İsrail medyası, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun, Gazze Şeridi'nin tamamının yeniden işgalini gündeme aldığı haberleriyle dolu.

TRUMP-NETANYAHU ORTAK YAPIMI
İsrail Gazze'yi tamamen işgale hazırlanıyor
Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da yayımlanan Arab News gazetesinin değerlendirmesine göre, bu hamlenin, uluslararası alanda ve İsrail içinde şiddetli bir muhalefete yol açma riski var. Gazetede yer alan bir yoruma göre, böylelikle, Filistin'in, uzmanların kıtlık baş gösterdiğini söylediği büyük ölçüde tahrip edilmiş bu bölgesinde yaklaşık 22 aydır süren savaş çarpıcı bir şekilde tırmanmaya başlarken sayısız Filistinlinin yanı sıra halen hayatta oldukları düşünülen yaklaşık 20 rehinenin de hayatı riske atılmış ve İsrail'in zaten gözle görülür bir hal alan uluslararası tecridi daha da derinleşecek.
Yakınları rehinelerin gözden çıkarıldıklarını düşünecek
Ayrıca İsrail içinde sert bir muhalefet ortaya çıkacak. Rehinelerin aileleri bu operasyonu sevdiklerinin idama mahkum edilmesiyle eşdeğer olarak görecekler. Haberlerde güvenlik aygıtının büyük bölümünün yaklaşık iki yıldır süren bölgesel savaşların ardından orduyu daha da zorlayacak ve çıkmaza sokacak açık uçlu bir işgale karşı olduğu bildiriliyor.
İşgal tehdidi Hamas'ı zorlamaya mı yönelik?
Bir görüşe göre, Gazze'yi yeniden işgal tehdidi, başarısızlığa uğramış gibi görünen ABD, Mısır ve Katar'ın arabuluculuğunda geçtiğimiz ay gerçekleştirilen görüşmelerin ardından Hamas üzerinde baskı kurmayı amaçlayan bir müzakere taktiği olabilir. Ya da Netanyahu aşırı sağcı koalisyon ortaklarının desteğini pekiştirmek istiyor olabilir. Netanyahunun koalisyon ortakları uzun zamandır savaşı tırmandırma, Gazze'yi ele geçirme, "gönüllü göç" olarak adlandırdıkları yöntemle nüfusunun büyük bir kısmını başka yerlere yerleştirme ve 2005'te İsrail'in çekilmesiyle yıkılan Yahudi yerleşimlerini yeniden kurma çağrısında bulunuyorlar.
Bu hedeflerini gerçekleştirip gerçekleştiremeyecekleri büyük olasılıkla İsrail üzerinde nüfuz sahibi olan tek kişiye, yani henüz bir açıklamada bulunmuş olmayan ABD Başkanı Donald Trump'a bağlı olacak.
Nüfusun en yoğun olduğu bölgelerde kara harekâtı
Gazze'nin tam kontrolünü ele geçirmek için İsrail'in, bölgenin henüz yerle bir edilmemiş kalan son kesimlerine ve Gazze'deki 2 milyon Filistinlinin çoğunun sığınmış olduğu alanlara kara harekâtı başlatması gerekecek.
Bu, yüz binlerce insanın kıyı şeridinde sefalet içindeki çadır kamplarında yaşadığı sözde insani yardım bölgesi Deyr el-Belah ve Muvasi'nin merkez yerleşimlerine girmek anlamına gelecek. Bu tür harekâtlar, yeni bir kitlesel yerinden edilme dalgasına yol açacak ve BM kurumlarıyla insani yardım kuruluşlarının halen kıtlığı önlemek için çırpındıkları bir dönemde yardım dağıtımını daha da aksatacak.
İsrail, tampon bölge ilan edilen veya tahliye emri verilen bölgenin yaklaşık yüzde 75'ini kontrol ediyor. İsrail ayrıca Gazze sınırlarını büyük ölçüde kapattığı için de sivillerin nereye gidebileceği belirsiz. Bu durum, muhtemelen tünellerde veya diğer gizli yerlerde tutulan kalan hayattaki 20 kadar rehine için de büyük bir risk oluşturacak. Hamas'ın, İsrail güçlerinin yaklaşması halinde muhafızlarına rehineleri öldürme emri verdiği varsayılıyor.
Hamas liderliğindeki militanlar, çatışmaları yeniden başlatan 7 Ekim 2023 saldırısında çoğunluğu sivil yaklaşık 1.200 kişinin ölümüne yol açarak 251 kişiyi rehin almıştı. Hâlen ellerinde yarısından azının hayatta olduğuna inanılan 50 rehine var ve son videolarda, zayıf düşmüş rehinelerin yaşamlarının sürdürebilmek için yalvardıkları görülüyor.
Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre, İsrail'in misilleme saldırısı 61 bini aşkın Filistinliyi öldürdü; ancak bakanlık hayatlarını kaybedenlerin ne kadarının sivil ne kadarının muharip olduklarını belirtmiyor. Hamas yönetimindeki hükümetin bir parçası olan ve sağlık uzmanlarınca yönetilen bakanlık, Birleşmiş Milletler ve diğer uzmanlarca can kayıpları konusunda en güvenilir kaynak olarak görülüyor. İsrail, ise kendi kayıplarını açıklamadı.
Uluslararası öfke ve artan izolasyon
İsrail'in savaş boyunca izlediği tutum uluslararası toplumun büyük bölümünü şoka uğrattı ve Batılı yakın müttefiklerini bile savaşın sona ermesi ve Filistin devletini tanınmaya yönelik adımlar atılması için İsrail'e çağrılar yapmaya yöneltti.
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) soykırım iddialarını değerlendiriyor ve Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Netanyahu ve eski savunma bakanı hakkında, insanları aç bırakmanın savaş yöntemi olarak kullanılması da dahil savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işledikleri iddiasıyla tutuklama emirleri çıkardı.
İsrail bu iddiaları reddediyor ve iddiaları ortaya atanları antisemitik "kan iftirası"nda bulunmakla suçluyor. Sivillere zarar vermemek için her türlü çabayı gösterdiğini ve militanların yoğun nüfuslu bölgelerde derin bir şekilde yerleşmiş olması nedeniyle ölümlerden Hamas'ı sorumlu tutuyor.
İsrail ve Hamas'ın tutumları
İsrail, tüm rehineler iade edilene, Hamas yenilene veya silahsızlandırılana ve Gazze halkına "gönüllü göç" seçeneği sunulana kadar savaşmaya devam edeceğini açıkladı. Bu seçenek, Filistinliler ve uluslararası toplumun büyük bir kısmınca zorla sınır dışı etme olarak görülüyor.
Hamas, yalnızca kalıcı bir ateşkes ve İsrail'in geri çekilmesi karşılığında kalan rehineleri geri vereceğini söylüyor. İktidarı bırakmaya razı olduğunu olduğunu ancak İsrail, gelecekte üzerinde Filistin devltinin kurulacağı toprakları işgal altında tuttuğu sürece silah bırakmayacağını belirtiyor.
Süresiz bir yeni işgalin bedeli
İsrail, 1967 Orta Doğu savaşında Gazze'yi, Batı Şeria'yı ve Doğu Kudüs'ü ele geçirmişti. Birleşmiş Milletler, Filistinliler ve diğer ülkeler, İsrail birliklerinin ve yerleşimcilerin 2005'te çekilmesinden sonra da Gazze'yi işgal altındaki topraklar olarak görmeye devam etti. Zira İsrail, hava sahasının, kıyı şeridinin, kara sınırının büyük bir bölümünün ve nüfus kayıtlarının kontrolünü elinde tutuyordu.
Nüfusun yoğunlaştığı merkezlerde İsrail'in Arap topraklarını işgal konusundaki uzun geçmişi göz önüne alındığında, Gazze'nin tamamının yeniden işgalinin uzun vadeli zorluklar doğurması kaçınılmaz. Bu zorluklar arasında süreğen bir ayaklanma olasılığı da var. Netanyahu'nun Mart'ta ateşkesi sona erdirmesinden bu yana, askerler vur-kaç saldırılarında öldürülmeye devam ettiği için İsrail halkı arasında savaşa verilen destek azalmış görünüyor. İsrail, işgalci güç olarak düzeni ve halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması sorumluluğunu üstlenmesi gerekirken bu görevi Batı Şeria'da büyük ölçüde, sınırlı özerkliğe sahip Filistin Yönetimi'ne devretmişti.
Ancak Netanyahu, barışa tam olarak bağlı olmamakla suçladığı Filistin Yönetimi'nin gelecekte Gazze'de herhangi bir rol üstlenmesini reddederek Gazze'nin savaş sonrası yönetimi ve yeniden inşası için herhangi bir plan sunmadı.
Uzun vadeli yansımalar
İsrail, Hamas'ı bastırmayı başarsa bile, Gazze'nin yeniden işgalinin ülke için daha da derin bir tehdit oluşturması olasılığı var.
Bu durum, İsrail'i Akdeniz ile Şeria Nehri arasındaki bölgeyi tam kontrol altına alma mecburiyetiyle karşı karşıya bırakacak. Bu bölgede yaklaşık 7 milyon Yahudi ve 7 milyon Filistinli yaşıyor ve Filistinlilerin çoğu, oy hakkı da dahil temel haklarından yoksun.
Savaş öncesinde de önde gelen insan hakları grupları, İsrail bunu şiddetle reddetmiş olsa da durumu apartheid rejimine benzetmişlerdi.
Çok sayıda Filistinli sınır dışı edilmediği sürece -ki, bu artık yalnızca İsrail'li aşırı sağcıların fantezisi olmaktan çıktı- İsrail, çok tanıdık bir varoluşsal ikilemle karşı karşıya kalacak: 1967 sınırları içinde bir Filistin devleti kurulması ve İsrail'in demokratik bir Yahudi devleti olarak korumak mı, yoksa iki uluslu bir devlette eşit haklar fikrini asla desteklemeyecek milyonlarca Filistinliyi süresiz olarak yönetmeyi ummak mı? İsrail artık böyle bir hesaplaşmadan kaçınmak için Hamas'ın Gazze'deki yönetimini veya Filistinliler arasındaki hizip kavgalarını gerekçe gösteremeyecek.
Trump Başkanlıktan ayrıldığında da, dünyada kendisini destekleyecek çok az dostu olduğunu görecek.
(AEK)










