İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, dün twitter’dan yaptığı çağrının ardından gece yarısı Dolmabahçe’de bir kafede Gezi Direnişi’nden gruplarla bir araya geldi.
Görüşmenin kameralara yansıyan en çarpıcı bölümü söz alan bir kadının başbakana ve valiye, Gezi'deki birlikteliğe önayak oldukları için teşekkür ederek, herkesin en azından kişisel devrimini yaptığını, güçlerinin farkına vardıklarını, artık bu gücü kullanacaklarını söylemesi ve "Biz artık birbirimizi bulduk, bugün Gezi'den çıksak, yarın başka bir köşede buluşuruz" demesiydi.
Gezi direnişçileri basına kapalı gerçekleşen ve beş saat süren toplantıda neler konuşulduğunu bianet’e anlattı, Vali’nin gençlerin sorularına yuvarlak cevaplar verdiğini ancak onları anlamaya çalıştığını ve olumlu bir tavır içinde olduğunu vurguladılar. Vali’nin birçok konuda yeterli yetkisi olmadığını söylediğini ve üst makamları işaret ettiğini belirttiler.
“Vali’nin tavrı olumluydu ama sonuç çıkmadı”
Avukat Elif Gamze Kartal, direnişçilerin tepkilerinin polis şiddetinde ve yaşam tarzına saygı talebinde yoğunlaştığını vurguladı.
“Vali, Salı günü gerçekleşen müdahalede bizi Gezi’den çıkartabileceğini ama bunu yapmadığını söyledi. Bunun üzerine insanlar ‘Bizi Gezi’den çıkartsaydınız Beşiktaş’ta toplanırdık. Beşiktaş’tan çıkartsaydınız Kadıköy’de toplanırdık. Biz artık bir olduk’ dediler. Yaşam tarzlarına saygı duyulması gerektiği dile getirildi. Vali her şey için özür diledi ama katılımcılar özür dilemekle, o konuda harekete geçmenin farklı şeyler olduğunu hatırlattı.
“Vali’nin uzlaşmacı bir tavrı vardı. Bir sonuç çıkmasa da (bu toplantıdan zaten bir beklentimiz yoktu.), bizi anlamaya çalıştı ve bu güzel bir şey.
“Görüşme sonrasındaki açıklamalarını dinledim. Gençlerin Başbakan Erdoğan’da ‘Başbakanımız’ diye bahsettiğini söyledi. Buna vurgu yapmasının nedeninin, Başbakan’la direnişçilerin arasını yumuşatmaya çalışması olabilir. Artık olumlu adımlar atmaya karar vermişler gibi görünüyor. Ama iyi polis - kötü polisi de oynuyor olabilirler. Samimiyetle yapıyorlarsa ne ala, yapmıyorlarsa kendi bilecekleri iş.”
“Beklediğimden daha yetkisiz bir vali gördüm”
Atahan Altınordu da görüşmecilerin ana gündem maddesinin polis şiddeti olduğunu vurguladı. Toplantıdan satırbaşlarını şöyle özetledi:
“Herkes şikayet edecek, hesabını soracak başka başka şeylere sahipti. Dolayısıyla kopuk bir diyalog oldu. Daha sonra kitle, sadece valinin yetki alanına giren konular hakkında sorular sorma konusunda mutabık oldu.
“Referandumu çözüm olarak göreceğimize, bir kazanım elde etmeden parktan çıkacağımıza gerçekten inanıyor musunuz, sorusuna gelen cevap oldukça politikti: ‘Kimsenin kendini mağlup etmesini istemem, diyalogla çözmemiz gerek’.
“Görüşmedeki en yoğun gündem, bizi öldüren, yaralayan, kör eden polisin bu hakkı, bu emri kimden aldığı ve sorumluların neden hala cezalandırılmadığı oldu. Burada biraz zorladık valiyi. Örneğin 31 Mayıs'taki yoğun şiddet sorulduğunda; önce ‘bu emri adli makamlar verdi’, üstelediğimizde ‘benim siyasal gücüm bir yere kadar’, daha da üstelediğimizde ‘hep birlikte aldığımız bir karardı’ cevabını verdi. Çağlayan'daki gözaltılar için ‘Bir kamu binasının içinde protesto yapılması yasak’ derken gösterilen şiddetten rahatsız olduğunu belirtmeyi de ihmal etmedi. Ama ne zaman yapılanların hesabının sorulup sorulmayacağını sorsak, hep yukarıyı işaret etti. ‘Siz yetkinizi kullanarak ne yapabilirsiniz?’ diye sormaya çalıştık, ama bunun cevabı da geçiştirildi.
“İnsanlar öldü, yaralandı, engellisi dahil şiddet gördü, yaşanan bunca şeyin ardından vicdanınız rahat mı?’ sorusunu Vali ‘Yer yer orantısız güç kullanıldığını kabul ediyorum ama kimseye 'git şunun kafasını ez' demediğim için vicdanım rahat’ diye yanıtladı.
“Orantısız güç kullanıldığını kabul ediyor musunuz? Kabul ediyorsanız, özür dileyip gerekli işlemleri yapacak mısınız?’ şeklindeki ikinci soruya ise, ‘Evet, twitter'dan özür de diledim. Gerekli işlemler yapılacak, suçlu cezasını almazsa vicdanım rahat etmez’ cevabını verdi.
"Valinin bizi anlamaya çalıştığına ikna oldum. Samimiyetine de bir ölçüde inandım. Fakat sorularımıza, suya sabuna dokunmayan cevaplar aldık. Başka türlüsünü de beklemiyorduk açıkçası. Görüşmeden bir tek sonuç çıkardım, birçok makam ve mevki sahibi gibi vali de kendi yetki alanı içerisinde dahi aslında o kadar yetkili değil. Hoş, bu da bilmediğimiz bir şey değildi zaten."
Altınordu, toplantıda herkesi etkileyen bir hikayeyi de paylaştı:
“Görüşmenin başında, Taksim'de esnaf olduğunu söyleyen bir kadın, ‘Gösteriler başladığından beri iş yapamıyorum, iş yapamadığım için kiramı ödeyemiyorum. Direnişe destek veriyorum, bizzat Gezi'ye de geldim, hatta beni tutuklamaya kalktılar, polis şiddetine karşıyım. Ama bu arkadaşların arasındaki marjinallere de karşıyım, kızımın gözüne molotof kokteyli isabet etti, kornea ameliyatı geçirecek. Bu olanlar 10 gün daha devam ederse intihar edeceğim’ dedi ağlayarak. Artık paranoyak olduk biraz da, dolayısıyla ilk anda aklıma bunun bir danışıklı dövüş olabileceği geldi ve sözlerini bitirince görüşmeden ayrılan kadının yanına gittim, beş dakika kadar özel olarak konuştum. Yanında küçük kızı vardı, her ikisi de kesinlikle rol yapmıyorlardı, küçük kız hala ‘Her yer Taksim, her yer direniş’ sloganı atıyordu, annesi ise ‘Ne olur aranızdan marjinalleri temizleyin’ diye yalvarıyordu. Polisten başka marjinal olmadığına, polis yokken hiçbir gerginliğin olmadığına inandıramadık. Kadının durumuna hepimiz çok üzüldük.” (ÇT)