Halkların Demokratik Kongresi’ne (HDK) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında “örgüt üyeliği” iddiasıyla 21 Şubat 2025’te tutuklanan KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar’ın duruşması bugün Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) aktardığına göre, duruşmayı İsveç, Fransa, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, İngiltere ve Norveç temsilcilikleri ile DİSK Basın-İş, ÜniKuir, 17 Mayıs İnsan Hakları Okulu, Ankara Barosu LGBTİ+ Komisyonu, İHD, GALADER ve MLSA’nın yanı sıra milletvekilleri Ahmet Şık ve Özgül Saki de izledi.
Mahkeme, Tar’ın adli kontrolünü kaldırırken, yurt dışı çıkış yasağının devamına karar verdi.
Salon iki kez değiştirildiği için bir saat geç başlayan duruşma, Yıldız Tar’ın savunması ile başladı.
“Sesini duyuramayanların sesini duyurmak için”
Kaos GL’den Oğulcan Özgenç’in haberine göre Tar, savunmasında şöyle dedi:
“Gazeteciyim. 2013’te mesleğe başladım. Gazeteciliğe; sessizlerin sesi olmak ve hakikati tüm boyutlarıyla ortaya çıkartabilmek için başladım. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde okurken; bir tutkuyla girdim mesleğe. Ve aynı tutkuyu sürdürüyorum. Çünkü, gazeteci olmak sadece bir meslek değil; özgür, eşit, adil, demokratik, barış içinde bir toplumda yaşayabilmemiz için kamu yararını gözeten bir meslek. Bedeli çok. Ve ben de maalesef yaklaşık 4 ay boyunca Silivri’de tutularak bu bedeli ödemek zorunda kaldım. Bugüne kadar özellikle toplumda sesini duyuramayanların hikâyelerini anlatmak için sayısız haber, söyleşi, radyo ve TV programı yaptım. Bu kesimlerin başında da LGBTİ+’lar geliyor. Bunun bir sebebi LGBTİ+’ların hapsedildiği görünmezlik ve baskı çemberiyken; diğer sebebi daha öznel. Ben eşcinsel bir gazeteciyim. Daha doğrusu, henüz Türkçeye çevrilemese de non-binary bir gazeteciyim. Yani hiçbir zaman iki cinsiyete de ait hissetmedim. Şu anda da Türkiye’nin ilk LGBTİ+ dergisi ve yine ilk internet gazetesi olan Kaos GL’nin genel yayın yönetmeni olarak çalışıyorum.

Tutuklu gazeteci Yıldız Tar’dan Silivri notları
“Numan Kurtulmuş da yarın örgüt üyeliğinden yargılanabilir”
“‘Örgüt üyeliği’ ile suçlanıyorum. Ancak üyesi olduğum örgütler çeşitli LGBTİ+ dernekleri ve Çağdaş Gazeteciler Derneği, Gazeteciler Cemiyeti gibi meslek örgütlerinden ibarettir. Yasal siyasi partilere bile üye değilim çünkü gazetecilik bunu gerektirir. Siyasi görüşleriniz olsa bile; objektif kalabilmeniz lazımdır. Örneğin geçtiğimiz genel seçim süreçlerinde Artı TV’de seçim programları yaptım ve bu kapsamında iktidar partisi de dahil neredeyse her siyasi partiyle görüştüm. Çünkü işim bu. Ve 12-13 yıl önceki nasıl dinlendiğimin ve doğruluğunun şaibeli olduğu bazı telefon kayıtlarından yargılandığım için endişeliyim. Bu durum, sadece beni mağdur etmiyor aynı zamanda demokratik toplumun gereği olan basın ve ifade özgürlüğünü de tehdit ediyor.
“Savcılık birbirinden alakasız örgütlenmeleri alta alta dizerek sadece Abdullah Öcalan’ın beyanları doğrultusunda bir illiyet bağı kurmaya çalışmış. Daha fazla kanıt bulma derdine girmemiş. Ortadaki tek bağlantı Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıyken, Öcalan’ın 9 Temmuz tarihli mesajını hatırlatmak istiyorum. Öcalan video mesajında ‘TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir’ demişti. Yani savcılığa kalsa sırf Öcalan Meclis’te komisyon kurulması çağrısı yaptığı için Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da yarın öbür gün terör örgütü üyeliğinden yargılanabilir.
“Savcılığın kurgusal bağlantılarla giriştiği dezenformasyon çabasına verilebilecek tek bir cevap var. Halkların Demokratik Kongresi hakkında ‘terör örgütü olmadığına dair’ mahkeme kararı bulunan, demokratik alanda siyaset yapan bireylerin ve örgütlerin bir araya geldiği bir örgüttür. Mevcut ve eski eş sözcüleri, yürütme kurulu üyeleri arasında milletvekilleri vardır. Siyasetçiler vardır. Eski TBMM Başkanvekilleri vardır. Benimse bu oluşumla herhangi bir bağlantım yoktur. Gazetecilik gereği siyasi oluşumlarla bağlantım; haber ve görüş düzeyinde olmak zorundadır zaten. HDK’nin kuruluşunda toplantılarından birkaç tanesini takip ettim. Çünkü sosyal medyada, açık çağrıyla kurulan bir oluşumdu. Hâlâ daha öyle bildiğim kadarıyla. Bu toplantılara katılmanın nasıl bir suç oluşturabileceğini anlamıyorum. Ancak bundan daha önemlisi; iddianamede birtakım telefon kayıtları üzerinden birtakım demokratik yürüyüşlere katıldığım iddiasıyla ‘silahlı örgüt üyeliğinden’ yargılanıyor olmam. Emniyetteki ifademde de dediğim gibi; Fethullahçı yapılanmanın telefon dinlemeleri üzerinden seneler sonra başıma bunun gelmesi bir fıkra gibi. Bu ses kayıtlarının çoğunu elbette ki hatırlamıyordum. Hâlâ daha tam anlamıyla hatırladığımı söyleyemem. Nasıl hatırlayabilirim ki?
“Bir gazeteci arkadaşım ile görüşmem suç gibi gösterilmiş”
“Üzerinden on yıldan fazla zaman geçmiş. Ancak iddianameyi incelediğimde; 1 Mayıs 2013 günü yapılan protesto gösterileri ile ilgili gazeteci bir meslektaşıma olan biteni anlatmam suç gibi gösterilmiş. O dönemler, teknoloji bu kadar gelişkin değildi. Haberleri telefonla arayıp, dikte ettiriyorduk. Yine muhtemelen haber için takip ettiğim eylemlerin ardından arkadaşlarımla telefon sohbetlerim iddianameye girmiş. Bu eylemlerde bir suç unsuru olmadığı da ortada. Ki bu eylemlere katılmak da bu eylemleri haber için takip etmek de anayasal bir hak. İddianamede bir ortam dinlemesi de mevcut. Tarık isimli bir kişi konuşuyor. Ancak belirttiğim üzere ben kamusal alanda da özel alanımda da bu ismi 15 yıldır kullanmıyorum. Kimse bilmez bile. Kamusal bir toplantıda beni Tarık diye anons etmeleri ve konuşmam yapmam hiçbir şekilde mümkün değil. Şu anda duruşma salonunda bulunan annem bile bana Yıldız diye seslenir.
“Gözaltına alınmadan önce işim için birkaç günlüğüne İngiltere’ye gidip dönmek üzere bilet almıştım. İşim gereği yurt dışına sıklıkla çıkıyorum ve dönüyorum. Memleketimi terk etmek gibi bir planım yok. Hiçbir zaman da olmadı. Ben bu ülkede gazetecilik yapma, hakikati araştırma ve sesi duyulmayanların hikâyesini anlatma arzuma ilk günkü gibi tutkuyla bağlıyım. Mahkemenizin, soyut iddialar ve doğruluğunun da şaibeli olduğu birtakım ses kayıtları üzerinden ceza vererek hukuk sistemimizi zedelemeyeceğine de inanmak istiyorum. Beraatimi talep ediyorum. Eğer bugün mütalaa hazırlanıp, karar çıkmayacaksa da hakkımda uygulanan yurt dışı çıkış yasağı ve ayda bir imza kontrolünün kaldırılmasını talep ediyorum.”

TUTUKLU GAZETECİ YILDIZ TAR İLE SÖYLEŞİ
"Geldiler, aldılar, tutukladılar; süreç bundan ibaret"
“Hukuku aykırı tapeler iddianameden çıkarılmalı”
Tar’ın avukatlarından Veysel Ok ise mahkemede Tar aleyhine delil olarak kullanılan telefon tapelerinin hukuksuz biçimde elde edildiğine değinerek şöyle dedi:
“İddianameyi gördüğümüzde hayal kırıklığına uğradık. İddianame hukuk aykırı biçimde kabul edildi. İddianame, tüm HDK davalarında olduğu gibi kopyala yapıştır bir iddianame. Yedi yıl önceki hukuk kararları işliyor. Yargıtay’ın, HDK’nın terör örgütü olmadığına yönelik kararları var. Hukuka aykırı talepler iddianameden çıkarılmalı, müvekkilim beraat etmelidir. Müvekkilim bu tapeler bana ait değil deseydi siz bir uzman raporu dahi alamayacaktınız. Müvekkilimin derhal adli kontrol talebi kaldırılmalı ve beraatine karar verilmelidir. Dosya ilk andan bugüne kadar hukusuzlukla devam etmektedir.”
Aynı davada yargılanan Halit Elçi ise savunmasında, HDK’nin “terör örgütü” olduğuna dair somut bir delil ve mahkeme kararı bulunmadığını belirtti. Hakimin “HDK’nın terör örgütü olup olmadığının tartışılmadan devam edilmesini” istemesi üzerine araya giren Veysel Ok, “Asıl bu mesele tartışılmadan savunma yapılamaz,” dedi.
Tartışmaya katkıda bulunan avukat Batıkan Erkoç da, “Bir yapının silahlı terör örgütü olarak kabul edilmesi ancak kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla mümkündür,” ifadelerini kullandı.
Bir sonraki duruşma 23 Şubat 2026, saat 14.15’e bırakıldı. (TY)








