Bugün Dünya Basın Özgürlüğü günü... bianet yaygın ve yerel medyadan gazetecilerle konuştu. NTV'den Mete Çubukçu "Türkiye'de 3 Mayıs'ın gelişi 1 Mayıs'ta gazetecilerin İstanbul'da maruz kaldığı muameleden belli" derken 301. maddeden hakkında soruşturma açılan Yüksekovahaber.com'dan Erkan Çapraz ise "Bu soruşturmalar gibi haber yaparken pek çok engelle karşılaşıyoruz. İşin tuhafı artık şaşırmıyoruz" dedi.
Ege Telgraf Gazetesi'nden Burcu Taner, "İfade özgürlüğü açısından yaygın medyayla kıyaslayınca yerel medyada daha fazla alan yaratma şansı var" diyor.
Kısa süre önce yaygın medyada çalışmama kararı alan Aysel Kılıç ise "Hiçbir devlet, hiçbir güç kendi gerçeklerinin ortaya çıkarılmasını ve karşılarında muhalefet olmasını istemez" diyerek basın özgürlüğünün olduğuna inanmadığını söylüyor.
Çubukçu: Gazetecilere saldırılar, sosyal hakların kaybı ve 301. madde
Çubukçu, en son 1 Mayıs'ta Taksim'de yaşananları örnek gösteriyor:
"Bu yıl 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nün gelişi 1 Mayıs'tan belli oldu. Gazetecilerin özellikle hedef alınması, aslında gazetecilerle ilgili zihniyeti, bakış açısını gösteriyor."
"Özellikle basın çalışanlarının sosyal haklarının ya da bir kısmının ortadan kaldırılması, bunda ısrar edilmesi siyasilerin bakış açısının da bir başka göstergesi" diyen Çubukçu, 301. Madde'ye değiniyor:
"301. madde, ve bütün bu yaşananları topladığımızda Türkiye'deki medyaya bakış açısının bir fotoğrafını görebiliriz."
Çapraz: Soruşturmalar sıradan engellere dönüştü
Newroz'la ilgili yazdığı bir yazıdan dolayı hakkında 301. madde kapsamında soruşturma açılan Hakkari, Yüksekovalı gazeteci Çapraz "En çok yereldeki bürokrat ve askeri yetkililerin engeliyle karşılaşıyoruz. Şuana kadar pek çok soruşturma açıldı. Bunların hepsi göz dağı, uyarı anlamına geliyor" diyor.
Çapraz'a göre bu tarz engellemelerle görev alanları daraltılıyor.
"Oysaki biz sadece görevimizi yapıyoruz. İşin tuhaf yanı artık alıştık, bu soruşturmalar bizim için sıradanlaştı. Çok tedirgin etmiyor."
Taner: Yerel medya canlı, yaygın medya banttan yayın gibi
İzmir, Ege Telgraf gazetesinden gazeteci Çapraz'ın aksine yerel medyada işlerin daha iyi gidebileceğini düşünüyor.
"Yerel medyanın biraz daha geniş bir alan yaratabildiğini düşünüyorum. Sansürün yanı sıra oto kontrol de var. Ben ulusal basını banttan yerel basını ise canlı yayına benzetiyorum."
Yine de Taner, yerel medyanın ilan ve reklamlarla kendini geçindirmeye çalışmasının yarattığı olumsuzluklarının olduğunu da söylemeden edemiyor, "Ama iyi bir muhabir çabalarsa sorunları aşabiliyor."
En büyük şikayeti ise hem haber dili pratikleri açısından yerleşmiş dili kırmada zorlanması hem de kadın gazeteci olunca haber kaynağıyla kurduğu ilişkide özne olmasının zor olması.
Kılıç: Basın özgürlüğü kitaplarda kaldı
Kısa bir süre işinden ayrılan gazeteci Kılıç basın özgürlüğünün kitaplarda kaldığını düşünüyor.
"Medyanın bu kadar tekelleştiği sistemde basın özgürlüğünden bahsetmek çok mümkün değil. Bugün bir gazetecinin haber toplamasını hatta habere ulaşmasını engellemek için türlü yola başvuran egemen güçlerin özgür bir yayın çıkarılmasına tahammül göstermesi beklemez, gerçekçi değil."
Kılıç da Taksim'de 1 Mayıs'ta yaşananları örnek veriyor: "Fotoğraf makinemle Taksim'deydim. Diğer meslektaşlarım gibi ben de polisin kaba kuvvetine maruz kaldım. Basın özgürlüğüne müdahalenin sadece Türkiye'de değil dünyanın her yerinde olduğunu düşünüyorum. Hiçbir devlet, hiçbir güç kendi gerçeklerinin ortaya çıkarılmasını ve karşılarında muhalefet olmasını istemez."(EZÖ)