Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) ve DİSK Basın-İş’in çağrısıyla medya kuruluşlarının yöneticileriyle birarada dayanışma toplantısı yapıldı.
Toplantıya 20 erkek ve üç kadın katıldı.
Basın Müzesi’nde gerçekleşen toplantıya TGC’den Turgay Olcayto, Sibel Güneş ve Gülseren Ergezer Güver, TGS’den Uğur Güç, Gökhan Durmuş ve Mustafa Kuleli, ÇGD’den Ahmet Abakay, DİSK Basın-İş’ten Faruk Eren ve Özge Yurttaş, Aydınlık’tan Deniz Yıldırım, TGC Bizim Gazete’den Ünal Kurtul, BirGün’den Barış İnce, Cihan Haber Ajansı’ndan Abdülhamit Bilici, Kanaltürk ve Bugün TV’den Tarık Toros, Bugün Gazetesi’nden Erhan Başyurt, Cumhuriyet’ten Aykut Küçükkaya, Evrensel’den Fatih Polat, Sınır Tanımayan Gazeteciler'den (RSF) Erol Önderoğlu, Yeni Asya Gazetesi’nden Faruk Çakır, Yeni Çağ Gazetesi’nden Kasım Öngen ve Zeki Efe, Zaman’dan Ekrem Dumanlı, Bolu Gündem’den Hüseyin Aykan katıldı.
Olcayto: İktidar gazetecileri düşman olarak görüyor
Açılış konuşmasını yapan TGC Genel Başkanı Turgay Olcayto Türkiye zor bir dönemden geçerken ağır yükü de gazetecilerin üstlendiğine dikkat çekti. Uzun gazetecilik hayatı boyunca ilk defa böylesi bir baskı ortamının oluştuğunu ifade eden Olcayto “Gazeteciler terörist, düşman muamelesi görüyor. İktidar kendisinden olmayı gazeteci saymıyor” dedi.
Olcayto “Biz de iktidardan yana olan bazılarını gazeteci saymıyoruz çünkü bu arkadaşlar gazetecilik değil tetikçilik yapıyor” diye ekledi.
Olcayto, bu ortamda gazeteciler olarak kendi aralarında biz uzlaşı bulmak ve gazetecilerin arasındaki bölünmeyi ortadan kaldırmak adına bu çağrıyı yaptıklarını ifade etti.
Abakay: Gazeteciler olarak sorunumuz siyasal
ÇGD Başkanı Ahmet Abakay da Türkiye’de bir iç savaş tehlikesinin olduğunu vurguladığı konuşmasında “Daha dün Dağlıca üzerine açıklama yapan Erdoğan ‘Biz de onlardan iki bin kişiyi öldürdük’ dedi. Yani mesele kimin kimi daha çok öldürdüğüne geldi” diye konuştu.
Aynı şekilde meydanlarda “Şu gazeteleri okumayın” şeklinde iktidardan telkinler olduğunu da belirten Abakay “Basına baskı geçmişte de vardı ama burada devlet, iktidar basın düşmanlığı yapıyor” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet tarihinde gazetecilere en çok davayı açan Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlatan Abakay “Mesleğimizi darmadağın eden bu süreçte sorun siyasaldır” diye konuştu.
Güç: Barış dilini kullanmalıyız
TGS Başkanı ve Gazetecilere Özgürlük Platformu Dönem Sözcüsü de olan Uğur Güç, konuşmasında şunları dile getirdi:
“Uzun süredir gazetecilik mesleği baskı altında. Aslında bu daha önceki iktidarlar döneminde gazetecilerin yaşadığı bir sorun. Eskiden de baskılar vardı ama gazeteciler daha örgütlüydü, birbirleriyle daha yakın temastaydılar. 90’larda kutuplaştırılan gazeteciler bu birlikteliği sergileyemediler. Bugünkü gazetecinin halinde en büyük etki, gazetecilerin birbirinden uzaklaştırılması oldu. Gazeteciler maalesef plazalarda gazetecilik yapmaya başladılar. Haber merkezileştirildi. Aynı manşetlerle çıkan gazeteler oldu. Tek tipleştirilen gazetecilikle karşı karşıyayız. Gelinen noktada biz gazetecilere çok büyük görevler düşüyor. Barış dilini konuşmamız gerekiyor. Nefret dilini kullanmamız gerekiyor. Kutuplaştırılmış ülkede gazetecilerin önemli bir misyon üstlenmesi gerekiyor.”
Eren: Çözüm gazetecilerin örgütlenmesinde
Yaşanan baskıların aslında bir demokrasi sorunu olduğunu hatırlatan DİSK Basın iş Başkanı Faruk Eren de gazetecilere düşen görevin örgütlenmek, sendika ve meslek örgütlerinde biraraya gelmek olduğunu söyledi.
Eren “Bugün saldırıya uğrayan basın kurumları vaktiyle sendikaları kovmuştu, bunu da hatırlamak çuvaldızı kendimize batırmak gerekiyor” diye ekledi.
Önderoğlu: Akreditasyon sorunu çözülmeli
RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, şöyle konuştu:
“Çatışma bölgesinde gazeteciliğin ne olduğunun aktarılması gerektiğini düşünüyorum. Zaman zaman periyodik olarak bu bölgelere ziyaret sayısını arttırmak gerekiyor. Akreditasyon konusunun herkesi etkilediği apaçık. Heyet bazlı olarak bu meselenin nasıl çözüleceğine dair faaliyetlerde bulunmamız gerekiyor. Ulusal ve yerel meslek örgütlerin yanı sıra uluslararası meslek örgütleriyle de yapıcı olarak bu konuyu düşünmeliyiz. Kınamak pek de kilit açıcı rol oluşturmuyor.”
Öneriler
Toplantıda Aydınlık’tan Yıldırım, Bugün’den Başyurt ve Toso, CİHAN’dan Bilici, Zaman’dan Dumanlı, Cumhuriyet’ten Küçükkaya, Evrensel’den Polat ve Bolu Gündem’den Aykan da basın kuruluşları olarak yaşadıkları baskıya ilişkin söz aldı.
Ergenekon davasından 4,5 yıl hapis yatan Yıldırım “Hep birlikte baskıları önlemeliyiz. Saltanata da, terörizme de karşı durabilmeliyiz” derken, Başyurt farklı çizgilere sahip basın organlarının temsilcileri olarak biraraya gelmekten umutlu olduğunu söyledi.
Bugün TV’den Toros “Basın özgürlüğüne her şeye rağmen ayakta tutmak zorunda” derken, Bilici de “İdeolojimiz ne olursa olsun birlikte demokrasi ve hukuk devleti gibi ilkelerde buluşursak, bu baskılar kazanca dönüşecektir” diye konuştu. Küçükkaya da konuşmasında her basın kuruluşunun bu toplantılara katılması gerektiğini ve gazeteciler olarak her sorunun karşılıklı konuşulabilmesinin önemli olduğuna vurgu yaptı.
Dumanlı “Toplantının varlığı bile bir mesaj” diyerek toplantıda somut bir yolharitası çıkarılması gerektiğini ifade etti, Polat ise “Erdoğan, Abdülhamit’e rahmet okutuyor” dediği konuşmasında gazetecilere yönelik açılan davalara dikkat çekti.
Toplantıya katılan tek yerel basın temsilcisi olan Aykan ise yerellerde Belediye Başkanları’nın matbaa ruhsatlarını iptal ettiği, basın kuruluşlarının önüne zabıta memurları dikildiğini belirterek “Anadolu’nun sesine kulak verin. Neler işiteceksiniz çok şaşırırsınız” diye konuştu. İnce ise “Ortada faşizm varsa, buna karşı birleşmek gerekli. Çatallı konuları daha sonra tartışırız” diyerek gazeteciler arasında dayanışmanın önemine dikkat çekti. (EA)