Samir Qouta, Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) 7-9 Aralık'ta İstanbul'da gerçekleştirdiği "Yaraları deşmek, yaraları sarmak"ana temalı 5. Uluslararası Ruhsal Travma Günleri'ndeki "Türkiye ve Ortadoğu’nun Yeniden Yapılanma Sürecinde, Travmatik Boyutlar ve Travmayla Baş Etme" oturumuna Filistin'den konuşmacı olarak katılacaktı.
Ne yazık ki, İsrail yetkilileri ülke dışına çıkma izni vermediğinden gelemedi. Qouta, toplantıya katılamamasının nedenlerini anlattığı mektubunda İsrail’in Gazze Şeridi’nde uyguladığı kuşatma siyasasının sonuçlarına ayrıntılı olarak yer veriyor. Mektubunu olduğu gibi yayınlıyoruz.
19.11.2007
Sevgili Dr Metin [Bakkalcı -TİHV Genel Sekreteri],
Her şeyden önce iyi olduğunuzu umarım ve toplantı davetiniz için teşekkür ederim ama bugünlerde katı bir kuşatma ve mutlak bir kapatılma altında yaşadığımızdan dolayı, toplantıya katılma ihtimalim gerçekten de düşük.
2006’daki Filistin meclis seçimlerinden ve Hamas’ın önderliğinde kurulan hükümetten hemen sonra, İsrail, yeni Filistin hükümetini boykot ettiğini bildirerek ve gümrük gelirlerini Filistinlilere aktarmayı reddederek, Filistin topraklarına bir kuşatmayı dayattı. Bu önlemlerin alınmasından sonra Avrupa Birliği, ABD ve Japonya’nın da dahil olduğu birçok yardım yapan ülke, Filistin halkına vaat ettikleri sosyal yardımları ve kalkınma yardımlarını kestiler. Uluslararası durum ve özellikle yardım eden ülkelerin konumlanışı, İşgal altındaki Filistin Toprakları’nda (İFT) insani durumun kıyametvari ölçüde kötüleşmesiyle aynı anda meydana geldi.
Hamas’ın seçilmesinden bu yana ordu Gazze’de yönetimi ele aldı, İsrail’in dayattığı kuşatma önceden görülmemiş biçimde sıkılaştı. Kısa bir süre önce İsrail Gazze’yi düşman bir varlık olarak niteledi. Elektriği ve petrol akışını kesmekle, Gazzelilerin gündelik yaşamı için gerekli olan para ve mal miktarının yanı sıra Gazze’ye girip çıkan insan sayısını da önemli ölçüde azaltmakla tehdit etti. Bu tür bir girişim, Filistinliler için büyük bir meydan okuma olduğu kadar, yeni bir siyasi ve iktisadi boğulma/kuşatma siyasası dönemi oluşturmaktadır.
İsrail işgalinin son kırk yılında İsrail, Filistinlilerin en temel gereksinimleri konusunda İsrail’e mutlak bağımlılığı siyasasını yarattı. İsrail, 1.500.000 Gazzeli yerleşimcinin kaderindeki sorumluluğundan basitçe omuz silkerek kurtulamaz. Bu eylem sadece ahlakdışı ve insanlıkdışı değil, aynı zamanda yasadışı ve İsrail’in işgal altındaki Filistin yurttaşlarına karşı sorumlu olduğu uluslararası hukuka da aykırıdır.
Sonuç olarak, İsrail ordusunun eylemleri ve kapsamlı kuşatması Filistinli ailelerin yaşam koşullarını etkilemektedir. Kuşatma Filistin yaşamının çeşitli yönleri üzerinde aşırı kayba ve zarara yol açtı. Bu durum Gazze Şeridi’ni dış dünya ile hiçbir bağlantısı olmayan büyük bir hapishaneye çeviriyor. Bu kuşatma ve insani acılar, Filistinlilerin, özellikle kadınlarla çocukların, ruhsal sağlığına darbe vurdu. Ortada olan gerçekler ve yerel ve uluslararası farklı örgütlerin raporları, bu kuşatmanın Filistinlilerin yaşamının iktisadi, sosyal, siyasal çevresel ve tıbbi boyutları üzerinde kıyametvari yan etkileri olduğuna dikkat çekiyor.
Gazze Şeridi’nin tüm sınırları tamamen kapatıldı; bu da Filistin yurttaşlarının seyahat özgürlüğünün felç olduğu anlamına gelir. Dahası, İsraillilerce kolektif cezalandırma aracı olarak kullandığı sürekli devam eden petrol ve elektrik darboğazı, Gazzelilerin gündelik hayatını her alanda kesintiye uğratmaktadır. Gazze Şeridi Belediyelerindeki kesintisiz grevler sokak köşelerinde biriken, çevre sorunlarına ve çevresinde yaşayanların kamu sağlığı sorunlarına neden olan, binlerce tonluk katı atığa yol açtı. Gerekli miktarda ilacın Gazze’ye girmesinin engellenmesinin yanı sıra hastaların yurtdışında tedavi olmasına izin verilmemesi halkın sağlık koşullarının kötüleşmene neden oldu. Eğitim sistemi, öğrencilerin ve akademisyenlerin üniversitelere ulaşamamasının yanı sıra kitap basımı için gerekli hammadde sıkıntısı nedeniyle öğrencilerin ders kitaplarına sahip olamamasından da etkilendi.
Gazze’nin tüm ihracatı haziran ortasından bu yana engellendi. Gazze’nin iş dünyası ve sanayi için hayati önem taşıyan hammaddelerin Gazze’ye girmesine izin verilmiyor. Bu durum temel gereksinim maddelerinin üretimini engelliyor. Bunun sonucunda imalat faaliyetinin yüzde 85’ten fazlası geçici olarak durdu ve 35.000 işçi işsiz kaldı. Bir 35.000 işçi daha inşaat, ticaret ve hizmet sektörlerinden işsiz kaldı. Gerekli hammaddelerin yokluğundan değeri 160 milyon $’ı bulan inşaat projelerinin yüzde 95’i askıya alındı. Tarım sektörü ihracat kayıplarından doğan zararın 16 milyon dolardan fazla olacağını tahmin etmektedir. Ayrıca işsizliğin yüzde 70’i aşacağı ve yoksulluk sınırının altında yaşayanların nüfusun yüzde 80’ine ulaşacağı da tahmin edilmektedir.
Resim fazlasıyla iç karartıcı; Biz, Filistinliler uluslararası toplumun kurbanları haline geldik. Ne Birleşmiş Milletler ne de uluslararası toplum bizim ıstırabımızla ilgileniyor. Bugün ilaç olmadığı için bir kanser hastası ve bir kadın hasta öldü ve mezar inşa etmek için hammadde yok. Bu gerçekten de çok üzücü bir durum ve bazıları sınırda takılıp kaldı, geri dönemiyorlar. Bütün bunlardan dolayı toplantının “Gazze’deki Kuşatma Kalkmalıdır” konulu bir basın açıklaması olmasını öneriyorum.
Katılamayacağım için üzgünüm.
En iyi dileklerimle
Dr. Samir (SQ/SET/TK)
* Dr. Samir Qouta'nın mektubunu S. Erdem Türközü Türkçeleştirdi.