Basına ilişkin düzenlemelerde, hükümetlere karşı sürekli bir beklenti geliştiren tüm medya çevrelerinin, bu mevzuatlara paralel olarak, mesleki sorumluluklarını da geliştirmeleri gerekiyor.
Hapis cezası kalktı, ya sonra?
Öncelikle, Basın Kanunu Taslağında, hapis cezasının kaldırılması, cezaların hapis cezasına dönüştürülmesinin de önüne geçilmesi, Avrupa Birliği (AB) rüzgarıyla da olsa, olumlu karşılanmalı. Tasarının, önceki yasalara göre daha açık ve anlaşılır bir dille yazılması da önemli.
Ancak işyerlerine, basın meslek örgütlerine, sendika ve gazetecinin örgütlenebileceği tüm yerlere, kendi hareketliliğini taşıyamayan medya ve basının, yalnızca hapis cezası kalksın çağrısıyla yetinmesi ne kadar doğrudur?
Gazeteci Bildirgeye uyacak mı?
Biz, gazeteciler Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde de konulara göre ele alınan habercilikle ilgili kotları Basın Kanununda hapisle veya parayla cezalandırılan ilkeler olmaktan çıkarmalıyız.
Gazeteciler, toplumun yayıncılıktan olumsuz etkilenmesini, kendi geliştirdikleri mekanizmalarla sağlamalıdırlar.
Bıkarak dahi izlesek, taslağın 24. maddesinde Cinsel Saldırı, Cinayet ve İntihara Özendirme başlığıyla verilen türden yayınları ne zaman durdurabildik?
Tasarıda bunun 2 milyar liradan 20 milyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılması öngörülüyor. Ceza bölgesel süreli yayınlarda 5 milyar liradan, yaygın süreli yayınlarda 10 milyar liradan az olamıyor.
Basın bu tür sorunları kuracağı özdenetimle aşabilir. Çözüm bunda olsa dahi, tasarıdaki yerel ve bölgesel medya açısından ağır olan para cezalarının indirilmesi gerekir. Son yıllarda yaşanan ağır ekonomik krizler zaten medyayı çalışamaz hale getirdi.
Bugüne kadar cezaların ağırlığının bir ihlali önlediğine inanmak güç. Geçmişte yapıldığı gibi geleceğe dönük düzenlemelerde de, sadece ve sadece caydırıcı olma çabasına ağırlık verilirse, basında sorumluluk geliştirilemez. Aksi taktirde, medyanın içinde bulunduğu dağınıklık içerisinde, bu sıkıntılar uzun yıllar yaşanır.
Uygulama ve Sinan Kara
AB adaylık takvimi daralırken, gazetecilere daha iyi koşulların hazırlanması sevindirici. Fakat gazeteci kadar, bu yasayı uygulayacak mahkemeleri de büyük bir sorumluluk bekliyor.
Yargı, özellikle yerel yetkililerce harekete geçirilince, Basın Kanununu uygularken ciddi sıkıntılar yaşıyor. Bir çok bölgede olduğu gibi, Datçadaki gazeteci Sinan Karanın durumu buna iyi bir örnek.
İletişim uzmanlarınca hazırlanmış bir tasarının son anda değiştirilerek, Kaymakama iki adet gazete göndermemeyi 30 milyar lira ile cezalandıran bir yasanın oylanmasıyla gelindi bugüne. Tasarının tartışmaya açılması iyi. Ancak basının tüm çevreleri görüş bildirmeli. (BB)