Göçmen akışının en önemli duraklarından Van'da kadın göçmenlerin hikâyelerini kendi dilleriyle anlattıkları bir YouTube platformu kuruldu. Yönetmenliğini gazeteci Şenol Bali’nin yaptığı platform, onlarca göçmen kadının hikayesini gözler önüne seriyor.
Bali, platformu ve göçmen kadınların yaşadığı sorunları anlattı.
Sizin hayatınıza göç sorunu nasıl girdi?
Uzun zamandır Van ve çevre kentlerde ulusal ve uluslar arası bazı kurumlar için serbest gazetecilik yapıyorum.
Daha önce insan hakları, kadın, iklim krizi gibi spesifik konular üzerinde çalışıyordum. Elbette Van’ın sınır kenti olması ve 40 yılı aşkın bir süredir farklı Ortadoğu ülkelerinden Türkiye veya Avrupa’ya gitmek isteyen göçmenlerin temel rotası olması nedeniyle sınır hattında ve yolculuk esnasında yaşanan ölümler veya ihlallerle ilgili haberler yapıyordum ancak 2021’de Amerika’nın Afganistan’dan çekileceği yönündeki açıklaması ve bununla beraber Taliban’ın ülkede tam hakimiyet sağlamasıyla kitlesel bir hal alan Afgan göçü ile daha yakından ilgilenmeye başladım.
Uzun süre ülke ve dünya gündeminin meşgul eden bu yoğun göçü anlatan bir belgesel çalışmam da oldu.
"Göçmen Kadınlar Anlatıyor’’ nasıl başladı?
Göç meselesi ile yakından ilgilendikten sonra gelen insanların hikâyelerini daha yakından görme fırsatımız oldu.
Hatta kenti transit geçenlerin yanı sıra kentte kalarak burada yaşama tutunmaya çalışan insanlarla da iletişim kurmaya, hikâyelerini anlatmaya başladık. Tabi o sırada biz bu hikâyeleri dinlerken beri tarafta ülke genelinde kendilerine dönük dezenformasyonun sonu gelmiyordu. Siyasetçilerden gazetecilere toplumun neredeyse tüm katmanları, bu göçü manipüle ediyor, göçmenleri birer hedef haline getirmeye hizmet ediyordu.
Herkesin kendileri hakkında konuştuğu bir ortam yani. Neden bu insanlar kendilerini doğrudan anlatamasın diye tartıştık uzun süre. Ve 2022 yılında üç, dört arkadaşla beraber bir platform kurmaya çalıştık. Kendilerini kendi anadiliyle ve doğrudan anlatmalarına katkı sunmaya çalıştık. Bunu yaparken de kadınlara öncelik verilmesi konusunda hemfikir olduk.
Çünkü kadınlar, geldikleri ülkede, göç yollarında ve vardıkları Türkiye’de yaşanan tüm sorunları daha derinden ve ağır hissediyordu. Bu şekilde yola çıktık, ufak da bir mali destek alarak bir yılda Van’da yaşayan İranlı, Suriyeli, Afganistanlı 18 kadının kadının hikâyesini belgesel-haberler yoluyla anlatmaya çalıştık. Yeni yılda da çalışmalarımız devam etti.
Şimdiye kadar 21 hikâye yayımladık. Tabi doğal olarak ele aldığımız hikâyelerin çoğu travmalarla dolu ve farklı karakterler taşıyordu. Afganistan’da Taliban’dan kaçan bir kadının anlattıkları ile İran rejiminden kaçmak zorunda kalan bir kadının ya da Suriye iç savaşında yaşamları darmadağın olan kadınların hikâyeleri teknik olarak farklı olsa da özünde kocaman bir mücadele taşıyordu.
Bu hikâyeleri anlatırken göçün sadece negatif tarafını değil buraya gelen, buraya uyum sağlayan, entelektüel veya ekonomik birikimini ülkeye katan göçmenlerin de hikâyelerini anlatmaya çalıştık. Göçün tüm boyutlarını anlatarak insanları, bu göç hadisesine insani bir açıdan bakabilmelerini sağlayacak ortama katkı sunmaya çalıştık.
Türkiye’deki insanların göçmenlere karşı olan histeriden veya göçmenleri hedef olmaktan çıkaracak tek şey bu insanlık paydası.
Nitekim başarılı da olduk diyebiliriz. İstanbul Ekonomi Üniversitesi’nde bir grup araştırmacının çalışmamız hakkında yaptığı bir odak çalışması oldu. Videoları izlemeden önce göçmenlere karşı olduğunu söyleyen insanların yarısından fazlası fikrini değiştirme eğiliminde olduğu ortaya çıktı.
Göç yollarında çocuğu donarak önen Afganistanlı bir kadının hikayesi
Bu meseleyi belgeselle beraber öznelerden dinliyoruz aslında. Kendi ana dilleriyle ifade ediyorlar. Bunu bir video olarak yapmayı nasıl tercih ettiniz?
Göçmenler, uzun zamandır nefret söyleminin de ötesine geçmiş zaman zaman şiddete de maruz kalan, her toplumsal kriz anlarında negatif özne olarak bizlere işaret ediliyor. Buradaki temel etken kamyonun göçmenlere doğrudan temas etmemesi aslında.
Göçmenlerin hikâyelerini onlardan dinlemiyoruz ve bununla beraber toplumla aralarında bir yarık açılıyor. Yukarda belirttiğim gibi insanlar eğer hikâyelerini anlatırlarsa ve biz de bu hikâyeleri duyarsak insan olma paydasında buluşabiliriz. Herkes onlar hakkında konuştu. Maalesef ezici çoğunluğu da nefret söylemini besleyecek argümanlarla.
Ülke tarihsel olarak Ortadoğu’da üretilen göçün hedef veya transit bölgesi. Bu göç olgusunun, bir canavar olmaktan çıkıp uyum sağlanabilecek, beraber yaşama koşulları tartışılabilecek, göçmenlerin daha insani koşullarda yaşamasını sağlayacak koşulların olgunlaşması gerekiyor. Türkiye’deki insanların kaygısını da anlıyorum bir açıdan, göç yaşanmaya devam etsin de demiyorum elbette bunu kimse istemez. Bir insan gözlerini açtığı toprakları terk etmek ister mi? Bu insanlar, yaşanan göç zincirinin en masum halkası.
Dolasıyla bu insanları sorgulamakla, hedef göstermek veya şiddete maruz bırakmak yerine ülkelerinde ekonomiden baskılara, göçü canlı tutan tüm şiddet türlerinin sona ermesi için uluslararası kamuoyunu harekete geçirmek gerekiyor. Göç sorunu çözülürse yaşadıkları ülkelerin yaşanabilir bir duruma gelmesi ile çözülecek. Sınır hattına örülen koca duvarlar, derin hendekler göçü engellemiyor, engellemeyecek de.
İranlı aktivist Rosita Namdari anlatıyor
Tam da bu noktada insanların göç hikâyelerine ışık tutacak, kendilerini anlamaya yardımcı olacak mecralara ihtiyaçları vardı. O dönem bunu fazlasıyla hissettik. Podcast veya yazılı bir yöntem deneyebilirdik aslında ama belki de zor olanı seçtik. Görsel olanın kudretinden faydalanmaya çalıştık çünkü ‘göstererek’ insanlarda daha kolay bir empati duygusu yaratabileceğimize inandık.
Videolu anlatmak engel da yarattı aslında ama bunun da üstesinden geldik. Video çekiyor olmak bir taraftan da handikaplı bir süreç oldu.
Örneğin İran rejiminden kaçan bir kadının hala İran devletine dair korkusu bitmiş değildi veya Afganistanlı kadınların dini veya geleneksel kodları çok daha sertti. Bu nedenle tercihine bırakıyoruz. İstemeyen görüşmecileri yüzlerini göstermeden, kimliklerini veya yaşadıkları yeri anlatmayacak bir format uyguluyoruz. Yine videolar, kadınların yaşam alanlarını da anlatıyor, bu nedenle içinde oldukları koşulları da gözler önüne serdiğimizi düşünüyorum.
Azerbaycanlı seks işçisi göçmen anlatıyor
Göçmenler en dezavantajlı bırakılmış gruplardan biri ve sizde bu projeyi bir aktivizm aracı olarak kullanıyorsunuz. Bu çalışmayı nasıl hak odaklı yapmaya çalıştınız?
Bizim yaptığımız çalışma özünde çok boyutlu bir çalışma. Görünürlük çalışması olduğu kadar bir hak savunuculuğu tarafı da var.
Bunu yaparken hassas olmak en büyük kaygılarımızdan biri oldu. İlk olarak görüştüğümüz insanların travmalarını tetiklememeye çalışıyorduk örneğin. Dile kolay süreçlerden geçmedi bu insanlar veya yaşadığı toprakları keyfe keder bir şekilde terk etmediler. Dolasıyla hepsinin ağrı bir hikâyesi var. Sadece hikâye değil yol boyunca kendilerinden alınanlar da.
Eksile eksile geliyorlar ve vardıklarında mevcuttaki acılarını, yüklerini de ağırlaştırmış oluyorlar. Göç yollarının coğrafyası, iklimi, tacizler, tecavüzler, işkenceler, açlık ve susuzluklar, umut yolculuğuna çıkan bu insanların her adımda yüz yüze kalabileceği şeyler.
Hatta ölümler de. Öyle ki bir bu göç yolu aynı zamanda bir ölüm rotası. Sağ kalmak veya başına bir şey gelmeden buraya varmak abartı olmasın ama onlar için bir şans. Çünkü bu hattaki göçmen ölümlerini biliyorsunuz. Türkiye’deki en büyük kimsesizler mezarlığı burada. Ve bu mezarlık her geçen gün sessizce büyümeye devam ediyor.
Bu süreçten geçen insanların iç dünyasını düşünün. Hatta burada yaşadıkları da cabası. Eğitim, ekonomi, sağlık, üçüncü ülkeye gidiş gibi sorun ve ihlal silsilesi burada da devam ediyor. Bu yaşananlar bizlere de bir sorumluluk yüklüyordu. Bunun için çekimlere mümkün oldukça bir psikolog eşliğinde gidiyorduk.
Olabildiğince travmalarını tetiklememeye çalışıyorduk. Yine soruları veya kurgu aşamasını bir avukatın desteğiyle ilerletiyorduk. Günün sonunda bu insanların haklarını ihlal etmemek, hukuki olarak zora sokmamak gibi bir sorumluluğumuz daha vardı.
Yine varsa bir ihtiyaçları ilgili dernek veya kurumlara yönlendiriyor hatta videolardan sonra yardım etmek isteyenler ile kendileri arasında bir köprü olmaya çalışıyoruz. Çoğu ile hala görüşüyoruz bir de . Hatta hikayesini anlatmak için tanıdıkları kadınları öneren, bize yardımcı olmak isteyenler de oluyor. Bu güven duygusu bizi hem mutlu ediyor hem de işimizin sürdürülebilirliğini sağlıyor.
Kobanili bir kadının gözünden İŞİD
"Göçmen Kadınlar Anlatıyor’’ bundan sonrası için nasıl devam edecek?
Çalışmayı iki yıldır Van’da başarılı bir şekilde sürdürüyoruz. Aramıza yeni katılan arkadaşlar da oldu farklı meslek gruplarından. Bir de dernekleştik.
Kurduğumuz Göçmen Kadınlar ve Medya Araştırmaları Derneği ile çalışmamızı daha kurumsal yapmayı ve çeşitlendirmeyi düşünüyoruz. Van’daki çekimlerin yanı sıra yakın sürede deprem bölgesi ve göçmen yoğunluğunun fazla olduğu bir başka geçiş hattı olan Güneydoğu Anadolu sınır kentlerine yaymayı hedefliyoruz.
Takip etmek için Sosyal medya hesapları;
İnstagram: https://www.instagram.com/kadingocmenleranlatiyor/
Twitter: https://twitter.com/Kadingocmen
Tiktok: https://www.tiktok.com/@gocmenkadinlaranlatiyor
Facebook: https://www.facebook.com/profile.php?id=100087855823270&locale=tr_TR
(BH/EMK)