Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 29 Nisan’da gözaltına alındıktan sonra 3 Mayıs’ta tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı ve Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Dicle Müftüoğlu hakkında iddianame hazırladı.
Savcılık Müftüoğlu’nu, birlikte tutuklanan Sedat Yılmaz gibi ‘örgüt üyeliği (TCK 314/1)’ ile ‘silahlı terör örgütü kurmak veya yönetmekle (TCK 314/2)’ suçladı. İki iddianame arasındaki benzerlikler de dikkat çekti.
Savcılık 43 sayfalık iddianamenin 41 sayfasında PKK’nin ve KCK’nin genel yapısına ve işleyişine, gizli ve açık tanıkların bu işleyişe dair ifadelerine yer verdi.
Tanıklar arasında HDP’nin kapatma ve Kobanî davasında yer alan Kerem Gökalp, Sami Baran ve Ulaş gibi isimler yer aldı.
Savcılık bunun yanı sıra Ankara’da gözaltına alınıp tutuklanan MA, JİNNEWS ve Yeni Yaşam muhabiri ile çalışanı 10 kişi hakkında beyanlarda bulunan, “K8Ç4B3L1T5” adlı gizli tanığın ifadesine de iddianamede yer verdi.
Kardeşi üzerinden suçlandı
İddianamede, Kerem Gökalp, Müftüoğlu’nu 2014’te Kandil'deki Hinere Kampı'nda gördüğünü iddia etti ve bir ay ideolojik eğitim aldığını ileri sürdü.
“K8Ç4B3L1T5” adlı gizli tanık ise, Müftüoğlu’nun MA’da çalıştığını bunun yanı sıra Diyarbakır’da kadın örgütleriyle bağlantıda olduğunu anlattı. Tanık iddianamede, Müftüoğlu’nun kardeşinin PKK’ye katıldığını öne sürerek, Müftüoğlu’nu suçlu göstermeye çalıştı.
Gazeteciler ile konuşması suç
Savcılık, Sedat Yılmaz’ın iddianamesinde olduğu gibi Dicle Müftüoğlu’nu da telefon görüşmeleri üzerinden suçladı.
Müftüoğlu’nun gazeteciler Sedat Yılmaz, Özgür Paksoy, Mehmet Ali Ertaş ve çok sayıda siyasetçi ile insan hakları aktivistini aramasını “örgütsel faaliyet” olarak nitelendirdi.
Ayrıca başka bir dosyada şüpheli olan kişilerle Müftüoğlu’nun baz istasyonu sinyallerinin 109 bin 297 kez kesiştiği suçlaması yönetti.
Savcılık iddianamede, Müftüoğlu’nun bu kişiler ile nerede ve ne zaman görüştüğüne dair bir veriye yer vermedi. Müftüoğlu’nun bu kişiler ile görüşme yaptığını ve bu görüşmelerde, “Terör örgütünün farklı alanları içerisindeki faaliyetlerin dizayn edilmesini, örgütsel faaliyetlerin düzenlenmesini, terör örgütü güdümünde düzenlenen eylemlerin tertip edilmesini ve müzahir kitlenin diri tutulması adına örgüt mensuplarının sahiplenilmesini” görüştüğünü iddia etti.
4G teknolojisinde, bir telefon konuşma yaparken, ses verisi paketler halinde baz istasyonlarına gönderilir. Bu paketlerin gönderilme sıklığı, genellikle milisaniyelerle ölçülür ve bu süreç sürekli olarak gerçekleşir. Özellikle, 4G LTE (Long Term Evolution) teknolojisinde, ses verisi VoLTE (Voice over LTE) protokolü kullanılarak iletilir.
VoLTE protokolü, sesi küçük veri paketlerine bölerek iletir ve bu paketler genellikle her 20 milisaniyede bir gönderilir. Bu durumda, bir dakikada (60 saniye) yaklaşık olarak 3 bin veri paketi gönderilmiş olur.
Ağ yoğunluğu, sinyal gücü, hücre yoğunluğu gibi faktörler bu sayıyı etkileyebilir. HTS kayıtları, sadece kişiler arasındaki iletişimi tespit eder. İletişimin içeriği hakkında bilgi vermez.
Ortak baz sinyal verisi ise iletişimi tespiti yapamaz. Yargıtay kararlarına göre aynı baz istasyonu kapsama alanında bulunan ve aynı baz istasyonundan sinyal alan kişilerin yüz yüze geldikleri, buluştukları kabul edilemez ve baz verileri tek başına şüpheli veya sanığın aleyhine somut delil olarak kullanılamaz.
İddia var delil yok
İddianamede Müftüoğlu’nun yurtdışına çıkışı da suçlama konusu oldu. Savcılık Müftüoğlu'nu yurtdışında “örgüt üyeleriyle görüşmekle” suçladı. Bu konuda Kerem Gökalp’ın beyanlarına yer verdi.
2017’de Habur Sınır Kapısından iki kez çıkış ve giriş kaydının bulunduğunu belirten savcılık iddianamede Müftüoğlu’nu örgüt üyeleriyle iltisaklı kişilerle ardışık olarak sınırdan geçmekle suçladı.
“PKK/KCK silahlı terör örgütünün sözde üst yönetiminin faaliyet alanı olan Kandil bölgesinin bulunduğu Kuzey Irak ülkesine” diyerek örgüt kampına gittiğini iddia etti. Ancak delil sunmayarak bunu “hayatın olağan akışına aykırı” olmasıyla gerekçelendirdi.
Sosyal yaşantı suçlaması
Savcılık iddianamede Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK) hazırladığı rapora da yer verdi.
Rapordan hareketle savcılık Müftüoğlu’nu örgüt üyeliği iddiasıyla yargılanan kişilerle para alışverişi yapmakla suçladı. Sosyal yaşantısını da kendisine kılıf olarak kullandığını iddia etti:
“Şüpheli hakkında tespit edilen deliller bir bütün olarak ele alındığında şüphelinin PKK/KCK silahlı terör örgütünün İdeolojik Alan Merkezi içerisinde terör örgütünün ideolojisi ve talimatları doğrultusunda aktif olarak sosyal yaşantısını da kendisine kılıf olarak kullanarak gizliliğe riayet ederek faaliyet yürüttüğü, şüphelinin tespit edilen örgütsel faaliyetleri, dosya kapsamındaki delillerle şüpheye mahal bırakmayacak açık ve net bir şekilde ortaya konmuş, bu hali ile şüphelinin tespit edilen faaliyetlerinin terör örgütü üyeliği faaliyetini aşacak kapsamda olması nedeniyle şüphelinin örgüt içerisinde inisiyatif ve sorumluluk aldığı ve terör örgütü yöneticisi olduğu anlaşılmıştır.”
Savcılık iddianameyi Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. Mahkeme suçlamaların Diyarbakır merkezli olduğunu belirterek yetkisizlik verdi ve iddianameyi Diyarbakır’a gönderdi. Müftüoğlu 3 Mayıs’tan bu yana Sincan Cezaevi’nde tutuklu.
Ne olmuştu?
Dicle Müftüoğlu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 49 kişi hakkında başlattığı soruşturma kapsamında 29 Nisan’da gözaltına alındıktan sonra 3 Mayıs’ta tutuklandı.
Soruşturmanın tamamlanması üzerine savcılık 18 Temmuz’da iddianame hazırladı. Ancak Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul etmedi. 27 Temmuz’da aynı savcılığa iddianameyi iade etti.
Mahkeme, iade gerekçesinde soruşturma bağlamında gözaltına alınan ve tutuklananların arasında hukuki ve fiili bağlantının olmamasına rağmen soruşturmanın toplu yürütüldüğünü ve iddianamenin de bu şekilde hazırlandığına işaret ederek, iddianamenin kişiye göre hazırlanmasını istedi.
Mahkeme, daha sonraki süreçte savcılığının yaptığı itirazı da reddetti. Bunun üzerine savcılık ilk olarak 6 Eylül’de Müftüoğlu ile birlikte gözaltına alınıp tutuklanan MA editörü Sedat Yılmaz hakkında ayrı olarak, “örgüte üye olmak” ve “örgüt kurmak ve yönetmek” iddiası ile iddianame düzenlendi.
Aynı mahkeme, savcının bu iddianamesini de kabul etmeyerek, 21 Eylül’de yetkisizlik kararı verdi. Mahkeme, bu kararında suç iddialarının Diyarbakır’da geçtiğini belirterek, bu nedenle iddianamenin Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemelerine gönderilmesine karar verdi.
(HA)