İletişim hukukçusu Fikret İlkiz, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Şükran Soner ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) İstanbul Şube Başkanı Barış Yarkadaş reformlarla basın özgürlüğü kapsamında yapılanları ve hükümetin 2003 için yapması gerekenleri değerlendirdi.
Basın yasaları sil baştan
BİA Hukuk birim Danışmanı ve iletişim hukukçusu Fikret İlkiz, "12 Aralık 2002'ye kadar yetiştirilmiş medya ile ilgili yasaların Avrupa Birliği (AB) ve Kopenhag Kriterleri bakımından uygun olduğu kabul edilse dahi, ben Türkiye için bir arpa boyu yol alınmadığı görüşündeyim" dedi.
2001 sonunda Anayasa'daki bazı maddelerin değiştirilmesiyle başlayan sürecin, bir çok sorun içerdiğine dikkat çeken TGC Başkanı Orhan Erinç, İş Güvencesi Yasasının şu anki şekliyle çıkarılması; Basın Kanunu, Radyo ve Televizyon Yasası (RTÜK) Türk Ceza Kanunu (TCK), Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMY) hızla gözden geçirilmesi gerektiğini açıkladı.
TGS Genel Başkanı Şükran Soner ise, "Bizim için önemli olan düzenlemelerin hiç biri onların gündeminde değil. Onlar kendileri için önemli olan yasaları çıkarmak için AB'yi kalkan olarak kullanıyorlar" dedi.
ÇGD İstanbul Şube Başkanı Barış Yarkadaş, "Açık ki; bugün basında ne iş güvencesi var, ne de 212 sayılı yasa tam olarak uygulanıyor" dedi.
"Bir arpa boyu yol alınmadı"
Eski Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ı eleştiren İletişim hukukçusu Fikret İlkiz, "Yasaları yapmak, çıkarmak yeterli değildir. Önemli olan zihniyetin değişmesidir" dedi. İlkiz, gözlediği çelişkileri ve tepkisini şöyle aktardı :
* 22 Mayıs 2002 gününden itibaren Türkiye'de yürürlüğe giren Radyo ve Televizyon yasasıyla Basın Yasası'nda değişiklik yapan 4756 Sayılı Kanunu yürürlüğe girdikten bir buçuk ay sonra doğrudan Başbakan Yardımcısı tarafından eleştirilmiştir.
* 1 Temmuz 2002 günü basına açıklama yapan, daha doğrusu Meclis'te yazılı bir soru önergesine yanıt veren ve ayrıca AB ile Türkiye'nin bütünleşmesinden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz kabul edilen yasanın AB kriterlerine uygun olmadığını açıkladı.
"Hiçbir düzenleme yapılmadı"
* En yetkili kişi olarak böyle bir açıklama yapılması, kabul edilen yasanın bırakın AB kriterlerini 1982 Anayasası'na aykırı olduğunu ileri sürerek Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmiş olması ve yasanın bazı maddeleri konusunda 14 Haziran 2002 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından yürürlüğü durdurulması kararı verilmiş olması 2003 yılına basın yayınla ilgili olarak hiçbir düzenlemenin yapılmadığını gösteriyor.
* Başka deyişle, 12 Aralık 2002'ye kadar yetiştirilmiş medya ile ilgili yasaların Avrupa Birliği (AB) ve Kopenhag Kriterleri bakımından uygun olduğu kabul edilse dahi, ben Türkiye için bir arpa boyu yol alınmadığı görüşündeyim.
* Yasaları yapmak, çıkarmak yeterli değildir. Önemli olan zihniyetin değişmesi ve basın özgürlüğünün aslında herkesin ifade özgürlüğü olduğunu kabul edebilmektir. Onun için 2003 yılı Türkiye için çok daha önemlidir.
"Bu işin içinde sendikalaşma da var"
İlk olarak gazetecilerin çalışma yaşamıyla ilgili "Medya patronları canları istediği zaman işçi çıkarma haklarını kaybedecekler" diyen Erinç, sübjektif gerekçelerle işlerine son verilen çalışanların mahkemeye başvurma hakkına sahip olacaklarını söyledi. Erinç, yasayla ilgili şunları söyledi :
* 212 Sayılı Yasa altında çalışan gazetecilerin dahil edildiği İş Güvencesi Yasası'nda değişiklik yapılacağına ilişkin AKP'nin açıklamaları var. Bu gazeteciler açısından tehlikeli bir gelişme olacak.
* AKP, AB yolunda yol almak istiyorsa bu işin içinde sendikalaşma da var.
Çalışanların sendikalı olmadan çalışamaması AB kıstaslarından.
* İnternet gazeteciliğinin kendisine özgü kuralları da dikkate alınarak bir yasa düzenlenmesi ve İnternet gazetecilerinin de yine gazeteciler gibi 212 Sayılı Yasa altında çalışmaları sağlanmalı.
"Basın Kanunu taslağı daha iyi idi"
Ardından Basın Kanunu'nda öldürücü nitelikte para cezalarının bulunduğu dikkat çekerek Orhan Erinç, yasanın olumsuz yönleriyle ilgili tespitlerini şöyle aktardı :
* Gazetelerin toplatılması, yayından önce yayının engellenmesi, yasaya son değişiklikle eklenen ve doğrudan basının idari rejimini düzenleyen maddelere aykırılığın karşılığı getirilen para cezalarının öldürücü niteliktedir.
* Basın Yayın Genel Müdürlüğü koordinatörlüğünde bir Basın Yasası taslağı hazırlanmıştı. O dönem, AB Uyum yasaları gündemde bile yoktu. Kötünün iyisi denilebilecek bir metin vardı ve üçlü koalisyon düşüncesini o taslağa yansıtmış idi.
* Son gelişmeler ışığında taslak gözden geçirilerek son şeklinin verilmesi gerekiyor. Çünkü yürürlükteki yasaya göre çok daha ileri de olsa taslakta. AB kriterlerine uymayan bölümler var.
"RTÜK Kanunu gözden geçirilmeli"
Basın Kanunu gibi Radyo ve Televizyonların Yayınlarına İlişkin Yasa nın bazı maddeleriyle ilgili Cumhurbaşkanı Sezer'in yürürlüğü durdurma istemiyle dava açtığını belirten Erinç, yayın kuralları, RTÜK'ün oluşturulması, patronların statüsü açısından ve astronomik para cezaları ile lisans iptali ölçütlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savundu :
* Yayıncılık kuralları açısından aynı kategoride Türkçe'nin düzgün kullanımı olduğu gibi bölücü ve kışkırtıcı yapmak da var.İkisi de aynı derecede yayın ihlali sayılıyor ve ceza öngörülüyor. Buna benzer çelişkilerin giderilmesi gerekiyor.
TCK'da basına "artırım" çelişkisi
Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) da gözden geçirilmesi gerektiğini dile getiren Erinç, basın özgürlüğüne engel olan maddeler içerisinde 159 ve 312. maddelerini sayarak, "Bu maddelerde bir dengesizlik var : Bir suçun yayın yoluyla işlenmiş olması verilecek cezaların üçte birden yarıya kadar artırılmasını öngörüyor. Bu maddeler en çok satışlı gazeteler gibi en az satışlı gazeteler için de aynı şekilde uygulanıyor. Bu artırımın kaldırılması lazım" dedi.
TMY : "Fikir açıklamak insan öldürmekle bir"
Terörle Mücadele Yasası'ndaki (TMY) olumsuz yönlere de değinen Erinç, yasaya "İfade özgürlüğüne bir engel olarak TMY, fikir açıklamayı sanki silahla insan öldürmek veya şiddete başvurmakla eş anlamlı tutuyor" diyerek tepki gösterdi.
Soner : "Amaç esnek çalışma"
TGS Başkanı Şükran Soner ise, "AKP, İş Güvencesi Yasası'nı İş Kanunu tasarısına bağlamak istiyor" diyerek şu tespitleri yaptı :
* TÜSİAD'ın istediği şekle getirmeye çalışarak, esnek çalışmayı yerleştirmeye çalışıyorlar.
* AKP'nin gündeminde ne asgari işçi çalıştırma esasını belirleyen Norm Kadro Yasası'nın çıkarma, ne Basın Yasası'nı baştan sona gözden geçirme, ne de 12 Eylül'den gelen sendikal düzenlemeleri ortadan kaldırma yok.
* Kopenhag kriterlerinde gerçek insan hakları ve iktisadi haklar yok. Bu da Türkiye'ye biçilen arka bahçe rolüne uygun.
* Kuralsız çalıştırma AKP'nin kayıt dışı ekonomiye dayalı olması kimseyi rahatsız etmiyor.
"Tekelleşme yerini sağlamlaştırıyor"
ÇGD İstanbul Şube Başkanı Yarkadaş ise, hükümetin, basındaki tekelleşmeye karşı önlem almak zorunda olduğunu belirtti. Yarkadaş : "Basın çalışanlarının birinci dereceden karşı karşıya bulunduğu tehlike, her geçen gün zeminini sağlamlaştıran tekelleşmedir" dedi.
Buna çözüm bulunması gerektiğine dikkat çeken Yarkadaş, hükümetin önünde duran diğer sorunlar arasında, düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engeller, iş güvencesi ve buna bağlantılı olarak, basın çalışanlarının haklarını koruyan 212 sayılı yasayı saydı. Yarkadaş, "Açık ki; bugün basında ne iş güvencesi var, ne de 212 sayılı yasa tam olarak uygulanıyor" dedi.(EÖ/NK)