36'sı 24 Aralık 2011'den beri tutuklu bulunan 44 basın çalışanı ve gazeteci, 10 Eylül'de ilk duruşmaya çıkacaklar.
Türkiye tarihinde bu denli bir toplu gazeteci davası olmadığını söyleyen basın meslek kuruluşları yöneticileri, yargılanan gazetecilere verdikleri desteği ve davayla ilgili düşüncelerini bianet ile paylaştı.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay, Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) dönem başkanlığını yürüten Basın Enstitüsü Derneği (IPI) Başkanı Yurdanur Atadan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Genel Sekreteri Sibel Güneş ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, KCK basın davasından yargılanan hapisteki gazetecilerle ilgili şunları anlattı:
Atadan: "Sadece gazetecilik yaptılar"
Düşünceleri ve görüşleri ne olursa olsun, bunların dile getirilmesi hiçbir zaman engellenmemeli. Düşüncelerini yazdığı için de hiçbir gazeteci tutuklanmamalı.
Hapisteki gazetecilerin, sadece gazetecilik yaptıkları için tutuklu olduklarına inanıyoruz. Ayrım gözetmeksizin duruşmalarını izliyor ve yanlarında duruyoruz, desteğimizi gösteriyoruz.
Duruşmaların sonucunda tahliye haberi almak istiyoruz, umutsuz değiliz.
Güneş: "Basın özgürlüğü adına gerileme sürüyor"
Gazetecilerin, "terörist" oldukları iddiasıyla yargılanmaları önemli bir sorun. Meslektaşlarımızın mesleklerini yapma hakkı ellerinden alınıyor. Masumiyet karinesi ilkesi yok sayılarak gazeteciler "terörist" olarak tanımlanıyor.
Gazetecilere sorgularda, haberleri, yazıları, özel arşivleri ve haber kaynaklarıyla görüşmeleri, hatta basılmamış kitapları ile ilgili sorular yöneltiliyor.
Gazeteciler hakkında açılmış davaların 10 bini bulduğu bir ülkede basın özgürlüğü adına gerileme sürüyor. Bu yılda Freedom House örgütünün yayınlanan son raporunda basın özgürlüğünde Türkiye, 197 ülke arasında 117'inci sırada ve kısmen özgür ülkeler arasında yer aldı.
Türk Ceza Kanunu, Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda çağdaş hukuk tanımlarına uygun iyileştirmelerin bir an önce yapılması gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını dikkate almayan yasama çalışmaları ile uygulamaların değişmesi gerektiği tartışmasız bir gerçek.
Editoryal bağımsızlığı ortadan kaldıran, basını otosansüre yönelten baskıların kaldırılmasını talep ediyoruz.
İpekçi: "En kalabalık basın davası"
Tutuklu gazetecilerin, yazarların, bilim insanlarının, öğrencilerin "terörist olmadığını" herkes biliyor. Ancak hala zihniyetini değiştirmeyen Hükümet temsilcileri dezenformasyon çabasından vazgeçmiyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da önceki açıklamalarının aksine, Suriye'de kaçırılan gazeteci Cüneyt Ünal için, "terörist değil gazeteci" dedi.
Dünyanın her yerinde muhalif gazeteciler Hükümet karşıtlığıyla, rejim düşmanlığıyla, örgüt propagandası yapmakla suçlanıyor. Bu, düşüncenin, kalemin gücünden korkunun işaretidir.
10 gün içerisinde birçok gazetecinin yargılandığı davalara tanıklık edeceğiz. Şu anda gazetecilerin de yargılandığı Ergenekon davası sürüyor, yarın Füsun Erdoğan, 13 Eylül'de Bedri Adanır, 14 Eylül'de OdaTV davasından gazeteciler hakim önüne çıkacak.
10 Eylül'de KCK kapsamında yargılanan 36'sı tutuklu 44 gazetecinin yer aldığı dava, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kalabalık basın davası. Darbe dönemleri de dahil hiçbir zaman bu kadar toplu gazeteci tutuklaması olmamıştı.
Bu duruşmaların sonucunda, demokrasinin genişlediği yönünde bir işaret görmek, tahliye haberleri almak istiyoruz. Ardından da parlamentonun üzerine düşen görevi yapmasını, bu utanç tablosuna yol açan kanunları değiştirmesini bekliyoruz.
Abakay: "Gazetecilerin de sorumluluğu var"
12 Mart ve 12 Eylül darbelerini de hatırlayan biri olarak, daha önce bu denli kitlesel gazeteci tutuklaması olmadığını söyleyebilirim.
Türkiye'de ifade özgürlüğünün yok edilmeye çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Biz şimdi 20 yıl önce bu işi yapanların ne kadar zor durumda olduğunu konuşuyoruz, 20 yıl sonra da bizim için aynı yorumu yapacaklar.
İçeride 80 civarında gazeteci var ve bugüne dek sadece gazetecilik yaptılar. Bu manzaradan iktidar kadar gazeteciler de sorumlu. İçeridekilerin varlığından haberdar olmayan, yok sayan yazarlar, gazeteciler, yöneticileri iki kat kınıyorum.
Bütün bunlara rağmen bir avuç da olsa basın ve ifade özgürlüğünü savunanlar da var ve hep de olacak. Tüm gazetecilerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmasını ve mesleklerine dönmelerini diliyorum. (AS)