Foto muhabir Güliz Karaoğlan Vural, her gün ortalama bin mültecinin Avrupa’ya geçiş için kullandığı Sivrice-Midilli hattından mültecilerle birlikte Midilli’nin Molivos bölgesine geçti.
Amacı yaşanan dramı yansıtmak olduğunu söyleyen Karaoğlan Vural, Midilli’ye vardıklarında mültecilerin kampa doğru harekete geçtiğini, kendisinin ise liman polisi tarafından insan kaçakçılığı ve ülkeye yasadışı yollarla girme suçlamasıyla gözaltına alındığını söyledi.
Mültecilerle ilgili olarak iki yıldır çalıştığını belirten Karaoğlan Vural, Yunanistan’a geçen mültecilerin korkularını, endişelerini, neler hissettiklerini, yolculuk esnasında birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarını gözlemlemek ve bu tehlikeli yolculuğu fotoğraflamak istediğini belirterek yaşadıklarını bianet’e anlattı:
“Midilli’ye akın var ama Türkiyeli tek yetkili yok”
“Danimarka Dışişleri Bakanlığı ve BBC'nin desteklediği Objective Araştırmacı Gazetecilik Platformu’na projemi sundum ve onların fon desteği ile 17 Ekim Cumartesi akşamı Çanakkale Sivrice’ye gittim.
“Sivrice’den Midilli’ye doğru inanılmaz bir mülteci trafiği vardı. Devamlı olarak botlar Midilli’ye doğru hareket ediyordu. Bu sırada botlar çok ağır olduğu için kıyıda bırakılan ve botlar açıldıktan sonra kıyıya vuran mültecilere ait çok fazla eşya vardı. Bunlar arasında kıyafet ve çantaların yanı sıra insanların diplomaları, transkriptleri ve pek çok kişisel belge ve eşyaları da bulunuyordu.
“İşin ilginci günde bin insanın böylesi tehlikeli bir yolculuğa çıktığı bölgede Türkiyeli yetkililer hiçbir önlem almıyordu. İnsanlar çoluk çocuk küçücük botlara onlarca kişi biniyor ve ‘ölüm yolculuğu’na çıkıyor. Kimisi karşı kıyıya geçmeyi başarırken kimisi yolda hayatını kaybediyor.
16 kişilik botta 53 kişi
“Ben de Midilli’ye gitmek üzere olan botlardan birine binmek istediğimi söyledim. Kabul ettiler. Her ihtimale karşı su geçirmez çanta ve su geçirmez kıyafetlerle bir bota binip rahat fotoğraf çekebilmek için botun en önüne geçtim.
“8 metrelik botta tam 53 kişiydik. Oysa bu botların maksimum kapasitesi 16 kişi.
Bağırarak hep bir ağızdan dua
“Yola çıkıldığı an mültecileri çok ciddi bir endişe kaplıyordu. Herkes hep bir ağızdan bağırarak dua ediyordu.
“Dua etmeyi bilmeyen çocuklar da büyüklerin isteği üzerine hep birden “ya allah” diye bağırıyordu.
“Yol boyu süren korku, adaya yaklaştıkça yerini umuda bırakıyordu. Adaya iyice yaklaşınca bottakilerde inanılmaz bir mutluluk oldu.
“İnsan kaçakçısı” suçlaması
“Midilli’de mültecilerle ilgilenen sivil toplum örgütleri yanaşan her bota büyük bir ilgiyle koşarak yardımcı olurlarken en büyük ilgiyi çocuklara gösteriyorlardı.
“Sivil toplum örgütlerinin yönlendirmesiyle mülteciler kampa doğru hareket ederken, ben de kıyıda oturdum. Tam bu sırada mülteci olmadığımı, Türkiyeli olduğumu haber alan liman polisi yanıma geldi.
“Ben kendilerine pasaportumu ve basın kartımı sundum ama benim insan kaçakçısı olduğumu düşündüler.
“Kaçakçı profiline uymuyorsun”
“Karakola gittiğimizde bir tercüman çağırdılar ve ifademi aldılar. Polisler insan kaçakçısı profiline uymadığımı, ne yapmaya çalıştığımı anlamadıklarını söylediler.
“Ben de tez projesi çerçevesinde bu insanların yaşadıklarına tanık olmak istediğimi söyledim.
“Dışişleri ve konsolosluk devreye girdi”
“Türkiye Dışişleri Bakanlığı ve konsolosluk yetkilileri hemen devreye girdiler. Konsolosluktan görüştüğüm kişi endişelenmememi, beni mutlaka oradan çıkaracaklarını söyledi.
“Bu sırada birkaç Yunanistanlı gazeteci ziyaretime geldi. Midilli’de yaşayan, kendisi Türkiyeli kocası Yunanistanlı olan Fatoş Lazari, benimle çok yakından ilgilendi. Derhal bir avukat buldu.
“Ülkeye izinsiz olarak giriş yaptığım ve insan kaçakçısı olmam şüphesiyle beni nezarethaneye atmak istediler ama kadınları koyabilecekleri bir nezarethane olmadığı için sabaha kadar bir koltukta bekledim.
Ciddi suçlamalar
“Pazartesi günü hakim karşısına çıktım. Hakim çok ciddi suçlamalardan dolayı yargılandığımı söyledi. Savunmayı hemen mi yoksa bir süre sonra mı yapmak istediğimizi sordu.
“Avukatım da süre istedi. Bunun üstüne mahkemenin Çarşamba günü toplanmasına karar verildi. Çarşamba’ya kadar yine karakolda kaldım.
“Çarşamba hakim karşısına çıktığımda gazetecilik yaptığımı, bu çalışmayla Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan bu insanlık dramına dikkat çekmek istediğimi, aynı zamanda bu çalışmayı üniversite tezimde de kullanmayı planladığımı anlattım ve insan kaçakçılığı suçlamasını reddettim.
Görgü tanığının “kaçakçı” ifadesi
“Bir görgü tanığı, Midilli’ye geldikten sonra mülteciler inince benim botla geri Türkiye’ye dönmeye çalıştığımı ama başaramadığımı söylemiş.
“Ancak böyle bir şey mümkün değildi. Çünkü bot kıyıya yanaştığında yerdeki taşlardan patlamıştı. Polisler geldiğinde ben kıyıda oturuyordum.
“Tutuksuz yargılanmak üzere serbest kaldım”
“Hakim, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmama karar verdi.
“Bir sonraki duruşmaya benim kaçmaya çalıştığımı iddia eden görgü tanığı da çağırılacak. Ayrıca fotoğraflar incelenecek ve ardından karar çıkacak.
Makine ve fotoğraflara el konuldu
“Yunanistan yetkilileri fotoğraf makinama ve fotoğraflarıma el koydu.
“Onları geri alabilmek için dilekçe verdik ama verip vermeyeceklerini şu an bilemiyorum.
“Legal yollar geliştirilmeli”
“Bu drama duyarlılık oluşturmak, insanların dikkatini çekmek ve birebir yaşamak için böyle bir işe kalkıştım.
“Yunanistan yetkilileri sürekli olarak yaptığımın çok tehlikeli olduğunu söylediler. Evet, tehlikeli olduğunu kabul ediyorum ama bu tehlikeyi her gün bin insan yaşıyor.
“Mültecilerin böylesi tehlikelere girmeden insanca yaşama kavuşmaları için legal yollar geliştirilmeli ve bu sıkıntıları yaşamamaları sağlanmalı diye düşünüyorum.” (EKN)
Güliz Karaoğlan Vural kimdir?Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi fotoğraf bölümünde okudu. Nokta ve Aktüel dergileriyle, Zaman Gazetesi ve Taraf gazetelerinde foto muhabirliği, fotoğraf editörlüğü yaptı. Hafta sonu eklerine gezi yazıları yazdı. Birçok karma sergide yer aldı. İlk kişisel sergisini 2011 yılında, Medya Derneği'nde "Sade(ce) Beyoğlu" adıyla açtı. Halen bağımsız gazetecilik yapmayı sürdürüyor. |