Bu soruyu savunma dergisi Jane's Defense Weekly'nin Türkiye temsilcisi ve savunma uzmanı Lale Sarıibrahimoğlu "Demokrasilerde Genelkurmay basınla bu kadar iç içe olmaz. Siyasi amaçlı demeç vermez. Ama benim yılardır gördüğüm, Genelkurmay askeri işleyişle, yani asli işiyle ilgili demeç vermiyor. Siyaset yapıyor" diye yanıtlıyor.
"Genelkurmay siyasi konularda basını etkilemek için demeç veriyor, brifing düzenliyor. Oysa demokrasilerde askerler basın sözcülüğü aracılığıyla askeriyeyi ilgilendiren, ülke savunmasıyla ilgili konularda bilgi verirler."
Ama sorun tam da burada. "Gazeteciler de buna ortak oluyor. Olmasalar asker buna cesaret bulamaz. Basın ses çıkarmadıkça, birtakım kurumlar durumdan vazife çıkarıyor."
Bayramoğlu: Sorun basının askeri iktidar mantığının en büyük suç ortağı olması
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu da gazetecilerin haber almak için Genelkurmay'a ihtiyacı olmadığını düşünüyor. "Teknik olarak, sadece savunma muhabirlerinin buna ihtiyacı olabilir. Ama o da bir dereceye kadar; çünkü savunma muhabirinin de entim devlet bilgisi alması gerekmiyor."
Bayramoğlu "Asıl sorun" diyor, "basının askeri iktidar, askeri cumhuriyet mantığının en büyük suç ortağı olması" diyor.
Bunun da biri yapısal, biri siyasi iradeyle ilgili iki temeli olduğunu saptıyor Bayramoğlu.
Yapısal sorun: "Türkiye merkeziyetçi bir ülke. Kaynaklar, siyasa hep merkezi. Gazetecinin bilgi almak için kaynakların ana kumanda odasına hareket etme zorunluluğu doğuyor. Bu da gazeteciyi bir 'hırsız-polis benzeşmesi' ilişkisine sokuyor. Bilgi almak için devlet aktörü olmaya başlıyor. Bu yapısal bir sorun. Türkiye gazeteciliğinde -köşe yazarları hariç- önü açılmış, parlak, etkili muhabirlerin isimlerini alt alta bir koyun; merkezle entim ilişkileri olduğunu görürsünüz."
Siyasi irade: "Türkiye'de basın kuruluşları özelikle son 25 yıldır birer ticari kuruluş. Kendilerini gazete olmaktan çok, kâr işletmesi olarak telakki ettikleri oranda, siyasi gelişmeleri tahmin etmek, asli iktidarı varsaymak ve ona yakın olmak zorunlulukları var. Bu en önemli faktörlerden biri. 'Beş ay sonra asker ön plana çıkar mı' sorusunu sorunca, basın kuruluşu onun taşeronluğuna gidecek politikalar izlemeye başlıyor."
"Andıçın asıl yüzü basın patronları-Genelkurmay ilişkisi"
Bayramoğlu, Nokta dergisinden Ahmet Şık'ın haberiyle ortaya çıkan son andıçlar için şöyle bir saptama yapıyor: "Türkiye'de basın askerin lojistik, psikolojik harekat aracı olmaya gönüllü olarak hazır. Belgede birçok şey o kadar açık ki... Örneğin, gazete yazarlarıyla ve patronların ve yayın yönetiminin arasındaki farkın altını çiziyor."
Ardından andıçta geçen, Genelkurmay'ın Temmuz 2005 tarihli basın birifinginden sonra, Radikal gazetesindeki dilin TSK'nin olumlu bulduğu şekilde nasıl değiştiğini anlatan bölümü anımsatıyor:
"Neden Genelkurmay yayın yönetmenlerine, patronlara medya brifingi verir? Askere göre memleketin faydası, çıkarı nedir onu anlatacaklar. Aslında gazeteciye ne söyleyeceğini söylemektir bu. İşte bu andıçın asıl yüzü Genelkurmay'la basın patronları arasındaki bire bir ilişkilerdir.
"Psikolojik harekattır bu. Ve basın bunu sıradan bir faaliyet olarak gösteriyor, sıradanlaştırıyor. Asıl sorun, basının Genelkurmay'ın suç ortağı olması."
Sarıibrahimoğlu: Asker siyaset konuşmaktan askeri konulara değinemiyor
Savunma muhabirlerinin asker sayısı, yeniden yapılanma gibi Genelkurmay'ın asli işi olan konularda doğru bilgi almakta yararlanabileceğini söyleyen Sarıibrahimoğlu, silah alımlarına dikkat çekiyor.
"Demokratik ülkelerde silah alımlarında doğru bilgiyi verecek olan sivil bir kuruluş vardır. Savunma Sanayii Müsteşarlığı gibi. Ama bizdeki o kadar askerleştirildi ki, asker baskısıyla konuşmuyorlar. Silah alımı konusunda bu sivil kurum en tarafsız kurum olmalı. Bir savunma muhabiri bilgileri zaten firmalardan alır. Ama resmi kurumdan son, sağlıklı bilgiyi alır.
"Bizde parlamento askeri bütçeyi tam anlamıyla tartışmadığı, alımları denetlemediği için, geriye kalan bilgi kaynağı Genelkurmay oluyor. Ama asker siyaset konuşmaktan askeri konulara değinmiyor. Bunu tabu sayıyor. Oysa bu bilgileri bilmek herkesin hakkı."
Sarıibrahimoğlu, özellikle İnternet'ten sonra savunmayla ilgili bilgiye ulaşmanın zaten hiç zor olmadığına dikkat çekiyor. "Buna rağmen bu konularda konuşulmaması, doğru bilgiyi vermeme, saklama eğilimi kuşkusu doğuruyor."
"Ordunun iyi yönetilebilir, hesap verebilir, şeffaf olması gerek"
Sarıibrahimoğlu, Batı ülkelerinde akreditasyon uygulamasının olmadığına dikkat çekiyor:
"Akreditasyon ucube bir şey. Her şeyden önce haber alma hakkının ihlali. Siyasi otoritelerin gücünün kırıldığı ülkelerde, askerin siyasette güç kazanmasını sağlamak için kullanılan bir uygulama bu. Şahısları ya da kurumları yasaklı ilan etmek nerede görülmüş? Ordunun önce kendini temizlemesi, iyi yönetilebilir, hesap verebilir, şeffaf olması gerek."
Andıç metninde, "akreditasyon verilmeyen gazetecilerin itibarının kamuoyunda gözden düşmesi" gibi bir ifadenin geçmesini de şöyle değerlendiriyor:
"Gazetecinin itibarına Genelkurmay mı karar verecek? Türkiye'nin büyük sorunlarının nedenlerinden biri de bu 'iç düşman' oluşturma zihniyeti. Bu tür akreditasyon uygulamaları tümüyle hukuk dışı." (TK)