3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi (İLEF) öğrencileri ile basın özgürlüğü sorunu ve geleceğe dair kaygılarını konuştuk.
Fatih Gönül (4.sınıf öğrencisi): "Liberal akıma göre yasama, yürütme ve yargıdan sonraki güç basındır. Hükümete karşı kamu gücünü kullanan basın var olan iktidarın yanında mı yer alacak, muhalifi mi olacak? Asıl sorun bu. Ülkemizde basın iktidar yanlısı bir davranış sergiliyor.
Bir İLEF öğrencisi olarak geleceğimi pek parlak görmüyorum. Bugün TRT'de kimya, fizik öğrencileri iş bulurken geleceğimden endişe duymam doğal. Maalesef medya sektöründe de 'güçlü' bir tanıdığınız olmazsa iş bulmanız zor. Stajyer olarak bu mesleğe başlıyorsunuz. Fakat bu da bir nevi hamallık; çünkü stajyerlik kavramı ile sen emeğine karşılık hiçbir şey alamıyorsun. Ve son 10-15 yıldır ajans kavramıyla birlikte, haberler havuzdan alınıyor ve muhabirlere olan ihtiyaç azalıyor."
Emine Çakır (3. sınıf öğrencisi) : "Türkiye bugün en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülke. Basın özgürlüğü en alt seviyede. Var olan iktidar demokratikleşme, 12 Eylül'le hesaplaşma gibi bir süreçten bahsediyor ama bu süreçte bütün meslekler ayaklar altına alınıyor.
Her şeye rağmen gazeteci olmak istiyorum. Üniversitede kendini geliştirdiğin oranda iş bulabileceğini söylüyorlar. Fakat bu geliştirme oranı tamamen maddiyatla ilgili. Türkiye'yi geleceksiz bir gençlik bekliyor. Ama umutsuz değilim. Toplumu sindiren bir baskı olduğu ortada. Önemli olan bu karanlığın sonundaki ışığı görebilmek ve bu ışık için mücadele etmek."
Halide Tonka (2.sınıf öğrencisi): "Tarih boyunca siyaset ve basın hep iç içe olmuştur. Basın organı kimi zaman siyasi partileri destekler kimi zaman da karşısında durur. Maalesef bu durum öğrencileri de belirli bir tarafı seçmeye zorlar.
Biz öğrenciler diyoruz ki: 'Mücadele edelim, düzeni değiştirelim, iletişim öğrencileri olarak gazetelere hakim olalım. Ama birçoğumuz mezun olur olmaz hatta mezun olmadan bile bu düzenin içine giriyoruz ve değiştiremeden içinde eriyip gidiyoruz." (SK/HK)