Eric Rosenthal zihinsel engellilerin ve psikiyatrik teşhis almışların insan haklarını savunan bir hukukçu. 16 yıldır, bu alanda çalışan Uluslararası Zihinsel Engellilerin Hakları (MDRI) örgütünün yöneticisi.
Rosenthal zihinsel engellilerin psikiyatrik teşhis almış bireylerin toplum içinde haklarıyla ve özgürce yaşaması gerektiğine inanıyor. Birleşmiş Milletler'in Engelli Hakları Sözleşmesi'nin bu konuda ülkeleri dönüştürecek bir güce sahip olduğunu düşünüyor. Türkiye, bu sözleşmeyi imzalamasının üzerinden 20 ay geçtikten sonra, Aralık 2008'de onaylamıştı.
bianet MDRI'ın Türkiye'de birlikte çalıştığı Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi'nin (RUSİHAK) davetlisi olarak gelen ev Türkiye'deki engelli hakları savunucularıyla buluşan Rosanthal'le konuştu.
Gazeteciler çok önemli: Gazeteciler, halkın engellilerin yaşadığı sorunları ve çözümleri anlaması için çok önemli. Her şeyden önce zihinsel engelliler ve psikiyatrik teşhis almış bireylerle ilgili toplumdaki efsaneleri, klişeleri, önyargıları deşifre edip yıkmakta etkili olabilirler. Özellikle bu bireyleri suçla bağlantılandıran vakalarda. Haberlerde kullanılan dil çok önemli.
Engelli Hakları Sözleşmesi yeni bir yasa. Dolayısıyla bu konuda insanların bilgilendirilmesi gerekiyor ve bu zor bir süreç. Gazetecilere herkesin sözleşmeyi anlamasını sağlamakta çok iş düşüyor. Sözleşmenin en önemli özelliği, dünya çapında bir hareket yaratıyor olması. Ülkeleri değiştiriyor. Özü, "genel ilkeler" başlığı altındaki üçüncü maddede. Bu madde, engellilerin saygınlık, bireysel özerklikleri içinde, kendi tercihlerini yapma özgürlüğüyle, ayrımcılığa uğramadan, topluma tam katılımla yaşama hakkını vurguluyor.
Örneğin Kosova yasaları zihinsel engellilerin evlenmesini yasaklıyordu. Burada yasal mücadele yerine medyayı tercih ettik. Farklı ülkelerden zihinsel engelli çiftleri -aralarında evli olanlar da vardı- bir televizyon programına çıkarttık. İnsanlar zihinsel engellilerin yaşamlarını çift olarak sürdürebileceğini ve bu yasağın anlamsızlığını gördü.
Topluma tam katılım: Sözleşme engellilerin toplumsal yaşama tam katılımını 19ç maddede öngörüyor. Bu engelli bireylerin bağımsız yaşayabilmesi ve toplum içinde kapsanmaları, yani hükümetlerin bütün engellilerin toplumda yaşayabilmesi için gereken hizmetleri sağlamakla yükümlü olduğu anlamına geliyor. Yani, engellilerin toplumun diğer bireyleriyle eşit olanaklara sahip olması için yapılması gereken ne varsa... Ama Sözleşme'ye katılan 130 ülkeden bunu hayata geçirebilmiş olanı henüz yok. Zaman alacak. Türkiye de bu yükümlülüğünü hayata geçirmek zorunda.
Zihinsel engellileri kapatmaktan vazgeçmemiz gerek: Zihinsel engellileri ve psikiyatrik teşhis almışları yerleştirdiğimiz kurumlar iyi değil; çünkü onları toplumdan ayrıştırıyoruz. Bu kurumların fiziksel olanaklarını iyileştirmek, badana boya yapmak, hemşire sayısını artırmak kendi içinde oradaki yaşamı iyileştiriyor; ama özünde insanları toplumdan ayrıştırmak için daha fazla para harcamış oluyoruz. Bu diğer bireyler üzerinde de bir korkutma aracı gibi. İnsanlara "buraya kapatılabilirsin" mesajı vermiş oluyor, zihinsel engellileri de güçsüzleştiriyoruz.
Kaynak toplum temelli hizmetlere ayrılmalı. Bu kurumları tamamen kapatmalıyız. Bunu psikiyatrik tedavide sağlamak daha zormuş gibi görünebilir. Ama sürekli olarak kapatıldıkları ruh hastaneleri yerine, genel hastanelerdeki psikiyatri servislerini güçlendirerek ihtiyaç duydukları kısa süreli yakından tedavi hizmeti verilebilir.
Cezai ehliyetleri olmadığı için zihinsel engellilerin ve psikiyatrik teşhis almış bireylerin suça karışması, şiddet uygulaması hep gündeme getirilir. Ama istatistikler bize, diğer bireylerde suça karışma ve şiddet uygulama oranının çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Zihinsel engellinin kendi kararlarını verme hakkı var: Birçok ülkede zihinsel engelliler için vasilik sistemi var ve bu büyük bir sorun. Sınırlı vesayet sistemi bile yavaş yavaş genişleyip engelliyi kendi hayatı üzerindeki kararları vermekten yasal olarak yoksun bırakabiliyor. Sözleşme ilerici bir model getiriyor: Desteklenmiş karar verme süreci. Buna göre zihinsel engelli ve psikiyatrik teşhis almış bireyler, uzmanların desteğiyle kendi kararlarını veriyor. Uzman mahkemeler de istismara karşı bu süreci denetliyor. Bu sistem bütün Kanada'da uygulanıyor. Avrupa Birliği ülkeleri de buna hazırlanıyor. Yargıçların bu konuda şimdiden eğitilmeleri hazırlık için yararlı olabilir.
Zihinsel engelliler kendi haklarını savunabilir: Zihinsel engelliler alanında az hak savunucusu var. Fiziksel engelli grupları bu konuda daha örgütlü. Hak savunuculuğunda, özellikle ruh sağlığı kurumlarına kapatılmış olanlar dışarıda kalıyor, görülmüyor, sesleri duyulmuyor. Oysa zihinsel engellilerin hak mücadelelerinde önderlik etmeleri çok önemli; sorunu yaşayanın sözleriyle hareket etmek bambaşkadır. Bu anlamda RUSİHAK'ınki gibi toplumsal destek/dayanışma projeleri çok yararlı. İnsanlar haklarını bilmeye açlar; hukuki yardım çok şeyi değiştirebiliyor.
Ayrıca, farklı engelli gruplarının artık birlikte çalışması gerektiğini düşünüyorum. Tekerlekli sandalyedeki bir engelliyle bir zihinsel engellinin o kadar çok ortaklığı var ki: Toplumdaki önyargılar, hizmetlere erişimde engellenme, dışlanma, haklarından yararlanamama ve ayrımcılığa uğrama gibi. Bu yüzden kendi örgütümüzün de adını değiştirip başındaki "zihinsel"i çıkarıp "Uluslararası Engelli Hakları" (DRI) yapmaya karar verdik. (TK)