İzmir ve çevresinde üç gün süren yangınlar, sadece fiziksel yıkımla sarsılmadı, yangınlar aynı zamanda başka toplumsal zorluklara da neden oldu.
Gazeteci Kazım Kızıl, bu süreçte sahada edindiği gözlemlerini ve yaşananları bianet’le paylaştı.
Kızıl, yangınların söndürülmesi sürecinde karşılaşılan sorunları ve çelişkileri ortaya koydu.
"İtfaiye geldi, evi söndüremeden su bitti"
Yangınların yoğun olduğu Doğançay bölgesinde yaşananlara dikkat çeken Kızıl, bir ailenin evinin yangında nasıl yok olduğunu anlattı.
"İtfaiye bir saat sonra geldi ve kısa sürede su bitti, yangın söndürülemedi. Vatandaşlar kendi imkânlarıyla yangını söndürmeye çalışıyordu,” diyen Kızıl, insanların çaresizlik içinde su dolu kovalarla yangına müdahale etmeye çalıştıklarını belirtti. Kızıl, mahallelerin özellikle 1980'lerden sonra göç alan, yoksul yerleşim yerleri olduğunu ve bu bölgelerde yaşayan vatandaşların kendi başlarına sorunları çözmeye çalıştığını vurguladı.
AFAD yerine Menzil Tarikatı
Kızıl, yangınlarla mücadelede AFAD gönüllüleri yerine Menzil Tarikatı’na bağlı Nezir Derneği üyelerinin sahada bulunmasını eleştiriyor. Bir AFAD gönüllüsünün kendisine “Biz varken neden tarikatlardan insanlar tercih edildi?” diye sorduğunu aktaran Kızıl, bu durumu anlamlandırmanın zor olduğunu vurguluyor.
Kızıl’ın ilettiği bilgiye göre, Nezir Derneği Menzil cemaatinin şeyhlerinden Muhammed Saki Elhüseyni tarafından geçen sene kuruldu.
Kızıl, bu durumun sadece İzmir yangınlarında değil, Hatay depremi sırasında da yaşandığını belirtiyor.
“Yangın alanında sahadaydım ve AFAD gönüllüsü görmedim. Sonrasında araştırdım ve bu derneğin fotoğraflarının İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından önce paylaşılıp sonra kaldırıldığını öğrendim. Düşünsenize, AFAD gibi gönüllüler varken bu tarikatlar tercih ediliyor. Neden? Bu durum, deprem bölgesinde de yaşandı; birçok kurum dayanışma gösteremezken, bu tarikatlar çok rahat bir şekilde belirli bölgelere girebiliyordu,” diyerek duruma tepki gösterdi.
Manipülatif bilgilendirme
Kazım Kızıl, yangınlar sırasında resmi yetkililerin ve ilgili kurumların manipülatif bilgiler servis ettiğini ve sahadaki gerçekleri gizlemeye çalıştığına dikkat çekiyor.
Kızıl, “Yangına müdahale yeterli değil diyoruz, onlar ‘yeterli’ diyor. Helikopter fotoğrafları paylaşıyorlar. Biz reklam ajansı değiliz, halkın sorunlarını ve taleplerini dile getiriyoruz” dedi.
Kızıl, yangınlarla ilgili yanan ev sayısı ve yaralananlarla ilgili ciddi bilgi karışıklıkları olduğunu belirtti ve buna benzer durumların Hatay depremi sırasında da yaşandığını hatırlattı.
“Depremde de benzer bir durum yaşandı. Hatay’da bir şantiye yanmıştı, ‘kimse yaralanmadı’ dediler ama bir işçi yaralanmış ve hastane kaydını bana gönderdi. Sahadan teyit etmediğimiz bilgileri paylaşmıyoruz. Fakat birileri gerçeği saptırmakta ısrarcı. Gerçeğin üstüne inanılmaz bir örtü serildiğini görüyorum,” diyerek, yetkililerin bu tür durumları gizleme çabalarına dikkat çekti.
"O zaman neden moto kuryeler vardı, insana ihtiyaç vardı"
Yetkililerin yangınlar sırasında “Gönüllülere ihtiyaç yoktu, o nedenle AFAD gönüllüsü çağırmadık” açıklamalarını da eleştiren Kızıl, “O zaman moto kuryeler neden buralara yardıma geldi? Üç gün süren bir yangında neden gönüllüye ihtiyaç duyulmasın?” diye soruyor.
"Müdahale ediliyor evet ama ‘yeterli değil’"
Kızıl’a göre, tıpkı depremde olduğu gibi yangınlarda da yurttaşların yalnız bırakıldığını söyleyen Kızıl, gerçek anlamda bilgilerin dolaşıma sokulmadığını özellikle yetkili ağızlardan manipülatif bilgilerin servis edildiğini söyledi. Kızıl, şu örnekleri verdi:
“Mesela yangına müdahale yeterli değil diyoruz, yok ‘yeterli’ diyorlar, helikopter fotoğrafı paylaşıyorlar. Biz reklam ajansı mıyız, tabi halkın sorunlarını taleplerini söylüyoruz, gördüklerimizi söylüyoruz. Orada ‘yeterli’ kelimesi üzerinden bir kelime oyunu yapıp bizim yalan söylediğimizi iddia ediyorlar. Müdahale ediliyor evet ama ‘yeterli değil’ bunu herkes biliyor aslında. Mesela yanan ev sayısına dair de çok ciddi bilgi karışıklığı var. Ayrıca yaralananlarla ilgili de öyle. Depremde de benzer durumu yaşamıştık. Hatay’da şantiye yanmıştı, ‘kimse yaralanmadı’ dediler. Bir işçi yaralanmış örneğin bana hastane kaydını attı.
“Sahadan teyit etmediğimiz bilgileri paylaşmıyoruz zaten. Halkın yaşadıklarını ve gördüklerimizi paylaşıyoruz. Fakat birileri ille de gerçeğin saptırmak istiyor. Gerçeğin üstüne inanılmaz bir örtü serildiğini görüyorum. İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de bu yüzden kuruldu gerçi.”
(EMK)