"Bu genelgede çok olumlu ya da olumsuz bir şey göremeyiz. Polisin frenlenmesine yönelik bir genelge. Genelgede sözü edilen denetleme, eğitim zaten onlarca yıldır yapılıyor. 1996'dan bu yana polise eğitim veriliyor. Genelgeler tek başına bir sorunu çözemez. Tansu Çiller döneminde de işkence yasağına ilişkin kaç genelge çıkarıldı, sonuç vermedi. Sorun etkin yaptırımlarla çözülebilir. Bazılarının silah kullanmaya yönelik özlem duygularını gidermek lazım."
Prof. Dr. Osman Doğru İçişleri Bakanlığı'nın "Polis Yetkileri"yle ilgili genelgesini bianet'e böyle yorumladı ve genelgenin "toplumsal psikolojik bir rahatlama getirmekten öte gitmeyeceğini" söyledi.
"Genelgede 'Polis, görevini yerine getirirken insan hak ve özgürlükleri ile güvenliğin sağlanması arasındaki hassas dengeyi gözetmeli' deniyor. Zaten Ceza Kanunu bu dengeyi korumalarını öngörüyor. Eğer birini yakalama operasyonu düzenliyorsanız orantılı güç kullanmalı."
"Çok iyi delil toplanmalı"
"Son günlerde gelişen olaylar, özellikle İzmir'de polis kurşunuyla Baran Tursun'un ölümü ani bir kovalamaca, sıcak bir takip gibi görünüyor. Böyle bir durumda da polisin orantılı güç kullanması gerekiyor. Ayrıca bu kovalamacanın yalnızca yakalama amaçlı olması lazım.
"Kovalanan kişi denetim noktasından geçtiyse siyah sıkılması uygun görülmez. Yargılama yapılmalı ve çok iyi delil toplanmalı."
"Soruşturma kamuya açık olmalı"
Doğru Adli tıp delili kadar tanık delillerinin de olması gerektiğine, soruşturmanın herhangi bir şikayet beklenmeden bağımsız organlar tarafından yapılması dikkat çekti.
"Polisin kendi soruşturması da yetmez. Mutlaka savcılğın adli makamların kontrolünde tam ve etkili soruşturma gerekir. Soruşturmanın amacı da güç kullanan görevlilerin sorumluluklarını ortaya çıkarmak amacına yönelik olmalı. Soruşturmalar aleni olmalı, kamuoyuna açılmalı, kamuoyunun hukuka olan güveni korunsun.
"Mahkeme beraat kararı da verebilir, mahkumiyet kararı da verebilir, ama toplumun vicdanının rahat etmesi için etkili bir soruşturma şart." (NZ)