bütünlüğümüzü korumamızın bizim için önemini anlıyor." diyor
“Şam'da istikrar, Amerika Birleşik Devletleri'nin Kuzeydoğu Suriye'de kalmasını gerektiriyor,” diye ekliyor.
"Ahmed eş-Şara'yı tanıyoruz"
Abdi, “ABD Kongresi'nin ABD ordusunu desteklemesi gerekiyor. Sezar yaptırımlarının daha genişçe tartışılmasına ihtiyacımız var… Desteğin koşullu olması gerekiyor. ABD desteği koşulsuz olmamalı. Şu anda [Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı] Ahmed eş-Şara'ya ilişkin herhangi bir koşul yok," diyor.
General Abdi sözlerini, "Ahmed eş-Şara'yı Heyet Tahrir el-Şam'a liderlik ettiği dönemde tanıyoruz," diye sürdürüyor. "Daha önce birlikte deneyimlerimiz oldu ve güçlerinin yapısını çok iyi biliyoruz.
"Şu anda bulunduğunuz bu yerleşke 10 yıl önce HTŞ'nin kontrolü altındaydı."
Abdi, "Şu anda Ahmed eş-Şara, Batı'yı Suriye'ye yeni bir şans vermeye ikna etmeye çalışıyor, ancak sahada hala ciddi kaygılar var. Lazkiye'de 2 bin Alevi öldürüldü. Süveyda'da bin Dürzi öldürüldü. Daha, Dürzi toplumuna karşı bu vahşet yapılırken videolar dolaşıyordu." dedi. "Mesaj şuydu: 'Sıra Kürtlere de gelecek."
SDG'nin çok uluslu bileşimi
"SDG, Kürtler, laik Araplar, Hristiyanlar ve farklı etnik kökenlerden oluşan bir koalisyon. Çeşitli olduğumuz için kuvvetlerimiz arasında daha az iç sorun, daha az çatışma, daha az anlaşmazlık ve daha az mezhepçilik var," diyor.
"Kuvvetleri entegre etmekte büyük zorluklar [olduğunu]" hatırlatıyor. "Kadın taburunu nasıl entegre edebiliriz? Hiç kadın taburları yok ve kadın savaşçılarımızı ayıramayız."
Peki İran ve Türkiye'nin etkisi ne olacak?
General Abdi bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
"ABD kuvvetleri Erbil'de yeniden konumlanıyor. 2019'da Türkiye, Kürtler arasında bir barış anlaşması imzaladı. İsrail ile savaşın, Esad rejiminin ve Hizbullah'ın çöküşünün ardından artık İran'ın etkisi daha az.
"2013'ten 2014'e kadar Hizbullah, ABD'nin SDG ile çatışmaya dahil olması öncesinde Kuzeydoğu Suriye'de ciddi bir savaş gücüydü. Kürt davasına zarar veriyorlardı. Ancak İran artık zayıflamış olsa da, hâlâ vekil grupları yeniden inşa etmeye çalışıyor.
"SDG, Suriye'yi korumak için ABD ve diğer aktif güçlerle çalışmaya hazır. Bazı eski rejim subaylarının yurtdışında olduğunu ve muhtemelen vekil gruplar oluşturma girişimleri kapsamında kendileriyle temasa geçildiğini biliyoruz."
"Aleviler, Dürziler ve laik Suriyeli Araplar SDG'yi destekliyor"
Ahmed eş-Şara'nın durumuna ilşkin soruyu Abdi, "Güçlenip güçlenmeyeceğini henüz bilmiyoruz. Bu ona bağlı." diye yanıtlıyor. "Mantıklı davranırsa ve Suriye halkının ihtiyaçlarını karşılamak isterse, başarılı olabilir. 2026 belirleyici bir yıl olacak." diyor.
"Aleviler ve Dürziler SDG'yi destekliyor, laik Suriyeli Araplar da öyle," diye açıklıyor. "Suriyeliler, bu iç savaş patlak verip her yerden aşırılıkçıları savaşa çekmeden önce aşırılıkçı değildiler. Bu destek SDG'yi güçlendirebilir.
"Amerikalılar daha dengeli bir rol görmeli. SDG'nin alternatifi yok; Ahmed eş-Şara'dan sadece vaatler değil, gerçek bir değişim görmemiz gerekiyor," dedi.
(AEK)





