36'sı tutuklu 44 basın çalışanının yargılandığı Kürdistan Topluluklar Meclisi (KCK) gazeteciler davasının ikinci duruşmasına bugün Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ali Alçık,avukatların ikinci kez konuşmasına izin vermedi ve savunmaları tutanağa geçirmedi. Bunun üzerine avukatlar ve seyirciler alkışlayarak hakimin tutumuna tepki gösterdi.
Alçık da alkışlara sinirlenerek salonu terk etti, bir saatlik aranın ardından da duruşmayı bitirmeye karar verdi.
Duruşmalar yarından itibaren seyricisiz devam edecek. Mahkeme heyeti ayrıca, alkışlayan seyirciler hakkında da suç duyurusunda bulundu.
"Gizli tanık ifadesiyle tutuklular"
Alçık, anadilde savunma, duruşma salonunda kayıt alınması, avukatların sanıkların yanında oturması gibi taleplerle ilgili kararını bugün açıklayacağını söylemişti.
Avukatlar dün anadilde savunma başta olmak üzere talepler hakkındaki görüşlerini dile getirdiler. Bugün de iddianamenin eleştirisini yapacaklar ve bunun neden bir basın davası olduğunu anlatan savunmalarını dile getirecekler.
Duruşmada ilk olarak söz alan Avukat Hüseyin Boğatekin, dosyada hukuka aykırı delillerin bulunduğunu belirterek müvekkillerinin beraat etmesi gerektiğini söyledi. benzeri davalarda gizli tanık ifadesiyle yüzlerce kişinin tutuklu bulunduğunu söyledi.
"Ana akım için normal, Kürt basını için suç"
Ardından söz alan Avukat Ercan Kanar da bu davanın basın tarihi için kara bir leke olduğunu söyledi.
"Bu tür davalar, bir 'devlet basını' istendiğinin kanıtıdır. Nazi döneminde de böyle olmuştu. bu iddianame siyasi ve konjonktürel bir belgedir, geri alınması gerekiyor. İddianameye egemen olan mantığa göre, demokratik özerlik, hidroelektrik santralleri (HES) ve barışla ilgili haberler suç kapsamına alınıyor. Sivil Cuma haberleri ana akım medyada suç teşkil etmiyorken Kürt basını için örgütsel faaliyet olarak değerlendiriliyor."
"Türk halkının da haber alma hakkı engelleniyor. İddianamede sözde Kürdistan, sözde muhalefet, Kürt halkının sözde geleceği kavramı kullanarak dalga geçiliyor, savcı halkı aşağılıyor."
"Ana akım medya için normal olan her şey Kürt basını açısından suç oluyor. Bu iddianamenin şoven, ayrımcı, siyasi olduğunu söyleyerek reddini talep ediyorum. Bu davalar Kürt sorununun demokratik barışçıl yöntemlerine karşı açılmış davalar. Oslo süreci devam etse bu davalar açılır mıydı?"
Avukatlara kızdı, duruşmayı bitirdi
Avukat Eren Keskin de Pozantı Cezaevi haberinin, Roboski katliamı haberinin buradaki gazeteciler tarafından yapıldığını, ardından tüm medyada tartışıldığını belirtti. İddianamede "suç" olarak değerlendirilen haberler için de "Büyük paralarla değil büyük cesaretle yapılan haberler" dedi.
Avukat Baran Doğan dünkü konuşmasının ardından tekrar söz almak isteyince mahkeme başkanı Alçık izin vermedi.
Avukat Doğan'a söz hakkı vermeyen Mahkeme Başkanı Alçık, "10 defa söz verilmez. İki kez aynı konuda söz verdim" dedi. Bu sözlerin üzerine avukat Doğan, "Usul yönünden başka bir konuya değineceğim" diye yanıt verdi. Mahkeme başkanı ise, "Her gün söz hakkı mı olur? Hayret bir şey" dedi.
Davanın başka bir avukatı Davut Erkan araya girerek, "Biz aramızda iş bölümü yaptık. Baran Doğan usule ilişkin taleplerde bulunmaya devam edecektir. İzin verilmiyorsa bunun gerekçesini söyleyin" dedi.
Söz hakkı vermeyeceğini belirten başkan, "Kararımızı verdik. İtirazınız varsa gidersiniz. Düzene uymazsanız ara veririz" diye konuştu. Başkanın bu konuşması sırasında salonda bulunan bir avukat, "Bize bağırmayın" diye tepki gösterdi. Başkan Alçık ise " Bağıran yok" diye çıkıştı.
Avukatların sözleri de tutanağa geçirilmedi. Bu tartışmanın ardından mahkeme heyeti ara vererek salondan ayrıldı. Duruşma yarın devam edecek.
Hakim Alçık, dün ve bugün seyircilerin mahkeme heyetini alkışla protesto etmelerini öne sürerek, duruşmalara seyircisiz devam edilmesine karar verdi. Ayrıca, alkışlayan seyircilerin salondaki kameralardan tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
Duruşmaya Türkiye ve uluslararası basından birçok gazeteciyle, siyasetçiler, sivil toplum örgütlerinden temsilciler ve hak savunucuları da katılarak gazetecilere destek veriyorlar.
Davada, Nurettin Fırat, Ertuş Bozkurt, Mazlum Özdemir, Turabi Kışın, Ramazan Pekgöz, Şeyhmus Fidan, Hüseyin Deniz, Yüksel Genç, Nevin Erdemir, Semiha Alankuş, Davut Uçar ve Kenan Kırkaya, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 314/1 ve Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 5. maddeleri gereğince, "KCK/PKK örgütü yöneticisi olmaktan" cezalandırılmaları isteniyor.
Sibel Güler, Mehmet Emin Yıldırım, Zuhal Tekiner, İrfan Bilgiç, Ömer Çelik, Haydar Tekin, Ömer Çiftçi, Selahattin Aslan, Dilek Demiral, Nahide Ermiş, Çağdaş Kaplan, Nilgün Yıldız, Çiğdem Aslan, Cihan Albay, Sadık Topaloğlu, Ayşe Oyman, İsmail Yıldız, Fatma Koçak, Oktay Candemir, Pervin Yerlikaya Babir, Çağdaş Ulus, Zeynep Kuray, Şerafettin Sürmeli, Eylem Sürmeli, Sultan Güneş Ünsal, Murat Eroğlu, Evrim Kepenek, Hamza Sürmeli ve Arzu Demir'in TCK'nın 314/2 ile TMK'nın 5.maddeleri gereğince "örgüt üyeliğinden" cezalandırılmaları talep ediliyor.
Ziya Çiçekçi, Saffet Orman ve Enis Yalçın'ın da TCK'nın 314/2, TMK 5. maddeleri gereğince örgüt üyeliğinden ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 33/1.maddesi gereğince yargılanmaları isteniyor. (AS)