25-27 Nisan tarihleri arasında Sabancı Üniversitesi Karaköy Minerva Han’da düzenlenen “Savaş ve Siyasal Şiddette Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet” başlıklı konferans, genç araştırmacıların savaş, hafıza ve toplumsal cinsiyeti kesiştiren çalışmalarını paylaşmalarına olanak sağladı.
Düzenleme Komitesi olarak akademik bilgi üretimi ve aktivizm alanlarını savaş, siyasal şiddet, hafıza ve toplumsal cinsiyet konuları etrafında buluşturmayı hedeflediğimiz konferans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerini, akademisyenleri, bağımsız araştırmacıları, aktivistleri ve sanatçıları bir araya getirdi. Türkiye’deki 11 üniversiteden; Hafıza Merkezi, Lambdaİstanbul, İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı gibi kurum ve örgütlenmelerden; ayrıca İspanya, Kenya, Fas, Arjantin, İngiltere, Finlandiya gibi dünyanın çeşitli yerlerindeki toplam 18 üniversiteden katılımcılar araştırmalarını paylaştılar.
25 Nisan Cuma günü İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Fuat Keyman ve Düzenleme Komitesi’nin yaptığı açılış konuşmalarının ardından başlayan açılış panelinde, Sabancı Üniversitesi’nden Ayşe Gül Altınay ve University of Massachusetts Amherst’den Arlene Avakian Ermeni Soykırımı’nın ardından hayatta kalan kadınların suskunluklarını ve mücadelelerini tartışmaya açtılar.
Kadınların soykırım hikayeleri
“Soykırım Hikâyeleri ve Suskunluklar: Travma Aktarımı, Direniş ve Hayatta Kalma Konularına Feminist Bir Bakış” başlıklı konuşmasında Avakian, ailesinde soykırımın hiç konuşulmadığını ama etkilerinin hem duygusal hem fiziksel olarak hâlâ hissedildiğini söyledi.
Anneannesinin, askerler tarafından elinden alınan oğlunu arama ve bulma, akabinde ise kaçarak Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşme hikâyesini ancak yıllar sonra dinlediğini ve bu anlatıya hayatı boyunca tekrar tekrar döndüğünü belirten 75 yaşındaki Avakian, anneannesi gibi pek çok kadının soykırım ve savaş zamanlarında aktif özneler olarak mücadele ettiğinin altını çizdi.
Bir kadın tarafından yazılmış, Ermeni soykırımıyla ilgili ilk İngilizce anı kitabı Aslan Gibi Kadının Mirası: Amerikalı Bir Ermeni’nin Anıları’nın (Lion Woman’s Legacy: An Armenian-American Memoir) yazarı olan Avakian, Ermeni Diasporası’nı, soykırımı erkeklerin ve kadınların farklılaşan deneyimleri üzerinden ve Ermeni toplumu üzerinde süregelen etkileri açısından konuşmadığı için eleştirdi.
Savaş, göç, kayıplar…
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve PKK arasında on yıllardır süren ve binlerce kişinin hayatına, pek çok köyün yakılmasına ve boşaltılmasına, binlerce insanın memleketinden göç etmek zorunda bırakılmasına, bir sürü kadınınsa cinsel taciz ve tecavüze maruz kalmasına sebep olan savaş, konferans boyunca öne çıkan konular arasındaydı.
Farklı panellere yayılan tartışmalarda Kürt kadınlarının yerinden edilme anlatıları, zorunlu göç sonrası ikinci kuşak Kürt kadınların deneyimleri, kadın dengbejler, kayıplar, yas ve barış mücadelesi tartışıldı. Katılımcılardan Melike Gül Demir’in davetini kabul eden Cumartesi Anneleri “Göç Anlatıları” başlıklı panelde hikâyelerini, kayıplarını, acılarını ve mücadelelerini bizlerle paylaştı.
Ordunun gölgeleri
“Ordunun Gölgeleri” başlıklı panelde, Türkiye’de ancak yakın geçmişte yüksek siyaset bağlamı dışında, deneyimler üzerinden tartışılmaya başlayan ordu ve militarizmi anlamaya yönelik çalışmalar sunuldu.
Elif Avcı, E. İrem Az, Senem Kaptan ve Sertaç Kaya Şen’in sunum yaptığı panelde, sırasıyla zorunlu askerlik ve pembe teskere; Türkiye’deki askerî okulların Ergenekon ve Balyoz davaları ile neoliberalizm bağlamında geçirdiği dönüşüm; asker ailelerinde yaratılan öznellikler ve ordu mensuplarının geçirdiği operasyonlar ile haklarında açılan davalarda toplumun bir kısmı tarafından bir anda vatan haini ilan edilen ailelerinin değişen konumları tartışıldı.
Kimin adaleti, kimin barışı?
“Kimin Adaleti, Kimin Barışı?” başlıklı panelde ise uluslararası hukuk ve sivil toplum kuruluşlarında barış ve güvenlik konularında toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelimin ele alınışına dair çok önemli eleştiri ve sorular ortaya atıldı.
Hülya Dinçer “Hakikat Komisyonları ve Toplumsal Cinsiyet: Kimin Hakikati?” başlıklı sunumunda kadınların mağduriyetlerinin birincil olarak tanınmasının uluslararası hukuk alanında yaşanan gelişmelerin bir sonucu olduğunu; ancak savaş ve/ veya siyasal şiddetin kadınların bedeni, varoluşu ve sosyal yaşantısı üzerinde yarattığı tahribatın salt cinsel şiddetten ibaretmiş gibi ele alınmasının, savaş ve çatışma dönemlerinde ve sonrasında kadınların deneyimledikleri pek çok başka etkinin marjinalize edilmesine ve yok sayılmasına sebep olduğunu belirtti.
Ellen Gorris, “Çatışma Süreçlerinde Yaşanan Cinsel Şiddetin Erkek Mağdurlarının Birleşmiş̧ Milletler Tarafından Tanıması Yolunda Atılan İlk Adımlar” başlıklı sunumunda uluslararası insan hakları hukukunun ve Birleşmiş Milletler’in, kadınların maruz kaldığı cinsel şiddeti tanırken erkeklerin maruz kaldığı cinsel şiddeti daha genel bir kategori olan “işkence” altında tanımasının yarattığı sorunlara ve ihlallere vurgu yaptı.
Jamie J. Hagen ise “Kadın, Barış̧ ve Güvenlik’ Çerçevesinin Tehlikeleri: Uyuşmazlık Sonrası Şiddetin Toplumsal Cinsiyeti Diyaloğunda Eksik LGBTQ Sesler” başlıklı konuşmasında sivil toplum kuruluşlarının ve uluslararası hukukun insan haklarını çift cinsiyetli sistem, yani yalnızca kadın ve erkek toplumsal cinsiyetleri ile tanımlamasının LGBTIQ (Lezbiyen Gey Biseksüel Trans İnterseks Kuir) bireyleri uluslararası hukuk bağlamında nasıl yok saydığının altını çizdi. Feminist hareketin hukuk alanında verdiği ve büyük kazanımlar elde ettiği mücadele tarihi açısından, Hagen’in bu vurgusunun uluslararası hukuku oluşturan öznelerin yanı sıra, feminist söylem ve harekete de kritik sorular sorduğunu düşünüyoruz.
ABD’deki eşcinsel subaylar, savaş ve direniş bağlamlarında cinsel şiddet, Mozambik’teki kadın gerillalar, Latin Amerika’da askeri darbeler yüzünden çocuklarını, eşlerini, babalarını ve kardeşlerini kaybeden annelerin ve kadınların direnişi, İran’daki Afgan mülteciler, Kenya’daki Somalili mülteci kadınlar, Hindistan ve Pakistan’ın ayrılma sürecinin ve Cezayir Savaşı’nın edebiyata yansımaları, Bosna ve Arap Baharı bağlamlarında hegemonik erkeklikler, otobiyografik kadın belgeselleri, Türkiye’deki trans topluluğu içerisinde şiddet hafızasının nesilden nesile aktarılışı, Cengiz Aytmatov’un eserlerinde kadınların suskunluğu, modern Türkmenistan’ın kurucu metni olan Ruhname, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kadın üyelerinin siyasi öznellikleri ve Yahudi Soykırımı sırasında fahişeliğe zorlanan mahkumlar üç gün boyunca tartışılan diğer konular arasındaydı.
Militarizmin tanıkları
Konferansın “Militarizmin Tanıkları” isimli kapanış panelinde ise Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Merve Arkun nasıl vicdani retçi olmaya karar verdiğini anlatarak kadınların özgürleşmesi yolunda şiddetsizliğin ve kadınların vicdani reddinin çok önemli adımlar olduğunu dile getirdi.
İsrail'den katılan yazar, araştırmacı ve aktivist Rela Mazali kitabından bir bölüm okuyarak İsrail’in Filistin topraklarını işgalini orta sınıf, Yahudi bir kadın olarak nasıl yaşadığını paylaşırken katılımcıları “Üstünde oturduğumuz topraklar kime ait? Sahip olduklarımız kimlerin ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmasının, kimlerin yoksulluğunun sonucu?” sorularını sormaya davet etti.
Son olarak insan hakları savunucusu ve avukat Eren Keskin ise Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu’nun yürüttüğü çalışmaları anlatarak devlete karşı verilen hukuki mücadelenin sonuç alınana kadar devam edeceğini ifade etti.
Deneyimli simültane çevirmenler Sungur Savran, Ahu Sevi Dino ve Fatma Artunkal sayesinde iki dilde gerçekleşen konferans, savaş söz konusu olduğunda göz ardı edilen kadınlık ve erkeklik deneyimlerinin farklı coğrafyalardan örneklerle paylaşılmasını sağlarken konferansa gösterilen ilgi bu konular hakkında çalışan genç araştırmacıların desteklenmesi gerektiğini ve masaya yatırılması gereken daha pek çok konu olduğunu ortaya koydu.
Akademik bilgi üretimi konu edindiği alanlarda yürütülen aktivizmden ve sanatsal çalışmalardan bağımsız düşünülemeyeceği gibi, sivil toplum çalışmaları da akademik bilgiden ve aktivizmden, eylemden bağımsız düşünülemez.
Aktivistleri, öğrencileri, akademisyenleri, sanatçıları ve sivil toplum kuruluşu çalışanlarını bir araya getirmeyi amaçladığımız bu konferansın, toplumsal cinsiyet ve hafıza; cinsel şiddet; LGBTIQ bireyler, sivil toplum ve uluslararası hukuk; sosyal hareketler, kadınların özneliği ve direniş biçimleri; kadınların savaş ve çatışma dönemleri sonrası sessizleştirilmesi, ordu çalışmaları ve erkeklikler gibi konularda önemli sorular açtığını umuyoruz. Dünyanın birçok ülkesinden ve Türkiye’nin pek çok şehrinden gelerek sunumları ve tartışmalarıyla konferansı mümkün kılan katılımcılarımıza ve tartışmacılarımıza tekrar teşekkür ediyoruz. (BA/İA/ÇT)
(*) Sabancı Üniversitesi ve Orta Avrupa Üniversitesi (Central European University) Ortak Akademik Girişimi kapsamında Ayşe Gül Altınay’ın Bahar 2013 döneminde verdiği Savaş, Hafıza ve Toplumsal Cinsiyet dersini alan yüksek lisans öğrencileri Bürge Abiral, İrem Az, Marhabo Saparova, Sertaç Kaya Şen ile doktora adayı Doğu Durgun tarafından düzenlenen konferans, İstanbul Politikalar Merkezi, Friedrich Ebert Stiftung, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Forumu ve Sabancı Üniversitesi-Orta Avrupa Üniversitesi Ortak Akademik Girişimi’nin desteğiyle gerçekleşti.