Okuldan Haber Odasına (OHO) programının ikinci gününde gerçekleştirilen öğlen oturumunda söz alan Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, "Sosyal Medya ve Haklar" başlıklı bir sunum yaptı.
İnceoğlu, sosyal medyanın yarattığı değişimlerden bahsederken, tüm bu değişimlerin içerisinde "nefret söyleminin" sosyal medya ağları içerisinde nasıl yer bulduğuna dikkat çekti:
"Sosyal medya aslında 'tüketici' tarafından oluşturulan ve yine tüketiciye sunulan yeni bir medya. Araştırmalara göre kullanımı hızla artan sosyal medyanın yeni trendler yaratmak, haber alma alışkanlıklarında, beklentilerde değişimlere neden olmak ve şeffaflığa katkı sunmak gibi özellikleri var. Birçok araştırmacı facebook, twitter gibi ağları kolektif hafızaya hizmet eden araçlar olarak görüyor."
"Nefret söylemi sosyal medyada çok daha hızlı ve sinsi"
İnceoğlu'na göre, sosyal medya çeşitli değişimlere yol açarken, "nefret söylemi"nden kurtulabilmiş değil. Aksine, sosyal medya içerisinde nefret söylemi çok daha hızlı ve sinsice yayılıyor.
Sosyal paylaşım ağlarındaki nefret söylemlerinden örnekler veren İnceoğlu, "internet özgürlüğü" söylemi ile nefret söylemine karşı izlenecek politikalar arasında bir dengenin kurulmasının ciddi önem taşıdığını dile getirdi. Nefret söylemini engellemekte yalnızca yasal düzenlemelerin yeterli olamayacağından bahsedilirken, pozitif örneklerin sunulmasının, eleştirel yeni medya anlayışının geliştirilmesinin önemi vurgulandı.
Konuşmada, 22 Ağustos'ta uygulamaya geçmesi beklenen internet filtrelerinden de söz edildi ve Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) ülkeleri içerisinde devlet denetimli filtre uygulayacak ilk ve tek ülke olduğu belirtildi:
"Birleşmiş Milletler (BM), internet erişimini temel insan hakkı olarak değerlendirirken, Ortadoğu'da yaşananlar sosyal medyanın önemini gösterdi. Batı ve Kuzey Avrupa'da ise internet erişimi hakkı anayasalara dâhil edildi. Türkiye'nin yapacağı yeni anayasa internet erişimini bir yurttaşlık hakkı olarak almalı."
"İyi fotoğrafçı nerede duracağını bilir"
Yasemin İnceoğlu'dan sonra söz alan Milliyet gazetesi foto muhabiri Hüseyin Özdemir, Haber Fotoğrafçılığı konusunda yaptığı konuşmasına portre, sahne, belgesel, haber ve İstanbul temalı fotoğraflarının slayt gösterisiyle başladı.
Foto muhabirliğin önemine değinen Özdemir, muhabirlerle foto-muhabirlerin gördüklerinin aynı şeyler olmadığını ve foto muhabirlerin etraftaki her şeyi algılamak zorunda olduklarını söyledi.
Haber fotoğrafçılığının insan odaklı olması gerektiğini vurgulayan Özdemir, "Atlamak üzere olan birinin atlamasını bekleyip iyi fotoğraf mı çekmeyi istediği yoksa o kişinin atlamamasını mı beklediği" ile ilgili soruya; " İstersen atla diyebilirsin, bunu yapanlar da var. Ancak iyi fotoğrafçı nerede duracağını bilir. Foto muhabirlik bir önsezi gerektirir. Bu önsezi zamanla, deneyimle oluşuyor. Çok görmek, çok çekmek ve çok bakmak gerekir. Fotoğraf çekmekten çok, ajansların, gazetelerin kullandığı fotoğraflara bakmak gerekir." diye cevap verdi.
Kadın foto muhabirlerin oranının yüzde 10-15 oranında kaldığını söyleyen Özdemir, erkek dilinin bu alanda da etkin olduğunu ancak bunu kıracak fotoğraflar çektiklerini söyledi. Fotoğraflarının sansürlenmesi, istemediği fotoğrafı çekmek zorunda kaldığı durumlarla ilgili sorulara ise şöyle dedi:
"Gazeteler tabi ki fotoğrafları sansürlüyor. Bunun yanında istemediğin bir fotoğrafı çekmeyebilirsin. Çünkü çektiğin sürece görülüyor fotoğraf."
Çoğu kez çatışmanın ortasında kalan foto muhabirlerine böyle durumlar için özel sağlık sigortalarının sağlanmadığını belirten Özdemir, "Gaz maskeniz var mı?" sorusuna; " her yıl 1 Mayıs ve Newroz'dan önce mutlaka alırım." diye cevap verdi. (HH/BK)