Gazetecilere karşı polis şiddeti son bulmuyor. Son örnek bianet muhabiri Tuğçe Yılmaz… İstanbul Newroz’unda darp edildi.
Etkinlik sonrası gözaltına alınanları kayda alan Yılmaz önce polisin “Çekim yasak” uyarısıyla engellenmeye çalışıldı. Kayda devam etmesi üzerine de yere yatırılarak şiddet gördü. Ancak gözaltına alınmadan serbest bırakıldı.
İstanbul Newroz’unda bianet muhabirlerine polis şiddeti
Yılmaz polisten şiddet gören ilk gazeteci değil. Son birkaç yılda Elif Bayburt, Doğan Kaynak, Fatoş Erdoğan, Bülent Kılıç, Gökay Başcan, Hayri Tunç, Sezgin Kartal, Engin Açar, Umutcan Yitük, Meltem Akyol, Ozan Demiriz, Erdinç Yılmaz, Mesut Bağcı, Berivan Kutlu, Zelal Tunç, Elfazi Toral, Erdem Şahin, Kübra Köklü, Yasin Akgül, Emre Orman, Ozan Acıdere, Zeynep Kuray ve Eylem Nazlıer kamu görevini yerine getirdikleri için polisten şiddet gören gazetecilerden sadece birkaçı.
Evrensel’den Dokuz8’e, BirGün’den Halk TV’ye, TELE1’den Gazete Fersude’ye, AFP’den EPA’ya kadar uzanıyor liste…
Vakaların hepsi Cumartesi Anneleri/İnsanları, Onur Yürüyüşü, Gezi’nin yıldönümü, Dünya Barış Günü, Suruç anması gibi toplumsal olaylarda yaşandı.
Peki gazeteciler polis şiddetine karşı yasal haklarını nasıl arayabilir? Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) avukatlarından Emine Özhasar’a "Gazeteci polis şiddetine maruz kalırsa ne yapmalı?” diye sorduk.
Özhasar’a göre süreç uzun ancak çözümsüz değil:
Gazeteciler haber takibi esnasında polisten şiddet görmesi durumunda polis memurları hakkında suç duyurusu yapabilirler. Ancak öncesinde darp raporu almaları önemli.
Polisten şiddet gören gazeteci önce hastaneye başvuru yapmalı. Muayene eden doktora yaşadıkları anlatıp darp raporu istemeli. Vücuttaki izler kaybolmadan, muayene olmak ve darp raporu almak, yaşadığı şiddeti kanıtlayabilmek için önemli bir unsur. Aynı şekilde yaraların fotoğrafını çekmek ve dosyaya eklemek yargı aşamasında gazetecinin yaşadığı şiddeti kanıtlaması için önemli.
Bu aşamada avukat bulunma zorunluluğu yok. Ancak daha sonraki süreçte profesyonel bir yardım gerekli. Bu nedenle gazeteciler eğer avukatları yoksa basın meslek örgütlerine başvurabilir.
Sonraki aşama suç duyurusu. Eğer varsa olay anının görüntü kayıtları ve tanıklık edenlerin bilgileri dosyaya sunulmalı. Gazeteci yaşadığı duruma göre “işkence (TCK 94/1)”, “hakaret (TCK 125)”, “tehdit (TCK 106)”, “görevi kötüye kullanma (TCK 257)”, “iş ve çalışma hürriyetinin ihlali (TCK 117)”, “kasten yaralama (TCK 86/2)”, “düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme (TCK 115)” maddelerinden soruşturma açılmasını talep edebilir.
Ancak polis memurları hakkında suç duyurusu yapıldığında valiliğin soruşturma için izin vermesi gerekiyor. Ne yazık ki valilikler çoğunlukla ‘soruşturma izni verilmemesine ve dosyanın işlemden kaldırılmasına’ şeklinde kararlar veriyor. Ya da sürümcemede bırakıp uzun yıllar talebe yanıt vermeyebiliyor.
Valilik soruşturma talebini reddederse karara karşı idare mahkemesine işlemin iptali için başvurulmalı. Mahkemelerinin de talebi reddetmesi durumunda dosya Anayasa Mahkemesine (AYM) taşınabilir.
bianet’ten Beyza Kural, Evrensel’den Erdal İmrek ve Dokuz8’den Gökhan Biçici valiliğin ‘soruşturmaya yer yok’ kararlarını AYM’ye kadar götürüp kazandılar. Hem tazminat aldılar hem de polisler yargılanmaya başladı. Beyza Kural’ın davası geçen hafta bitti ve üç polis memuru ceza aldı.
Beyza Kural davası | Sanık üç polise bu kez 10 ay taksitli 9 bin TL ceza
12 Mart 2024Yine benzer şekilde eğer savcılık soruşturma başladığında takipsizlik kararı verirse gazetecilerin buna da itiraz hakkı var. Sulh ceza mahkemelerine başvurup karara itiraz etmek mümkün.
Diğer bir başvuru yolu olarak gazetecilerin idare mahkemesine maddi manevi tazminat talepli dava açma hakkı mevcut. AFP foto muhabiri Bülent Kılıç için açtığımız davada olumlu sonuç almıştık.
İstanbul 8. İdare Mahkemesi, gazeteciye müdahale eden polislerin “orantısız güç kullandığına” hükmederek Kılıç’a 30 bin 95 lira 58 kuruş tazminat ödenmesine hükmetti.
Tazminat ile birlikte Kılıç’a şiddet uygulayan ve kimliği tespit edilen iki polis memuru hakkında “mala zarar vermek” ve “zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle basit yaralama” yönünden suç duyurusunda bulunmuştuk. Suç duyurusu için 'kovuşturmaya yer olmadığına dair karar' verildi. Bu kararı Anayasa Mahkemesine taşıdık. Diğer bir değişle, ceza makamları tarafından takipsizlik verilerek reddedilen mala zara verme ve eziyet suçları idare mahkemeleri tarafından kabul edildi ve hizmet kusurunun varlıgı dikkate alınarak tazminata hükmedildi. Bu durum hukuki belirlilik ve hukuki öngörülebilirlik ilkesinin ihlali olmakla birlikte her türlü dava, şikayet yolunun ne kadar önemli olduğunu da gösterir nitelikte.
Davaların ne kadar süreceği, na zaman sonuçlanacağı tamamen belirsiz. Mesela Beyza Kural’ın davası 9 yılda sonuçlanırken Bülent Kılıç için açtığımız tazminat davası 2 yılda sonuçlandı. Süreç yorucu olsa da gazeteciler ne olursa olsun polis şiddeti karşısında haklarını aramalı.
(HA)