Atılım gazetesi muhabiri Şenol Gürkan'a 2001'de işkence yaptıkları gerekçesiyle yargılanan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde (TEM) görevli dört polis memuru Tekin Taşlıova, Atanur Arslan, Gürah Ayhan, Ahmet Horoz bir yıl bir ay 10'ar gün hapse çarptırıldı. Ancak polislerin cezaları iyi hal gerekçesiyle önce 10'ar aya indirildi, ardından hükmün açıklanması geri bırakıldı.
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tekrar görülmeye başlanan duruşmayı bianet'e değerlendiren Şenol Gürkan'ın avukatı Elvan Olkun, savcının polislerin alt sınırı bir yıldan üst sınırı sekiz yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep ettiğini, mahkemenin de alt sınırdan ceza verdiğini belirtti.
Olkun, hükümlerin üç kez Yargıtay'dan döndüğünü belirterek bunların hep usulen bozulduğunu Yargıtay'ın davaya ilişkin esastan bozma gerçekleştirmediğini ifade etti.
"2004 tarihli kararı 2005'te ceza kanununun değişmiş olması sebebiyle bozdu. 2006 tarihli kararı CMK 231. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması düzenlenmesinin değerlendirilmesi gerekçesiyle bozdu. 2009'dan sonraki kararı ise o tarihe kadar hiç incelememiş olduğu 'Adli Tıp raporunun aslı dosyada yok' diyerek bozdu.
"İşkenceden dokuz yıl sonra adli tıp raporu Yargıtay'ın gündemine geldi. Biz bunu eleştirdik. Çünkü tartışma konusu olan bir şey değildi. Tanık beyanları vardı. Yargıtay savcılığı tebliğnamesinde rapor aslının dosyada olmamasını bozma gerekçesi olarak gösterdiği için tebliğnamenin tarafımıza tebliğinden sonra Yargıtay'a Şenol Gürkan'ın dosyasından çıkartıp sunmuştuk. Onun da üstünde durulmamıştı."
"İşkence konusunda şüphe yok"
Avukat Olkun, 12 Haziran 2001 tarihli Adli Tıp Kurumu raporuna göre, Şenol Gürkan'a işkence yapıldığına dair herhangi bir şüphe olmadığını, tanık ifadelerinin de bunu doğruladığını ifade ediyor.
"Şenol'u gözaltındayken ayrı ayrı gören tanıklar, Şenol'u üzeri ıslak halde ve üzüntülü halde gördüklerini söylediler. Ayrıca Şenol'un kendisine maruz kaldığı işkenceyi kendilerine anlattığını ifade ettiler."
"İşkence davalarında polis lehine durum oluşuyor"
"İşkenceye sıfır tolerans" politikasına rağmen işkenceyle ilgili davalarda sonuç almanın çok zor ve uzun olduğunu söyleyen Avukat Olkun, meselenin hakim ve savcıların bakışıyla doğrudan ilgili olduğu görüşünde.
"Polis çoğunlukla işkence olmadığı yönünde gerçeğe aykırı tutanaklar düzenliyor. Ayrıca Adli Tıp Kurumu raporlarının da işkenceyi gizleyecek şekilde olması için girişimlerde bulunuyorlar.
"Soruşturma yapılırken savcılık aşamasında delil toplanmasında zorluk yaşıyoruz. Savcılar kendileri araştırmaları yapmıyor; savcılık aşamasında polisin beyanlarını esas alıyorlar.
"Bir davamızda polisin 'Alerjisi vardı, kendisini kaşıdığı için bu izler olmuş' dediği beyana dayanarak savcı takipsizlik kararı vermişti. Kolluğun soruşturmadaki delil karartması ve savcılık aşamasında ki sorunlar nedeniyle polisler lehine durum oluşuyor.
"Ben hakimleri ve savcıları işkence konusunda kararlı görmüyorum. Yargıtay bu dosyaların önemini gösterecek şekilde inceleme yapmıyor. Öncelik maalesef işkenceyi engellemek değil. Tam tersine dosyalar uzayıp gidiyor.
Cezasızlık konusunda işkence faillerinin delil karartmalarına izin verilmesi, delil karartmak suretiyle dosyayı perdelemelerinin ya da lehlerine delil yaratmalarının görmezden gelindiğini düşünüyorum.
"Neticede Atalay'ın da dediği gibi birileri 'iki yılda iki işkence oldu' diyor. Hükümet işkence deyince bizim anladığımızdan başka bir şey anlıyor." (EKN)