Sonra bu ülkedeki kadınları düşündüm. Kendimi düşündüm. Ülkenin batısında, İzmir'de doğmuşum, babam da pek otoriter değildi.
Doğuda, Güneydoğuda istemediği erkeklerle evlendirilen kadınları, başlık parasını, İç Anadolu'daki kadınların durumunu filmlerden, sohbetlerden, ilerleyen zamanlarda da oralarda doğan arkadaşlarımdan öğrendim.
Sokakları kim bilmiyor?
Ki, ben de, mesela Karadenizli erkeklerin kadına bakışını sağ olsunlar (!) Karadenizli sevgililerimle yaşadıklarımdan öğrendim.
Birkaç ay önce okuldan bir erkek arkadaşımla sohbet ederken, yeni taşındığı semtin adını söyleyince "akşamları eve gitmen sorun olmuyor mu? Sokakta nasıl rahat yürüyorsun?" diye sormuştum (Ve böyle şeyler sormayı en çok İstanbul'a taşındıktan sonra öğrenmiştim).
O, hiçbir sorun yaşamadığını söyleyince bir kez daha karşı karşıya kalmıştım hep konuşulan "gerçeklerle". Doğruydu, pek de bir sorun yaşamıyordu.
Işıl ışıl vitrinleri, mağazaları olan semtlerden, onların sokaklarından söz ediyorum. Sokakları, sokakların kendimizce güvenli saatlerini en çok biz kadınlar biliriz. Kadınlar evlerine fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini koruyarak ulaşabilmek için bu zamanları kollamak zorundadırlar çünkü.
Kadınlar sürekli sorguluyor
Geçen yaz Atina'da sabahın üçünde geniş bir caddede tek başına (normal olarak) gayet rahat yürüyebilen bir kadını gördüğümde gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum.
Ve hala anlam veremiyorum sadece ve sadece gece evine gitmeye çabalayan bir kadını, konuşmayı beceremediği için sözle, elle ve kendince geliştirdiği tüm yöntemlerle taciz eden zihniyeti.
Anlamıyorum, anlamayacağım ve buna dair yapılan tüm açıklamaları anlamayı reddediyorum, reddedeceğim. Bunun ne bir mazereti ne bir açıklaması olduğunu kabul edebilirim.
Kadınlar tacizler, tecavüzler, ki mutlaka vurgulamalıyım evlilik asla tecavüzü yasallaştıramaz, dayaklar ve ikinci sınıf olmayı reddeden başarılı akademisyen, şair, yazar, gazeteci kadınları "yok" saymaları, kendilerini, yaşamlarını, toplumu, hayatlarındaki erkekleri sorguluyorlar.
Erkeklere çağrı
Artık erkekler de çocukluklarından beri kendilerine dayatılan rolleri, "iktidar"la olan ilişkilerini sorgulamamalılar!
Bahsettiğim, kısaca söz etmeye çalıştığım konulara dair pek çok örnek,araştırma,yayın var. Bunların tümünü bu yazıya sığdırmanın mümkün olmadığını biliyorum. Ama gördüklerimden sonra haykırmam mümkün değil!
İşte bu haykırışı tek başıma,kendi kendime mırıldanmaya, söylenmeye dönüştürmemek için gittim 5 Mart'ta Kadıköy'e.
Gitmeden önce uzun uzun düşündüm hangi grupla gideceğimi.Tüm grupların bu mücadelenin bir ucundan tuttuğuna inanıyorum.
Eşcinsel Marcos
Ama kendime en yakın bulduğum grup "Lambdaİstanbul Eşcinsel Sivil Toplum Girişimi" oldu. Hayır, lezbiyen, biseksüel, travesti ya da transseksüel değilim.
Fakat sadece ve sadece kadın olarak doğmuş olmanın marifetiyle hangi gizli bilgilere (!) ve nelere vakıf olduğumu biliyorum. Ama bu durumu pekiştiren başka tanımlamaları da üzerimde taşıyor olabilirdim; "travesti ya da lezbiyen kadın gibi."
Ve onların bu sıkıntıları, bu görünmezliğe mahkum oluşları ve bu yok sayılmaları daha katmerli yaşadıklarını düşünerek gittim yanlarına. Kulağımda Marcos'un (gençlik yılları bilinmediği için Amerikalı bir gazetecinin "eşcinsel olduğunuz söyleniyor,doğru mu?" sorusuna verdiği cevap çınlıyordu:
"Evet.New York sokaklarında bir eşcinsel,Türkiye'de bir Kürt,İsrail'de bir Filistinliyim.Ben ötekiyim."
Dayanamıyorum
Lezbiyenliğin erkek egemen pornografi kültüründe bir fanteziye dönüştürülüp ciddiye alınmayarak çapkınca gülümsenmesine, travesti, transseksüellerin "iktidar" ve "kişiliklerini" yitirmiş insanlar olarak görülüp şiddete maruz kalmalarına, ölü bedenlerine dahi sahip çıkılmamasına, onlara yöneltilen hem öfkeli, hem müstehzi bakışlara,bunlara,bütün bunlara dayanamıyorum.
Tüm bunlara katlanmamak ve alışmamak için elimden geleni yapacağım.
Lambdalı arkadaşların güzel bir sloganı vardı: "Geceleri de sokakları da istiyoruz!"
Erkekler inzivaya
Evet, geceleri de sokakları da istiyoruz. Her şeye rağmen bu talepten asla vazgeçilmeyecek. Bu çünkü ahlaki,siyasi vs... bir istek olmanın çok ötesinde yaşamsal bir talep.
Ve kimi erkeklerin de kadın ve erkeklerin "insan gibi" yan yana durabildiği, konuşabildiği gündüzler kadar geceler ve sokaklar istediğini biliyorum. Yıldırım Türker, Toplum ve Bilim'in güz sayısı-Erkeklik dosyasında "tüm erkekleri inzivaya davet ediyordu" önce.
Evet, tüm bu trajedinin ortadan kalkması için kadın mücadelesinin yanında erkeklerin de inzivaya çekilip, kendi içlerindekileri önce kendi karşılarına koyarak tek tek düşünmesi, sorgulaması ve kendilerine ait olmayan tüm fikir ve davranış kalıplarını söküp atmaları gerekiyor kendi bünyelerinden! (BG/BA)