Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin “Gazetecilerin Gözünden 2015’in Yolsuzluk Karnesi ve Yolsuzlukla Mücadelede Açık Veri Kullanımı” konferansı başladı.
Konferansın ilk oturumunda yönetmen İmre Azem’İn “Babıali’den İkitelli’ye: Türkiye’de Medya ve Yolsuzluk” belgeseli gösterildi.
Belgesel gösteriminin ardından Bosna Hersek Araştırmacı Gazetecilik Merkezi Yöneticisi Leila Bicakcic, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve BİA Medya Gözlem Raportörü Erol Önderoğlu ve Cumhuriyet Gazetesi'nden Aykut Küçükkaya konuşmalarıyla yer aldı.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İleitşim Çalışmaları Bölümü’nden Doç. Dr Ceren Sözeri’nin moderasyonunu yaptığı oturumda Bicakcic, Bosna’da da benzer medya sorunlarının yaşandığını aktardı.
Önderoğlu’nun yolsuzluk haberlerine karşı yürütülen uygulamaları aktardığı oturumda Küçükkaya da önce gazetecilik mesleğinde değişmesi gerekenleri anlattı.
Bicakcic: Türkiye’dekine benzer sorunlara sahibiz
"Yugoslavya’nın dağılmasından sonra hızlı bir kapitalizm sürecine girdik. Ama buna hazır değildik. Böyle özelleşmeye hazır değildik.
"Medya da özel sektöre geçti, ancak bu medya sahipleri de esas itibariyle kendi iş gündemlerini halletmek için medyayı kullanıyor. Bu anlamda Türkiye’dekine benzer sorunlara sahibiz.
"Ben Bosna Hersek Araştırmacı Gazetecilik Merkezi’nde çalışıyorum. Yolsuzluk adına çok sayıda olayı takip ettik. Haberler yayınladık. Belge topladık. Günümüzde belgesiz gazetecilik çok fazla yapılıyor ancak belge gazetecilik açısından çok önemli. Çoğu zaman haberin önünü açan bir kaynak. Biz de topladığımız belgeleri sınıflandırarak veri tabanları oluşturduk. Bu begelere artık Boşnakça ve İngilizce ulaşabilirsiniz. Diğer gazeteci meslektaşlarımızın da bu belgelere ulaşıp yeni haberler yapmalarını önemli buluyoruz. Belgelerimiz Balkanların dışındaki habercilere de açık."
Önderoğlu: Yargılamalar gazetecileri yıpratma aracı
"Türkiye’de gazeteciler yolsuzluk haberleri yaptığında ne yazık ki kamuoyunun tepkisi “cebimden para mı çalınıyor” yerine, “bizim partiye düşman mı, niye bu haberi yapıyor” şeklinde oluyor. Çağdaş bir yurttaş bilincine sahip değiliz.
"Yolsuzluk haberlerine karşı uygulamalardan bahsedeceksen önce idari bazlı sansürden bahsetmemiz gerekiyor. Türkiye’de gazetecilere ve bilgi alma hakkına karşı tavır almış bir hükümet ve devlet yapılanması mevcut.
"Bu yapılanma bilhassa 2014’ten itibaren çıkarılan yasalarla sıklaştırıldı. TİB’e internet sitelerine sansür yetkisi, MİT yasasının genişletilmesi, devlet sırrının muğlaklığı, RTÜK yasası, Sulh Ceza Hakimlikleri bunların başında geliyor.
"Türkiye’de gazetecilerin yargılanması bir yıpratma aracı. Ve yolsuzluk haberi nedeniyle yargılanan gazeteciler çok az “iftira” suçlamasıyla karşılaşıyorlar. Haberciler “hakaret” gerekçesiyle yargılanıyor, bu şekilde yolsuzluğun olup olmadığı yargının konusu olmuyor."
Küçükkaya: Medya patronu kesinlik ticaret yapmamalı
"Türkiye’deki yolsuzlukları konuşmadan önce çuvaldızı kendimize batırmamız gerekiyor. Gazetecilik mesleğinin çözmesi gereken üç önemli faktör var.
"İlk olarak medya patronu kesinlikle ticaret yapmamalı. Parlamento buna uygun yasa yaparak medya patronunun HES, inşaat, enerji.. gibi sektörlerde yer almasının önüne geçmeli.
"Basın kuruluşları da hem reklamcılarla hem de PR şirketleriyle arasına koyduğu mesafede net olmalı.
"Gazetecilerse kesinlikle bir sendika çatısı altında örgütlenmeli. Ne yazık ki biz gazeteciler olarak kendimizin ki hariç herkesin hakkını savunuyoruz.
"Bu üç sac ayağını sağladığımızda yolsuzluk haberlerinin yargıda çok daha etkili olacağını düşünüyorum."
Konferans ikinci oturumuyla devam edecek. (EA)