Akın Bodur, 1988'de, "öylesine" yazılar yazmaya başladı. Yazılarını düzelten gazeteci Şinasi Nail Berkel Bodur'a Güneş gazetesi Ankara Bürosu'nda çalışmayı önerdi fakat Bodur ciddi olarak gazeteciliği düşünmediği için teklifi reddetti.
Gazeteci Bodur halen, mesleğe gerçek anlamda 1990'da başladığı "Ses" gazetesinde çalışıyor. Sekiz yıldır da Cumhuriyet gazetesinin muhabirliğini yapıyor.
"Gazeteciliğe hep yarın ayrılacakmış gibi başladım, halen de öyle düşünüyorum" diyen Bodur, haberleriyle bugüne kadar çeşitli dallarda 6 ödül kazandı.
"Naylon" olarak nitelendirdiği kimi gazete ve gazetecilerin temsil edildiği meslek örgütlerinin Anadolu'da habercilerin işini zorlaştırdığına inanan Akın Bodur, "Bir yandan da gazetecilik yapmaya çalışanların bir adım öne çıkmalarına katkı vermiş oluyorlar" diyor.
Basının, siyasiler, kamu görevlileri ya da sermaye sahipleri aleyhinde çıkan haberler nedeniyle yargı kanalıyla yıldırmaya çalışıldığına inanan gazeteci, bianet'in sorularını cevaplandırdı :
Gazeteciliğe nasıl başladınız?
1990 yılında gazeteciliğe, bir süre çalışmak üzere girdiğim "Ses" gazetesinde başladım. Ondan önce, yazı yazmaya hevesliydim, biraz farklı bir alanda çalışmak istedim. Ama asıl olarak inşaatta karo fayans işinde çalışıyordum.
Gazeteciliğe başlarken de hep yarın ayrılacakmışım gibi çalışıyordum. Halen öyle düşünüyorum, yine uzun vadeli bir hesabım yok ama geriye dönüp baktığımda uzun yıllar geçtiğini görüyorum.
Sekiz yıldır Cumhuriyet gazetesi muhabirliğini yapıyorum. İki yıldan fazla NTV'nin Hatay muhabirliğini; Ulusal Basın Ajansı (UBA) Hatay muhabirliğini 1,5 yıl yaptım. Onun dışında Adana'da bölgesel yayın yapan "Ekspres" ve "Bölge" gazetelerinin İskenderun muhabirliğini yaptım.
Gazetecilikle ilk temaslarım aslında 1988'lere dayanıyor. Bir sürede kaldığım Ankara'da gazeteci Şinasi Nail Berkel'dan fikirler alıyordum, yazdığım kimi yazılarımla ilgili hatalarımı gösteriyordu bana.
O dönemde Berkel, bana "Güneş" gazetesi Ankara Bürosu'nda çalışmayı önermişti ama böyle bir şeyi hiç düşünmediğim için bunu kabul etmemiştim. Gazeteciliği ciddi olarak düşünmüyordum. Ama İskenderun'a dönüş yapınca buna bulaşmış oldum. Hala elimizi yıkayamadık...
Bu zamana kadar 6 ödül aldım. Türkiye Gazeteciler-Konrad Adenauer Vakfı'nın Yerel Basın Ödülleri'nde bir Birincilik bir de Üçüncülüğüm var. Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın düzenlediği Çevre Yarışması'nda gazete dalında birincilik aldım. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin düzenlediği Jüri Özel Ödülü'nü ve TGC'nin Çevre-Eğitim dalında ödülünü almıştım.
Ödül aldığım haberlere baktığımda, ödüllerin yapılan özel haberlere verildiğini görüyorum.
Son ödülümü ise Nezih Demirkent Gazetecilik Yarışması'nda Amik Ovası'nda yapımı süren Hatay Havaalanı inşaatı ile ilgili haberim ile aldım.
2000 yılında inşaatına başlanan bu havaalanı, yüzde 50 gibi bir kırımla bir konsorsiyoma verildi. 2003'te de mahkeme, havaalanına ait Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporunu iptal etti.
Mahkeme kararıyla beraber Hatay'da havaalanının yapılıp yapılmaması, yapılacaksa hangi kaynakla yapılacağına dair bir tartışma başladı. Bu tartışma halen devam ediyor.
Üç görüş yaygınlık kazandı. Birincisi, "eskiden olduğu gibi özel idare kaynakları ile yapılsın" diyenler; diğeri "Hayır, bu kaynaklar kırsal alanda değerlendirilsin, havaalanı yap-işlet modeliyle tamamlansın" yönünde düşünenler... Bu görüşlerin dışında "havaalanı inşaatı kurutulan Amik Gölü'nün üzerinde yapılıyor. Bölgeden fay hattı geçiyor ve süzülerek göçmen kuşlarının güzergahında bulunuyor. O yüzden yapılmasın" diyenler de oldu. Haberimde bu üç görüşü de yansıttım.
Bölgenizde ve Türkiye'de yapılan haberciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'de habercilik zor bir iş ama Anadolu'da bu daha da zor. Bu zorluğun nedenleri arasında, güçlü sermayenin medyaya el atması, siyasi ve bürokratik yapı bulunuyor.
Bunun yanı sıra zorluğu, biraz da gazeteciler ve onların meslek kuruluşları da çıkarıyor. Anadolu'da kağıt üzerinde yayın kuruluşu veya gazeteci sayısı yüksek görünebilir. Ama daha çok farklı ve habercilik dışındaki hesaplarla bu işi yaptıkları için bu sayısal çoğunluk bir şey ifade etmiyor.
Naylon gazete ve gazetecilerden oluşan meslek örgütleri Anadolu'da gerçekten habercilik yapanların işini zorlaştırıyor. Ama bir yandan da gazetecilik yapmaya çalışanların da bir adım öne çıkmalarına katkı vermiş oluyor.
Bir anınızı bize anlatır mısınız?
İskenderun Organize Sanayi Bölgesi'nde (OSB) usulsüzlük iddiaları ile hem Cumhuriyet Savcılığı'nın hem de Hatay Valiliği'nin olayla ilgili soruşturma açtığına ilişkin açıklamalar yapıldı.
Bunu haberleştirdikten sonra, Savcılık açtığı soruşturmayı tamamlamadan, yazdığım haberde hakaret ettiğim kanısına vardı ve dava açtı. Bu arada, usulsüzlüğe adı karışanlar Kaymakamlık ve Başsavcılığa makam arabası aldılar.
OSB Başkanlığı yürüten Hatay Valisi de, mahkemenin Sanayi bölgesine ilişkin istediği soruşturma raporu ile ilgili "Resmi bir soruşturma yoktur" yanıtını verdi.
Ama aynı Valinin bir basın toplantısı ile, soruşturma açtığını, bir vali yardımcısını da soruşturma ile ilgili görevlendirdiği açıklaması birçok gazetede haber yapıldı.
Anadolu'da belki en büyük sıkıntılarından biri de, siyasiler, kamu görevlileri ya da sermaye sahipleri aleyhinde çıkan haberler nedeniyle karşı yargı kanalıyla basının yıldırmaya çalışılmasıdır. (EÖ/EÜ)