Geçtiğimiz günlerde Kopenhagda bu örgütlenmenin çerçevesinde gerçekleştirilen bir festivali izledim. Festival, yaklaşık 3 yıldır yapılıyor.
Diğer bölge Kürtlerinin de ilgisini çekmesine karşın, bu şenliğin amacı Avrupa ve İskandinav ülkelerinde değişik kentlere yayılan Orta Anadolu Kürtlerini buluşturmak, senede bir defa da olsa bir arada eğlenmek.
Festival boyunca Kürt sanatçılar ve grupların söylediği Türküler eşliğinde halaylar çekildi. Bazı Türk özgün müzik gruplarının da katıldığı festivali, iki günde yaklaşık 8 bin kişi izledi. Festivale 7den 70e herkes katıldı.
Kopenhag ve Orta Anadolu Kürtleri
Kopenhag, Orta Anadolu Kürtlerinin en yoğun yaşadığı kentlerden biri. Buradaki mülteciler, politik nedenlerden çok, bu kente yaklaşık 40-50 yıl önce çalışmak için göç etmiş gruplardan oluşuyor. Çoğunluğu, hala kentin neredeyse gettolaşan bölgelerinde oturuyorlar. İskandinav ülkeleri içinde en kötü yaşam koşullarına Danimarkalı göçmenler sahip. Bu ülkenin vatandaşı sayılabilmek için en az 7 yıl bu ülkede kalmak ve tabii ki, oturma iznine sahip olmak gerekiyor.
Son yıllarda Türkiye, İran, Irak ve Suriyeden göçen Kürtler ise, daha çok politik nedenlerle buradalar. Bir kısmına göre, göçmen olmaları onları hayat koşullarına karşı daha çok keskinleştirmiş. Bir kısmı ise, sosyal devlet anlayışı çerçevesinde aldıkları ekonomik yardımdan dolayı göçmenlerin pasifleştiğini, oturdukları semtlerin yeni hükümet politikası ile gettolaştığını ileri sürüyor.
İzlenimlerimiz, bize diğer Avrupa kentlerinin gettolaştığı bölgelerdeki örnekleri hatırlatıyor.
Burada da büyüyen çocuklar, eğer eğitimli bir aileye sahip değilse kriminal olmaya, kayıp kuşak olmaya aday. Hiçbiri ne doğru düzgün Danimarkacayı biliyor ne de kendi dillerini
Evine misafir olduğumuz Orta Anadolulu Kürt bir aile, göçmenlerin oturduğu bölgelerin gettolaştırılmasının, baştaki sağ kesim koalisyonunun hakim olduğu hükümetin bilinçli politikası olduğunu ileri sürüyor.
Celepli: Faşizim ve işsizliğe karşı eğitim
..... Göçmenler özellikle aynı bölgelere toplanıyor. Bu bölgede Latin Amerikalısından, Vietnamlısına, Kuzey Avrupa Yahudilerinden, Filistinli Araplara kadar herkes toplanmış. Bir kaç gün önce bir El-Kaide operasyonu yapıldı burada. Bu bölgede polis ile özellikle Filistinli göçmenler arasında öyle çatışmalar yaşandı ki, buraya uzun süre polis girmeye bile cesaret edemedi. Şimdi bir parça restore ediyorlar buraları, vitrini düzeltmek için
Avrupada yükselen işsizlik, yükselen Faşizm ile paralel bir kur izliyor. Eğitim ve gelir düzeyi düşük göçmenler, ülkelerinde onlara layık görülen yaşam koşullarında, neredeyse terörize edilerek dünyanın en uzak diyarlarına sürülen bir çok halk grubu ya da kişiler, geldikleri ülkelere sağlam bir kafa ve vücutla gelmiyorlar. Yaşadıkları trajedileri ve alışkanlıklarını da beraberlerinde getiriyorlar. Onlara dayatılan ikinci sınıf vatandaş uygulamalarına edindikleri tecrübeler ile karşılık veriyorlar. Bu mücadelede, yeni kuşaklar eğer eğitilebilmişlerse bu ülkelerin içinde kültürel olarak eriyorlar ama, fiziksel olarak daima ırkçı, ayrımcı politikaların, örgütlerin hedefi olmaya devam ediyorlar.
Pratikteki yaşam koşulları yeni kuşağı kendilerini ifade etmek ya da koruyabilmek için sığındıkları değişik tuhaf tarikatlara, kriminal örgütlere ya da ırkçılara karşı ırkçı olmaya yöneltiyor.
Bunun farkında olan bazı kesimler kendilerince sivil organizasyonlar altında önlemler almaya çalışıyor. Kültürel ifadenin çok ciddi bir faktör olduğunu fark eden yaşlı ve orta kuşak yeni sivil inisiyatiflerin başını çekiyor. Bunun için kendi kültürlerini yaşatmaya çalışan halkların, kendilerini tanıtabildikleri toplu gösteriler, festivaller, şenlikler çok önemli diyor Hanafi Celepli eski Kürt federasyonu başkanlarından.
Sadece bireylerin birey olarak kendine bu yeni toplumda bir statü edinmesi değil, sahip olunan ortak kültürün de korunup yerleşilen ülkelerin halklarına tanıtılmalı.
Geçmişi unutmamak, geleceği kaybetmemek için
Orta Anadolu Kürtlerinin bir başka çabası da, yüzyıllar önce sürgün olarak Orta Anadoluya zorla yerleştirildikten sonra dillerini kültürlerini olduğu gibi koruduklarının bir sembolü olarak gördükleri yeni bir dergi çıkarmak.
Stockholmdeki Orta Anadolu Kürtlerinin organize ettiği ve Ali Çiftçinin genel yayın yönetmenliğinde hazırlanan Birnebun senede dört kez çıkıyor.
Geçmişi unutmamak, geleceği kaybetmemek için çıkarılan dergiye yönelik talep şimdiden oldukça yüksek.
Şimdiye kadar Kürtçe ve Türkçe İsveççe yayınlanan dergi, İsveçlilere yönelik olarak da arada bir İsveççe yayınlanmaya devam edecek.
Bu tür çabaları terörist bir propaganda olarak gören Türkiye resmi siyasetinin ise Avrupa Birliğine giriş çabaların dahilinde Avrupanın dört bir tarafında çıkan bu tür yayınlara ve şenliklere karşı siyasetinin ne olacağı ise İsveçli politikacıların şimdiden merak konusu olmuş bile. (BB)