"Bayram gazeteleri gazetecilerin bayramda hakları olan tatili yapmalarını sağlıyordu. Gazeteci cemiyetleri yerelde yayınlar, İstanbul'da bizim çıkardığımız gazete de bütün Türkiye'ye dağıtılırdı. Önemli olan insanların gazetesiz kalmamasıydı. Ayrıca farklı gazetelerden gazeteciler bir arada çalışma imkanı bulurdu. Kıdemli, artık çalışmayan gazeteciler de yazılar yazardı. Dayanışma örneğiydi."
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, 90'ların ortalarından beri olmayan bayram gazetesinin değerini böyle anlatıyor.
1954 tarihli Basın İş Yasası'nın eski 20. maddesine göre, Şeker Bayramı'nın 2 ve 3, Kurban Bayramı'nın 2, 3, 4. dünlerinde gazete yalnızca cemiyetler tarafından çıkarılabiliyor. Ancak Erinç bayram gazetelerinin daha da eski olduğunu anlatıyor. "TGC 1946'da örgütlendi. Ama daha önce bayram gazetesi, Çocuk Esirgeme Kurumu, Kızılay ve resmi oda biçiminde örgütlenmiş basın birliği ortaklığında çıkıyordu."
Erinç gazetenin oluşumunu şöyle anlatıyor: "Gazetenin cemiyetin yönetim kurulu üyelerinden oluşan esas kadrosu vardı. Cemiyet bir de gazetelerin yazı işlerinden, muhabirlerinden, editörlerinden bir kadro oluştururdu. Paralarını cemiyet satış ve ilan gelirlerinden karşılardı. Bayramda çalışmış olmak dikkate alınarak ücret verilirdi. Gazete 50 kuruşa mal edilse bile 80 kuruş masraf edilip Hakkari'ye de gönderilirdi."
İlk girişim 70'lerde
Erinç değişiklik için ilk girişimin 1975'te gerçekleştiğini söylüyor: "Sedat Simavi'nin Günaydın grubu bayramda 'Ayrıntılı Haber' gazetesini yayımladı. Yasaktı ama 1954'ten kalan cezası da 10 liraydı. İşveren için 'ucuz' bir ceza oldu.
"TGC ve illerdeki cemiyetler hukuk yoluna başvurdular. Gazete önce toplatıldı. Sonra kamu davası açıldı. Dava görüşülürken bu maddenin basın özgürlüğüne aykırı olduğu iddia edildi. Hatta Ord. Prof. Sulhi Dönmezer İstanbul Hukuk Fakültesi dergisinde yazı yayımladı; 'Yasak Anayasa'nın yaklaşık 10 maddesine aykırıdır' dedi. Davalı taraf bu makaleyi de kanıt olarak sundu. Mahkeme de iddianın ciddi olduğuna karar vererek konuyu Anayasa Mahkemesi'ne aktardı."
"Gazetecilerin toplu izin hakkı"
"Biz de karşı görüşteki hukukçuların yazılarını gönderdik. Anayasa Mahkemesi bu yasağın Anayasa'ya aykırı olmadığını, gazetecilerin topluca izin yapmalarına olanak sağladığı için yararlı bir madde olduğunu belirtti."
12 Eylül'ün anayasası
Ama 90'larda bir başka girişim daha oluyor ve durum değişiyor.
"1992'deki bayramda Bandırma'da bir gazete yayımlandı. Yine harekete geçildi ve konu yine Anayasa Mahkemesi'ne gitti. Ve Anayasa Mahkemesi 20. maddeyi basın özgürlüğüne aykırı bularak iptal etti. Hem de özgürlükleri kısıtlayan 12 Eylül anayasasına dayanarak."
Sabah grubu ilk
Bu kararın ardından Dinç Bilgin'in sahibi, Zafer Mutlu'nun yöneticisi olduğu Sabah grubu bayramda gazete çıkarmaya başlıyor. Erinç "Sabah'ta 'Gazetecilerin tatili mi olur' diye yazılar yazıldı. Ama bunu yazan arkadaşlarımızın bir bölümü ilk bayramda köşelerini tatile soktular" diye anımsıyor. Ardından diğer gruplar da bayramda gazete yayınlıyor.
Nail Güreli'nin TGC Başkanı, Aydın Doğan'ın gazete sahipleri birliği başkanı olduğu dönemde bir protokol imzalama aşamasına geliniyor. Yeniden bayram gazetesi yayınlama olanağı gündeme geliyor. "Hatta Dinç Bilgin bile buna evet demişti. Ama Akşam gazetesi imza atmayınca, olmadı" diyor Erinç.
Yerelde hâlâ var
Bugün artık ulusal çapta dağıtılan bir bayram gazetesi yok. Gazeteciler işverenlerin ve yöneticilerin kararlarına göre bayramlarda çalışıyor, bazen fazla mesai ücreti veriliyor, bazen verilmiyor. Ya da bazılarına veriliyor bazılarına verilmiyor. Ancak yerelde hâlâ bayram gazetesi var. "Bizim Gazete"de İskender Özsoy'un yazısına göre geçen yıl Bursa'da cemiyet "Marmara Bayram"ı çıkardı.
Erinç: Artık zor
Erinç'e göre bugün kağıt ve dağıtım maliyetleri yüzünden yeniden bayram gazetesi çıkarmak zor. Bayram gazetesinin gelir kaynağı olan kutlama ilanları verme geleneği de yok.
"212'li çalışmak zorunlu olmalı"
Gazetecilereyse bayramda mümkünse tatillerini yapmalarını, yoksa fazla mesai ücretlerinin peşine düşmelerini öneriyor Erinç. Ama asıl sorun ona göre, gazetecilerin "212'li olmak" dediği Basın İş Yasası kapsamında çalışmanın zorunlu olması. Oysa yasada bunun aksine davrana işverenlere yaptırımın olmadığın söylüyor."Ya telif ya da genel iş yasası kapsamında çalıştırılıyorlar. Gazetecilik yapıyorlar ama hukuken gazeteci değiller. Sorunun çözümü yasanın uygulanmasını özendirecek önlemlere, uygulanmamasını cezalandıracak yaptırımlara bağlı." (TK)