İçişleri Bakanı Beşir Atalay'la buluşup Kürt sorunu üzerine konuşan gazeteciler, kendilerini hedef gösteren Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Başkanı Devlet Bahçeli'ye bugünkü yazılarıyla yanıt verdi.
Çandar: Bahçeli beni mahçup etti
Cengiz Çandar, "'Kürt açılımı'nı dinamitlemek vebali..." başlıklı yazısında, "Devlet Bahçeli beni mahçup etti. Cumartesi günü Ankara'da yapılan 'Kürt Çalıştayı'na katılanlardan birisi olarak ben onunla da mutlaka görüşülerek, 'çözüm sürecine dahil edilmesini' ve 'olumlu katkısının sağlanmasını' savunanlardan biriydim. Oysa o son derece çirkin bir dille Türkiye'de kutuplaşmaya ve ülkemizin 'kan kaybı'na devam etmesini öngören bir siyaset uslubu benimseyeceğini gösterdi." diye yazdı.
Çandar, Bahçeli'nin sözlerinin "nefret söylemi" kapsamında olduğunu, Bahçeli'nin "şu anda kurguladığı 'oyun'un, 'Kürt düşmanlığı' üzerinden 'nefret söylemi'iyle Batı'da Ak Parti'nin seçmenini oymak ve oralarda kendisine 'seçmen üsleri' kazandırmak" olduğunu savundu.
Çandar yazısını şöyle bitirdi:
"Sayın Bahçeli, 'Ne yaptığımızı 25 yıldır bu millet' gerçekten ve üstelik 'çok iyi' biliyor. O nedenle, sizin ayak bastığınız ülkemizin her köşesinde başımız yukarıda dolaşabiliyoruz. Sizden farkımız, sizin ayak basamadığınız yerlerde de milletin sevgisiyle kucaklanarak dolaşabiliyor olmamız.
Sahi, siz 25 yıldır ne yapıyorsunuz? Bu ülkeye ne faydanız dokundu? Bunca yıldır hangi yabancı dili öğrendiniz? Dış dünyayı tanıdınız mı? Milletimizi nerede, nasıl ve şerefle temsil ettiniz?
'Türk', 'Türk milleti' sözcükleri sizin tekelinizde değil. Hiç kimsenin değil. Bunu öğrenmelisiniz.
Ayrıca, şu 'ihanet' filan türünden, Türkçe siyaset dilinden tümüyle çıkarılması gereken sözcükleri bir daha telaffuz etmemeye çalışın. Kem söz sahibinin üzerine yapışır kalır.
'Özeleştiri' alışkanlığınızı terk etmeyiniz. Türkiye'nin iç barışına, ülkemizin istikrarına, dış dünyada güçlenerek itibarlı bir yer elde etmesi için katkınız hala mümkün.
Ülkemize 'iç barış' getirmek konusunda milyonlarca yurttaşımızda büyük umutlar yaratan 'Kürt açılımı'nı dinamitlemek vebalini üstlenmeyiniz.
Beni sürekli mahçup etmeyiniz..."
Cemal: Böyle bir siyaset anlayışı yalnız kan ve gözyaşı getirir
Milliyet'te Hasan Cemal "Bahçeli tehlikeli bir oyun içinde... Acaba bunun ne kadar farkında?.. Korkusu barış! Neden?.. Hiç barıştan korkulur mu? Kan ve gözyaşı üzerinden, acılara bel bağlanarak siyaset yapılır mı? (...) Silahlar susmasın mı? Analar gözyaşı dökmeye devam mı etsin? Amacı bu mu Bahçeli'nin? Yazık değil mi bu ülkenin kalkınma ve refah yolunda kaybettiği yıllara?.. Dağdan inmek varken, barışı kurmak varken, tam tersini savunuyor Devlet Bahçeli" diye yazdı.
Cemal yazısını "İçlerinde benim de bulunduğum bazı aydınları, gazetecileri hedef gösterdiniz. sözlerinizi okuduktan sonra size çok daha ağır yazabilirdim. Ama kendimi frenledim. Belki de, saflarınızdan birilerinin çıkıp sizi uyarabileceğini hâlâ umut etmek istiyorum. Tehlikeli bir oyun içindesiniz. Barışa sırtınızı dönerek, şiddet ve korkudan beslenerek siyaset yapılmaz demokrasilerde. Böyle bir siyaset anlayışı oy değil, yalnız kan ve gözyaşı getirir. Yakın geçmiş buna tanıktır. Ne çabuk unuttunuz?.." diye bitirdi.
Çalışlar: Bahçeli'ye de anlatmak isterim
Radikal'den Oral Çalışlar'sa şunları yazdı:
Normal olan, Bahçeli'nin de 'çözüm'e katkı sağlayacak, Türkiye'nin bu sorunu birlik içinde halletmesine yardımcı olacak bir yerde durması olurdu.
Kürtlerin ve Türklerin yeni bir sinerji ile, daha demokrat, daha zengin daha yaşanılır bir
Türkiye yaratmaları mümkün. Süreç iyi yönetilirse Türkiye prangalarından kurtulabilir, bölgenin ve dünyanın etkili ülkelerinden birisi haline dönüşebilir. Bahçeli böyle bir Türkiye'yi istemez mi? Böyle bir Türkiye'nin oluşumuna engel olmaktan maddi ya da manevi ne gibi bir çıkar umabilir ki?
Bahçeli'nin öfkeli ve iç gerginlik yaratmaya yol açabilecek konuşmalarını izlerken, neden böyle davrandığını kendi kendime anlamaya çalıştım. İçişleri Bakanı'yla görüşen bizleri '12 kötü adam' olarak suçlamasını, anlamaya çalıştım.
Biz ne yazıp çizdiysek Bakan'a da onları söyledik. Kim olduğumuz ne istediğimiz belli. 'Kürt sorunu'nun çözülmesini istiyoruz. Bir insanımızın bile bu nedenle artık yaşamını yitirmemesini arzu ediyoruz. Kürdüyle, Türküyle insanlarımızın barış içinde, daha zengin ve daha gelişmiş bir ülkede yaşamasını istiyoruz.
Geleceğimiz açısından, kaygılarımızı ve düşüncelerimizi Devlet Bahçeli'ye de anlatmak isterim.
Türköne: MHP doğru olanı yapıyor
Zaman'da Mümtaz'er Türköne, ironik bir başlıkla MHP'nin doğru olanı yaptığını şöyle açıklıyor.
MHP, çözüme giden yolun çok daraldığı bir yere aşılmaz bir duvar örüyor.
Çözüm için atılan adımlar arttıkça MHP lideri bu duvarı yükseltiyor. Belli ki bir stratejisi ve bu stratejiyi dayandırdığı hesapları var. Ve elbette kendisi ve temsil ettiği kitleler adına doğru olanı yaptığını düşünüyor.
(...)
Kürt sorunu bugüne kadar bir Kürt-Türk düşmanlığına dönüşmedi; yani siyasal bir sorun olmaktan çıkıp toplumsallaşmadı. İlk defa Türkiye bugün tam da çözüm umutları yükselmişken bu tehlike ile karşı karşıya. MHP lideri, üniter yapıyı korumak adına kitleleri savaş alanına sürüyor. Karmaşık ekonomik ve sosyal güdülerin yönettiği kitlelerin milliyetçilikle hiç ilgisi olmayan öfkeleri her şeyi yakıp yok edebilir. Cin şişeden çıktıktan sonra o cini tekrar şişeye sokmaya Bahçeli de dahil kimsenin gücü yetmez. Üniter yapı yasalardan önce halkın vicdanında kökleşir. MHP liderinin izlediği gerginlik stratejisi üniter yapıyı koruyor mu, yoksa zayıflatıyor mu? MHP'nin yaptığı hesap hatası bu sorunun cevabında gizli.
Karaalioğlu: Kimleri affettiğinin bilinmediğini zannetmesin
Star'dan Mustafa Karaalioğlu da ad vermeden, Bahçeli'ye, Abdullah Öcalan'ın yargılandığı dönemde ölüm cezasını kaldıran hükümetin ortaklarından olduğunu anımsattı:
"Eğer bu ülke Kürt sorununu çözebilirse her şeyi çözer, her hedefe ulaşır. O yüzden kimse, meseleyi bir vatan müdafaasına dönüştürmesin, ölüm-kalım sahneleri yaratmasın, kimseye vatanperverlik taslamasın, kendisi olmazsa, kendi düşüncesi galebe çalmazsa vatanın bölüneceği zehabına kapılmasın, daha fazla demokrasi olursa bölünme-parçalanma senaryoları yazmasın, bazı vatandaşların, diğer kısmına nazaran ebediyen mahrum bırakıldığı bir ülkede mutluluk kurmasın, kimseden daha "sağlam" olduğu havası estirmesin, eğer bu kez çözülemezse asıl o zaman endişelenmek gerektiğini aklından çıkarmasın, kendisi gibi düşünmeyenin kötülüğüne hükmetmesin, "birisi çıkar da bana kötü der" diye bildiğini, inandığını söylemekten çekinmesin, bugün suskun kalmanın faturasının yarın "Türk", "Kürt" demeden bütün gençlere çıkacağI hesabından şaşmasın, iki-üç rey için sorunun ortada kalması bencilliğine duçar olmasın, sesini daha fazla yükselttiğinde bir başkasından daha "milli" olduğunu düşünmesin...
"Kimse de başkalarına hayali muhataplık yaftaları yapıştırırken, sorumluluk mevkiinde oturduğu zaman kimleri affettiğinin bilinmediğini zannetmesin... "
Sancar: MHP siyasal alanı terörize ediyor
MHP'nin izlediği yolun siyasal alanı terörize etmek olduğunu Taraf'ta yazan Prof. Dr. Mithat Sancar, Bahçeli'nin devletten boşalan alanı doldurmaya çalıştığını, "devletin sahibi olma" anlayışına geri dönüşün sinyallerini verdiğini söylüyor.
Bahçeli'nin "bölücülük", "ihanet", "vatanı satmak" gibi "siyasal alanı zehirleme işlevi gören sözcükleri kullanmasının" bunu gösterdiğini yazan Sancar, "Ancak bunu yaparken, sokağın kaynaşmasına, kişileri ve toplulukları hedef alan şiddet eylemlerine adeta zemin hazırlıyor. Bu yolun Türkiye için ne anlama geldiğini 1970'lerin karanlık tecrübeleri yeterince anlatıyor" diyor. (TK)