2004'te kurulan Genetiği Değiştirilmiş Organizmalara (GDO'ya) Hayır Platformu, sağlığımıza olan etkileriyle birlikte diğer birçok konuda büyük riskler içeren GDO'lu tohumların ve gıda maddelerinin ülkemize girişinin ve satışının denetlenmesine yönelik Biyogüvenlik Yasası'nın bir an önce çıkartılması için bir eylem programı belirledi.
30 Mart 2008'de TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası'nda yapılan basın toplantısı ile başlatılan kampanya çerçevesinde;
- Düzenlenecek çalıştay sonucunda halktan, tarımdan, çiftçiden ve ekolojiden yana bir içerikle Biyogüvenlik Yasası hazırlanarak Meclise sunulması,
- Gerçekleştirecek olan forum ile tohumun ve gıdanın hakça paylaşılması, gıdanın demokratikleştirilmesi ve halkın gıda üzerindeki egemenlik hakkının nasıl kurulabileceğinin tartışılması,
- Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa illerinde gezdirilecek "mısır balonu" ile son yıllarda ülkemize giren GDO'lara ve Bursa'da tarım arazisi üzerine kurulan Cargill işletmesinin hukuka aykırılığına dikkat çekilmesi kararlaştırılmıştı.
"Mısır balonu" turuna başladı
Bursa bileşenleri arasında Ekolojik Yaşam Derneği (Ekoder), Doğa ve Çevreyi Koruma Derneği (Doğader), Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi, Nilüfer Yerel Gündem 21 ve Çağdaş Hukukçular Derneği'nin bulunduğu GDO'ya Hayır Platformu tarafından 30 Nisan 2008'de düzenlenen basın toplantısı ile "mısır balonu"nun Türkiye turu başlatıldı.
Balon turunun başlatıldığı Nilüfer Organik Ürün Pazarı, yüksek bir tarım potansiyeline sahip olan Bursa'nın GDO'ları tümüyle reddeden organik tarım sistemiyle üretilen ürünleri tüketiciyle buluşturan ilk ve tek organik ürün pazarını oluşturuyor.
Tarım tekellere teslim edildi
Balon turunun başlaması nedeniyle yapılan açıklamada "Türkiye tarımı üzerine baskıların ve tarımı yok etme girişimlerinin hızla sürdüğü, kamunun tarımdan çekildiği, küçük çiftçinin tarımdan koparıldığı ve tohumundan suyuna, toprağından tarımsal ürünlerine kadar her şeyin özel sektöre, uluslararası sermayeye, ulusal ve uluslararası tohum, tarım ve gıda tekellerine terk edildiği" belirtildi.
Gıda egemenliği yok edilemez
Açıklamada "Yaşam için gıda, gıda için tarım, tarım için ise gereksinim duyulan öğeler toprak, su ve tohumdur. Toprak, su ve tohumdan bir tanesi eksik ise gıda olmaz, gıda yoksa yaşam bitmiş demektir. Tohumun, toprağın ve suyun yaşam ve hak olduğuna inananlar olarak gıda egemenliğimizin yok edilmesi ve bize özürlü gıdalar dayatılmasına karşı çıkıyoruz" denildi.
Ulusal Biyogüvenlik Yasası'na ihtiyaç var
Çıkarılan Tohumculuk Yasası ile ülkenin tarımı ve gıda egemenliğine büyük bir darbe indirildiği; içerisinde uluslararası tohum devlerinin de bulunduğu tohum endüstrisi tarafından hazırlanan, tohum ve diğer bitki materyallerinin üretiminden pazarlanmasına kadarki tüm aşamalarını birlikler aracılığı ile şirketlerin sevk ve idaresine sunan bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulduğu belirtilen açıklamada; "yerel tohumları ve biyolojik çeşitliliği korumak, güvenli gıdaya ulaşmak, gıda egemenliğini korumak için Ulusal Biyogüvenlik Yasası'na ihtiyaç olduğu" vurgulandı.
Böyle bir yasa taslağının çeşitli hükümetler tarafından hazırlandığı, 1998–2008 arasında Ulusal Biyogüvenlik Komitesi toplantılarının yapıldığı, ancak GDO'ların serbest dolaşımını düzenleyecek Biyogüvenlik Yasası'nın çıkartılmasının sürüncemede bırakıldığı; ayrıca yasa taslağının toplumun mağdur olacak kesimlerini muhatap alınarak hazırlanmadığının hatırlatıldığı açıklamada "Hükümetler Avrupa Birliği ve Amerika arasında süren GDO savaşının arasında kalmıştır. Amerika'nın GDO dayatmalarıyla ve AB'nin muhalif ya da çekimser politikaları arasında bocalayan hükümetler artık halkın, bilimin ve ekolojik gerçeklerin sesine kulak vermelidir" denildi. (NO-AA/GG)