"Fabrikalar kapanıyor, işçiler kapıya konuyor. KOBİ ağırlıklı bir kent, küçük işletmelerinin hepsi kapılarına kilit vurdu. Kentin ana caddeleri, bulvarları üzerinde 50 tane dükkandan 25-30 tanesi kiralık çünkü terk vermiş. İnsanlar, yeni işyeri açmak için kiralayamıyor."
29 Mart yerel seçimleri öncesi Gaziantep'teki ekonomik görünüme ilişkin bu sözler, Gaziantep'te 25 yıldır gazetecilik yapan ve 1989 yılından beri Gaziantep'te yerel Sabah gazetesinin yayın yönetmenliğini yapan Nurgün Balcıoğlu'ya ait.
"Yayımla adayın haberini, ardından tahsilata git!"
Türkiye'nin gazetede çalışan ilk kadın genel yayın yönetmeni olarak gösterilen Balcıoğlu, en sorunlardan biri olarak da gazeteciliğin mesleğinin standarttan yoksun kalmasını gösteriyor:
"Bir bakkal açmaya gittiğinizde sizden bir takım belgeler isteniyor. Toplumu bilinçlendirmeye, bilgilendirmeye soyunan bir meslek bu kadar denetimsiz, kuralsız olabilir mi?... Gazeteler, tahsilat makbuzu olarak kullanılıyor. Yayımla adayın haberi, sondan sonra parayı tahsilat et!"
2 Şubat'ta 63. kuruluş yıldönümünü kutlayan bir gazetenin yetkilisi olan Balcıoğlu, Gaziantep'in ve kent basının sorunlarını bianet ile paylaştı.
Son dönemi yayıncılık olarak değerlendirir misiniz?
Geçmişte rastlanan benzer sıkıntılar giderek ağırlaştı diyelim. Demokrasi, biliyorsunuz bir kurallar rejimidir. Halbuki, basın konusunda kuralları olmayan bir ülkeyiz. Düşünebilir musunuz, Antep'te 20'ye yakın günlük gazete, 25 haftalık gazete çıkıyor, 25 kadar aylık dergi var. İpin ucu öylesine kaçtı ki! Bir bakkal açmaya gittiğinizde sizden bir takım belgeler isteniyor. Fakat bir gazete çıkarmak için hiçbir belge istemiyorsunuz. Toplumu bilinçlendirmeye, bilgilendirmeye soyunan bir meslek bu kadar denetimsiz, kuralsız olabilir mi? Daha mı ucuz bir şey!
Yayın sayısı önümüzdeki haftada 100'ü bulabilir. Milli servet kaybından başka bir şey değil. Vurguna yönelik, iki sayfa, dört sayfa....Her gün başka bir partinin adayının manşetten açıklamasının yer aldığı, 20-25 tane basılan ve tahsilat makbuzu işlevi gören gazeteler var. Adaya gidiyor, "yarın seni manşet yapayım, kaç tane gazete istersin" diyor. 100 tane basıyor götürüyor, tahsilatını yapıyor.
Bu işlerin yerlerde sürünmesi, mesleğe 25 yılını vermiş, bu işin eğitimini görmüş, emeğiyle hala didinen, zorluklarla mücadele eden bir insan olarak beni çok yaralıyor, gururumu incitiyor, çok sevdiğim mesleğimden uzaklaşmama neden oluyor.
Kriterler aynı değil: Birisi bilgisayardan haber indiriyor, o bozuk Türkçesiyle iki satır ekliyor ve gazete basıyor. Ben burada 15-20 kişi çalıştırıyorum, o inanılmaz koşullarda insanlara istihdam yaratıyorum. Bir tane kurumun karşısında o da gazete oluyor, ben de gazete oluyorum.
Seçim havasında hangi sorunlar gündemde?
Ortam henüz seçime daha ısınmadı. Öyle görülüyor ki, ikinci dönem yeniden ay gösterilen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) doktor adayı Asım Güzelbey ile Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) adayı eski Bayındırlık Bakanı Mustafa Yılmaz çekişecekler. Zaten CHP, Yılmaz aday olduğu için yarışabilecek. CHP son aylarda, özellikle de Deniz Baykal'ın son çarşaf açılımıyla çok puan kaybetti ve dibe vurdu.
Ancak Yılmaz'ın bakanlık döneminde, kanalizasyon, köy yolları vs..Gaziantep'e yaptığı çok etkili hizmetleri oldu. Seçim ortada gözüküyor.
Güzelbey ile ilgili çok sayıda yolsuzluk suçlamaları var. Yapılan tüm işlerle birlikte yolsuzluk tartışılıyor.
Rahat habercilik yapabiliyor musunuz?
Gazetecilik yapmak isteyen insanlar için sorun yok...Anca gazetecilik kisvesi altında başka işlere kalkışanlar var. Size maddi ambargo uygularlar, biz zaten buna yıllardır alışkınız. Biz doğru bildiğimiz yollardan ayrılmıyoruz.
Son beş yılda AKP'li belediyeler bize hiç olumlu bakmadı. Bir yılbaşı, iki dini bayramda Basın İlan Kurumu kanalıyla ilan verildi. Zaten 10 tane yayımlana da bin 500 basana da 300 TL veriliyor. Günlük gazetelerin çoğu 25, 30, 100, 300 adet basıyor.
Gaziantep Sabah gazetesiyse, 860'ı abone, diğeri de bayi satışının karşılığı olarak toplam bin 500 basılıyor, ki bu Basın İlan Kurumu'nun asgari şartıdır.
Gaziantep'in sorunları nelerdir?
Doğu ve Güneydoğu'nun en çok göç alan kentlerinden biri olan Gaziantep'i, küçük bir İstanbul gibi düşünebilirsiniz. İstanbul'da kaç kentten kaç insan varsa, bütün o kentlerden burada da yaşıyorlar. Güneydoğu'nun sanayi merkezi olduğu için burası bir anlamda göçü tutup daha batıya gitmesini engellemiş bir kent.
O nedenle, müthiş bir sorunlar yumağı var. Kenar semtlerin alt yapısı rezalet, bir buçuk milyonluk kentte trafik bir keşmekeş. Beş yıl sonra yollarda arabalar gidemeyecek. Alt yapı nüfusa yeterli olamıyor. Bu bir tek belediyelerin yapacağı işler değil. Ciddi sağlık ve eğitim sorunu var. 80-90 kişilik sınıflarda eğitim veriliyor. Müthiş bir yoksulluk. Ekonomik kriz inanılmaz derecede vurdu.
Ankara gibi devletten sürekli düzenli geliri olan insanların yaşadığı bir kentte ekonomik krizi hissetmek zor. Bir düzenli geliriniz olduğundan çok çok kısarsınız. Buradaysa fabrikalar kapanıyor, işçiler kapıya konuyor. KOBİ ağırlıklı bir kent, küçük işletmelerinin hepsi kapılarına kilit vurdu. Kentin ana cadde ve bulvarları üzerinde 50 dükkandan 25-30 tanesi kiralık. İnsanlar, yeni işyeri kiralayamıyor.
Organize sanayi bölgesinde de ciddi işten çıkarmalar var. Sanayiciler, "kapılara kilit vurmamak için direniyoruz" diyorlar. Mart ayında kredi dönem faiz ödemeleri geliyormuş, kalan çalışanlar da işlerini kaybedebilir. Çünkü dönem faizleri ödeyemeyince bankalar asıl kredileri çağıracaklar. Asıl deprem Mart'tan sonra geleceği söyleniyor.
Peki, yerel basın bunları yansıtıyor mu?
Yerel basının ortalama eğitim seviyesi ortaokul düzeylerinde..Ülkenin menfaatleri peşinde koşabilecek bilinçli bir kitlemiz yok. Kendi küçük çıkarları peşinde koşan insanlar var. Bu ortam, onların ekmek parası kazanması için ideal bir ortam. (EÖ)