Hakkâri Çukurca'da yaşanan saldırının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, medya kuruluşu sahipleri ve genel yayın yönetmenleriyle bir araya geldi.
Bu toplantı sürpriz değildi. 27 Eylül'de, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, medya yöneticileriyle "Terör haberlerinin işlenişi" konusunda bir araya gelmeyi planladıklarını duyurmuş;
"Onlarla, bunun bir milli mesele olduğunu, batı ölçütlerinde bir haber verme tekniğinin Türkiye'de de mutlaka yerleşmesi gerektiğini konuşacağım.(...) Onların da vatanperverliklerine güveniyoruz eminim beraberce müşterek bir noktaya varmış oluruz'' demişti.
Başbakan: "Medya, milli duruş sergilemeli"
Toplantı dün Başbakanlık Resmi Konutu'nda yapıldı. Erdoğan toplantının ardından bir açıklama yaptı; medyanın teröre hizmet etmemesinin yollarını konuştuklarını söyledi.
''Medyanın, terörün bu hedeflerine hizmet etmemesi, bilerek ya da bilmeyerek propagandasını yapmaması hususunu birlikte değerlendirdik. Elbette bir müdahale arzusu içinde asla değiliz. Biz otokontrol yoluyla milli bir meselede medyanın da milli bir duruş sergilemesinin mücadeleye güç katacağına inanıyoruz."
ÇGD: "Gazeteci, yalnızca gazetecilik yapar"
Bugün ise, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Yönetim Kurulu, toplantıyı değerlendirdi ve yazılı bir açıklama yaptı.
ÇGD, bütün basın-yayın kuruluşlarını, oto-sansür uygulamadan ve savaş dilini kullanmadan evrensel gazetecilik ilkelerine uygun davranmaya davet etti; gazetecinin kamuoyuna karşı mesleki sorumluluğunun kamu otoritelerine karşı sorumluluğundan önce geldiğini hatırlattı.
"Ülkemizin yeniden şiddet ortamına teslim olduğu bir ortamda, Başbakan ile medya kuruluşu sahip ve yöneticilerinin katıldığı bir toplantı düzenlenmiştir. (...) Bu toplantıda, kamu otoritelerinin çizdiği bir yayın çerçevesi içinde habercilik yapılması beklentisi dile getirilmiştir.
ÇGD, bütün basın-yayın kuruluşlarını, bu hassas süreçte, oto-sansür uygulamadan ve savaş dilini kullanmadan evrensel gazetecilik ilkelerine uygun davranmaya davet eder. Bu noktada, ÇGD tüzüğünde de yer verilen bu ilkeleri hatırlatmak tarihsel bir sorumluluktur.
Gazetecilik kamu görevidir; gazetecinin temel amacı halkı ve kamuoyunu bilgilendirmektir. Gazetecinin halka ve kamuoyuna karşı mesleki sorumluluğu, kamu otoritelerine karşı sorumluluğundan önce gelir. "Haberde dürüstlük-nesnellik, yorumda özgürlük-serbestlik" kuralı titizlikle uygulanmalıdır.
Gazeteci, hükümetin ve resmi-özel kişi ve kuruluşların sözcüsü ve elemanı; gizli servis ajanı, polis, asker, bürokrat, politikacı, parti militanı gibi davranamaz, yayın yapamaz; yalnızca gazetecilik yapar.
Gazeteci, devletin belirlediği politikaların karar ve uygulama süreçlerinin öznesi değil, nesnel gözlemcisi ve habercisidir; bu konularda resmi-gayri resmi önyargıları değil, halkın haber alma hakkını gözetir.
Gazeteci, düşünce ve basın özgürlüğünün tam olarak gerçekleşmesi, kamuoyunun serbestçe oluşması ve halkın haber alma hakkının hiçbir kısıtlama olmaksızın kullanılabilmesi için her türlü sansür ve otosansürle mücadele eder, kamuoyunu bu yönde bilgilendirir.
Gazeteci, şiddet, zorbalık ve savaş kışkırtıcılığına araç olamaz. Barışı, ulusların ve halkların kardeşliğini, eşitliğini savunur; insanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır (...)" (IC)