"Bir de akbabalar var. Medyada, ölüler üzerinden kampanya yürütenler var. Ya siz kimsiniz? Siz, daha düne kadar, birileri karşısında hazırola geçip, selam çakıp, aldığınız emir doğrultusunda köşe yazısı yazıyordunuz. Daha düne kadar, üniformalılar sizi arayıp, yazdıklarınızdan, söylediklerinizden dolayı sizi azarlıyordu. Bunları bu tasmalarından kurtaran biz olduk. Ama bunların boynundaki tasma dün ulusaldı, bugün terfi ettiler, uluslararası tasmaları boyunlarına taktılar."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün Adalet ve Kalkınma Partisi'nin TT Arena'daki il kongresinde, Roboski katliamıyla ilgili yaptığı konuşmada, gazetecilerden böyle bahsetti.
CNNTürk Medya Mahallesi Programının Yapımcısı ve Sunucusu Ayşenur Arslan, Özgür Gündem Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Aykol, Zaman Gazetesi Yazarı Ahmet Tezcan, Akşam Gazetesi Yazarı Serdar Akinan ile Kanal 24 Yayın Yönetmeni ve Radikal Gazetesi Yazarı Akif Beki, Başbakan Erdoğan'ın sözlerini bianet'e değerlendirdi.
Arslan: "Hangi çılgın bize tasma takacakmış?"
"Sürçülisan diyeceğim diyemiyorum, izah etmeye çalışıyorum, izah edemiyorum. Tasmanın nerede nasıl kullanıldığını unutmaya çalışıyorum, unutamıyorum. Ve en önemlisi de gazeteci örgütlerinin bu ifade üzerine sokağa çıkmasını galiba boşuna bekliyorum. Hangi çılgın bize tasma takacakmış şaşarım..."
Aykol: "Roboski'yi medya sayesinde biliyoruz"
"Medya olmasaydı, Roboski'nin üstü örtülecekti, gizlenmek istenecekti. Eskiden Türkiye'deki solcuların demokratların 'Moskova'ya bağlı' oldukları söylenirdi, şimdi de 'uluslararası örgütlere bağlı olmakla' suçlanıyoruz. Biz gazeteciler Türkiye'de örgütlendiğimiz gibi uluslararası örgütlerle de bağlantılıyız. Tutuklanan gazetecilerle ilgili uluslararası raporlar, AKP'yi uluslararası alanda çok zorladı."
"Tüm bunlar bir yana 34 insan ölmüşken, bu söylenenler çok ayıp. Baştan beri aynı şeyi soruyoruz: 34 kişiyi uçakla bombalayıp öldürme emrini kim verdi? Sorumlular neden yargılanmıyor? Siyaseten sorumlu olan Başbakan'dır."
Tezcan: "Yakışıksız bir benzetme"
"Türkiye'de şöyle bir yanlış var, neredeyse kural haline geldi: Bir yanlışı başka bir yanlışla düzeltmek, izah etmek. Başbakan'ın söylediklerinde doğru olan tespitler var, gazetecilerin önemli bir bölümünün yıllarca askeri vesayete son derece sıcak bakıp onlardan aldıkları talimatla gazetecilik yaptıkları doğru."
"Ama bunu, Başbakan'ın kendisinin de hata olarak kabul ettiği bir hadisede, gazetecilerin perde arkasının araştırılıp soruşturulmasını, sonuçların açıklanmasını istemesine karşı bir cevap olarak kullanamazsınız."
"O dönemde gazetecilerin yaptıkları yanlıştı, doğru değil, gazetecilik de değildi. Ama siz ortada sizden kaynaklanan bir yanlışa bununla cevap verirseniz, başka bir yanlışa düşmüş olursunuz. Ayrıca buradaki benzetme de bence yakışıksız bir benzetme."
Akinan: "Affedilecek gibi değil"
"Türkiye parti-devlete doğru süratle ilerliyor. Başbakan, medyadaki sermaye yapısının da değişmesiyle, fütursuzca konuşuyor. Kullandığı kelime affedilecek gibi değil, yenilir-yutulur değil.
"Tasmalarından biz kurtardık derken kimi kastediyor bilmiyorum. Ama kendilerinin iktidara gelişini yakından takip eden, Batılı sistemlere nasıl eklemlendiklerini, sistemden nasıl cevaz aldıklarını bilen bir gazeteci olarak tasma ifadesinin daha çok AKP iktidarına yakıştığını düşünüyorum. Başbakan olması hakaret etme hakkını vermez."
Beki: "Medyanın ahlaki kusurları vardı"
"İfadeleri çok ağır buluyorum. Ama burada bir kışkırtma kastı görmüyorum, başka bir şey görüyorum. Sizin reaksiyon toplamaya değer bulduğunuz ifadeleri başka bir şekle çevirirseniz, bu cümleler üzerinde tartışmaya değer cümleler midir? Değil midir? Aynı ifadeler başka kelimelerle ifade edilseydi o cümlelere aynı şekilde itiraz edilir miydi?"
"Bunu soruyorum. 28 Şubat'ta bugün beşinci gözaltı dalgası yapıldı, medyanın çok faal olduğu bir süreçti. Yürüyen soruşturmadan bağımsız olarak, medyanın o süreçte ahlaken ağır kusurları vardı. O dönemin önemli aktörleri de zaten bunu itiraf eden özeleştiriler yaptılar."
"Dolayısıyla medyanın bu konuda sorunlu ilişkiler yaşamadığını söyleyemeyiz. Başbakan o cümleyi söylerken aklından ne geçiyordu bilemem, genel bir ifade gibi görünse de bu ifadeleri Başbakan'ın zihninde somutlaşan bazı adreslere yönelttiğini düşünüyorum. Kendine sakladığı bazı bilgiler varsa, bunları kamuoyuyla paylaşırsa daha sağlıklı bir tartışma ortamı doğar."
"Nefret söylemi içeriyor"
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi de yayınladığı yazılı açıklamada, Başbakan Erdoğan'a "Bir basın meslek örgütü olarak 'en sert ve en sarsıcı' açıklamaları bile ifade özgürlüğü kapmasında değerlendirmemize rağmen, sizin bu üslubunuz, açıkça nefret söylemi içeriyor" dedi.
"Görevlerini yaptıkları için cezaevine konulan ve yargılanan meslektaşlarımızı 'terörist' olarak suçladığınız yetmediği gibi şimdi de 'uluslararası tasma takmakla' itham edebiliyorsunuz. Bütün bu hakaretlerinizin telafisi için özür dilemeniz bile yetersiz kalacak. Haklarınız ve yetkileriniz sınırsız değil. Yürütme organının başı olarak, yurttaşların özgürlük alanlarına şahsi keyfinize göre müdahale etmeye hakkınız yok."
Basın Konseyi de konuyla ilgili yayınladığı açıklamada şunları söyledi: "Başbakan'ın kullandığı yakıştırmalar mesleğimizin hak etmediği ağır suçlamalardır. Kendisine, çok sevdiği Osmanlıca bir özdeyişle yanıt vermek gerekiyor: Üslubu beyan, aynı ile insandır." (AS)