Radikal'in haberinde Hatice Demir'in izlediği bir programda intihar eden birinin yeniden canlanmasından etkilendiği ve aynı şekilde intihar edip yeniden canlanma hevesine kapıldığı anlatılıyor.
Kız çocuğunun taklit motivasyonlu intiharının tanıklıkları Hatice'nin kardeşine ve o sırada misafir bulundukları evin 11 yaşındaki çocuğuna ait.
Hatice'ye gerçekte ne oldu? Eğer bu kendini öldürmekle biten bir oyunsa, tek sorumlu televizyon programı olabilir mi? Bu olayın haberleştirilmesinde sorunlar yok mu? Geride kalan aile nasıl bir yük altında kaldı?
Haberin kendisi neredeyse, çocuğun izlediği programa dönüşüyor. Zincirleme bir biçimde, intihara yol açtığı öne sürülen olumsuz etki kendini yeniden üretiyor.
Gazetecinin kurduğu bu "televizyon programı bağlantısı", yoksulluğun, sınıf ayrımının ezici etkilerinin, eğitim eşitsizliğinin üzerini örtüyor.
bianet'in görüşüne başvurduğu Prof.Dr. Ümran Tüzün, çocukların intihar görüntülerinden etkilenebileceğini söylüyor ancak, gazetecilerin herhangi bir olay ya da haberle bir intihar vakası arasında doğrudan bir bağ kurmaması gerektiğine dikkat çekiyor.
Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği Başkanı Prof Dr. Ümran Tüzün, çocukların televizyonlardaki programlardan etkilenmelerinin mümkün olduğunu ve küçük yaştaki çocukların gerçekle gerçek olmayanı ayırt edemeyebileceklerini belirtti.
Tüzün, "Ancak intihar vakalarında ailenin hiçbir etkisi olmadığı söylenemez. Ailelerin çocukların uygunsuz şeyleri izlemelerini engellemediğini de görüyoruz" dedi.
Bu yaşta çocukların, farklı ve üstün güçlere sahip olduklarına inanabileceklerini belirten Tüzün, "intiharın ardında 'depresyon, bulunduğu ortamdan mutsuz olma, ilgiye ve sevgiye ihtiyaç duyma' gibi nedenlerin olma ihtimalinin de yüksek olduğunu" söyledi.
"Aynı programı birçok çocuk seyretmiş olabilir ancak taklit etmesi için ek bir neden olması gerekir."
Tüzün: İntiharı taklit etmek şiddettin normalleştirildiğine işaret eder
Çocukların küçük yaştan itibaren öğrendiklerini söyleyen Tüzün, "televizyondan taklit ederek intiharın uygulanması içinse, çocuğun şiddete duyarsızlaşmış olması, şiddeti normalize etmiş olması gerekir" dedi.
Tüzün daha önce, Saddam Hüzeyin'in infaz görüntülerinin yayınlanmasının ardından, çocukların görüntüleri taklit ederken ölmesiyle ilgili olarak, infazın yayınlaması gibi her türlü olumsuz haberdeki görüntü ve seslerin çocukları olumsuz etkilediğini belirtmiş ve "çocuklar bu olumsuz olaylara karşı duyarsızlaşabiliyor, özdeşleşebiliyor, taklit edebiliyor ya da keder gibi duyguları yaşabiliyorlar." demişti .
"Bu olayda aile mağdur"
Bu olayın haberleştirilmesinde ölen kız çocuğunun anne-babasının adının açıkça verilmesinin aileyi mağdur edeceğini, travmalarını artıracağını belirten Tüzün, "haberin amacı ebeveynleri çocuklarına bu tür programları izlememeleri için uyarmaksa, ad-soyad vermeye gerek yok" dedi.
"Ben çocuğuma bu haberi okutur muydum?"
Her intiharın kendine has bir özelliğinin olduğunu söyleyen Tüzün, haberde de bunun aktarılması gerektiğini ifade etti.
Haberin yayımlanmasına dair ise Tüzün, "Mutsuz bir olay neden sayfalar dolusu yazılsın. Habercilerin kendilerine şunu sorması gerekiyor: 'Ben çocuğuma bu haberi okutur muydum?'" dedi.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Sevilay Çelenk haberin çocuk ve televizyon ilişkisinin çok tehlikeli bir şey olduğu yolunda bir izlenim verdiğini belirtti ve olaya "biraz temkinli yaklaşmak ve daha iyi hikaye etmek" gerektiğini söyledi.
Çelenk: Haber iyi hikaye edilmemiş
Söz konusu haberi bianet 'e yorumlayan Çelenk, haberin yeterince araştırılmadan yazılmış olduğunu ve insanı tedirgin ettiğini ifade etti ve intiharın çocuğun ve ailenin koşullarıyla, alınan eğitimle ilgisi olabileceğini söyledi.
Burada sadece, "böyle bir şeyi izledim ben de yapacağım" diyen bir çocuk figürü olduğunu belirten Çelenk, "bu kadar sınırlı bir habercilik olunca haberi vermemek, vermekten daha doğru gibi görünüyor" dedi.
Bütün olumsuz koşulların bir araya gelmesi halinde bile, çocuğun intihara bir oyun olarak bakabileceğini söyleyen Çelenk, "biraz hayalci ve oyuncu bir çocuk için böyle bir görüntü teşvik edici olabilir" dedi.
"Televizyon ve intihar arasında kesin ve doğrudan bağ kurmak doğru değil"
"Belki onlarca yüzlerce çocuk bu filmi izliyor, oysa biz sadece bir intihar haberiyle karşılaşıyoruz. Arada açık ve kesin bir bağ olduğunu söylemek zor. Çocuk dünyasını bilemeyiz, 'o başaramadı ben yapacağım' diye tutturabilir."
Ailenin de, birden bire Türkiye'de çok okunan bir ya da birkaç gazetenin ön sayfasında bir habere dönüştüklerine dikkat çeken Çelenk, "Aileye ulaşılmamış bile. Belki aile konuşsa daha başka şeyler çıkacak.Ortaya sorumsuz bir aile portresi çıkarılmış oluyor" dedi.
Gazeteci intihar haberini nasıl yapmalı?
Tüzün'ün Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu'nun ( WFMH ) kılavuzundan yararlanarak oluşturduğu listeye göre, gazetecilerin intiharla ilgili haberlerinde dikkat etmeleri gerekenler şöyle:
* Haberde intiharla ilgili tek ve basit açıklamalardan kaçının.
* İntihar süreciyle ilgili ayrıntı vermekten kaçının.
* Bir ünlünün intiharını yüceltmeyin.
* İntiharın nasıl gerçekleştiğine, yöntemine dair ayrıntıdan kaçının.
* İntiharı bir sorun çözme yöntemi gibi göstermeyin.
* İntihar yardım hizmetlerinden bahsedin.
* İntihar edenin yakınlarının özel yaşamına saygı gösterin.
* İntiharları ilk sayfalarda vermeyin, öne çıkarmayın .(NZ/TK)